Esma-ül Hüsna

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.271
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.271
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 04 Oca 2015 22:34:07
Zûl Celalî Vel İkrâm

Çevrimdışı m3r52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.770
  • 15.705
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.770
  • 15.705
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 Oca 2015 21:06:16
el-Mübdi'

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.271
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.271
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 05 Oca 2015 23:27:19
Eş Şehîd:
Allah (azze ve celle) insanların orada bulunmadıkça bilemedikleri şeyleri Bilen, Gören ve haberdar Olandır.
Allah (azze ve celle) Şehîd’dir; kendisine şahitlik yapılandır. Şahadet kelimesiyle kullar, O’nun bir olduğuna şahitlik etmekte, böylece Kendisine ibadet etmeyi kabul ettiklerini göstermiş olmaktadırlar.
Allah’ın şahîd olmadığı hiçbir şey yoktur.

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.271
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.271
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 06 Oca 2015 20:09:11
El EHAD

Tek ve Bir Olan Allah’ın (azze ve celle) Adıdır Ehad.
Bütün varlıkları sevk ve idare eden yalnız O’dur.
O, “Ol!” deyince dilediği her şey olur. Bir şeyi yaratmak ya da yapmak için ne bir hazırlığa ne zamana ne de herhangi bir madde veya cihaza ihtiyacı yoktur O’nun.
Vitr (çift olmayan) tek Olandır O.
Allah’tan (azze ve celle) başka ezeli ve ebedi bir varlık olmadığına göre tapılacak ve ibadet edilecek bir ilah ve varlık ta yoktur, olamaz!

Çevrimdışı m3r52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.770
  • 15.705
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.770
  • 15.705
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 Oca 2015 22:59:37
el-Mu'id

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.370
  • 224.036
  • 28.370
  • 224.036
# 09 Oca 2015 18:22:47
EL-HAYY
“Hayat sahibi.”
“Ezelî hayata sahip olan.”
“O, Hayy’dır. O’ndan başka ilâh yoktur; öyleyse dini O’na halis kılanlar olarak hep O’na dua edin...” (Mü’min Sûresi, 40/65)
Hayy kelimesinin zıddı, ölü ve cansızdır. Ölünün sıfatları ise, bilmemek, görmemek, işitmemek, kendi iradesiyle iş görmeyip başkasının iradesine mahkum olmaktır.
İşte Hayy ismi, bütün varlık âlemini yoktan var eden, onların her türlü ihtiyaçlarını rahmetiyle gören, tümünün isteklerini işiten ve bu arzulara rahmetli icraatıyla cevap veren Allah’ın, vacip olan zâtına münasip, bir kutsî hayatı olduğunu ders verir.
Ruh, O’nun bilinmez bir sırrı, ulvî bir kanunudur. Hayat sahibi olan bu kanunuyla, canlıları sevk ve idare ettiği gibi, cansız varlıkların hareketlerini ve vazifelerini de bizzat kendisi yürütür. Ve cansızlar âlemindeki bütün faaliyetler, Hayy ismini bir başka açıdan bize ders verirler.
Allah, Vâcibu’l-Vücut’tur. Kadîm’dir, evveli yoktur; Bâki’dir âhiri yoktur. Mümkin, hâdis ve fani mahlukatına hiçbir cihetle benzemez. O halde, O’nun mukaddes hayatı da hiçbir hayat çeşidine benzemeyecek, mahiyetçe hepsine muhalif olacaktır.
Melek ve cin hayatından, insan, hayvan ve bitki hayatına kadar sayısız hayat çeşitlerinin her biri, Allah’ın Hayy olduğuna delalet ederler. Ama bunların hiçbiri O’nun mukaddes hayatını anlamakta ölçü olamazlar.
Allah’ın vücud (var olma) sıfatının hakikati, hiçbir mevcutla anlaşılamadığı gibi, hayat sıfatı da hiçbir hayatla bilinemez.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.370
  • 224.036
  • 28.370
  • 224.036
# 11 Oca 2015 21:46:02
EL-VÂCİD
“Kendisine darlık, acizlik ve fakirlik ârız olmayan”
İmam Gazâlî Hazretleri, Vâcid kelimesinin zıddının fâkıd, yani ‘yitiren, elde edemeyen, arzusuna kavuşamayan’ olduğunu beyan eder. Buna göre, Vâcid ismi, bunlardan münezzeh olan zât demek oluyor.
Vâcid olan zât, sonsuz ilim, mutlak irade, nihayetsiz kudret... sahibi olmalıdır. Vâcid isminde bütün ilâhî sıfatlara işaret ve delalet vardır.
Bu ismi yâd eden insan, kendisinin son derece aciz ve fakir olduğunu hatırlar. Aczi ve fakirliği bedeninden kâinata, dünyadan ahirete uzanmaktadır. Bütün bunlara muhtaç bulunmakla son derece fakirdir ve bunların hiçbirini yapamaması cihetiyle de sonsuz acizdir.
Mü’min çok iyi bilir ki, onun bütün ihtiyaçlarını gören ve güç yetiremediği şeyleri emrine veren, ancak Vâcid olan Allah’tır.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.370
  • 224.036
  • 28.370
  • 224.036
# 17 Oca 2015 20:32:31
EL-MUKADDİM / EL-MUAHHİR
Mukaddim: “Dilediğini öne geçiren.”, “İleri alan”
Muahhir: “Dilediğini geri bırakan.”, “Tehir eden.”
“Allah’ı sakın zalimlerin yaptıklarından gafil sanma. Onları, gözlerin dehşetle dışarı fırlayacağı bir güne ertelemektedir.” (İbrahim Sûresi, 14/42)
Her iki isim de Cenâb-ı Hakk’ın meşiet ve iradesiyle ilgilidir. Hakîm olan Allah’ın bu dilemeleri de hikmet üzeredir.
İnsan bedenine bakalım: Başa bir üstünlük verilmiş, kıymet ve rütbece diğer organların önüne geçirilmiştir. Görme, işitme, konuşma, koklama gibi nice faaliyetler insan başında yürütülmektedir. Bedenin tamamında hükmeden bütün sinir sistemleri, insan beyninde merkezleşmiştir. Böylece baş, diğer organlara meselâ, ayaklara takdim edilmiş, ayaklar geri bırakılmıştır.
Her iki tecelli de hikmetlidir ve insanın menfaatine uygundur.
İnsanın arza halife olması da Mukaddim isminin tecellisiyledir. Onun hizmetine verilen bitkilerde ve hayvanlarda ise Muahhir ismi tecelli etmiştir.
Peygamberlerin (a.s.v) insanlık âlemine rehber kılınmalarında da Mukaddim ismi tecelli eder. Kendilerine bu rütbe verilmeyenler ise Muahhir ismine mazhar olmuşlardır.
İlim tahsil edenler, Alîm ismine ayna olmaları yönüyle, diğer insanlara takdim edilmişlerdir. Onlara talebe olan ve onların irşat ve talimlerine muhtaç insanlarda ise Muahhir ismi tecelli eder.
İnsana düşen vazife, iradesini doğru kullanarak, meşru dairede başkalarına takaddüm etmeye, onların önüne geçmeye çalışmasıdır. Bu noktada gerekli sebeplere teşebbüs ettikten sonra, neticeyi rıza ve tevekkül ile karşılamak gerekir.
Bir insan, dilediği servet ve makamı elde etmekle Mukaddim isminden feyiz almaya çalışırken, kendisinden aşağılarda bulunanlara bakıp şükretmeyi de ihmal etmemelidir.
Ayrıca, ilâhî bir ihsan ve ikrama mazhar olan büyük insanların üstünlüğünü takdir etmek ve kendilerinden faydalanmaya çalışmak gerekir. Onları kıskanmak, ilim ve irşatlarından uzak kalmak en büyük bir hatadır.
İnsan, cezaların tehir edilmesinde de Muahhir isminin tecelli ettiğini düşünerek, kendisine karşı işlenen suçlara ceza vermekte acele etmemelidir.

Çevrimdışı ismil003

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.708
  • 3.343
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.708
  • 3.343
  • Müdür Yardımcısı
# 18 Oca 2015 01:10:51
 
EL-VEDÛD

   Vüdd ( ودّ ) ve meveddet ( مودّت ) masdarından türemiş mübalağalı ismi fail kalıbında bir sıfattır. Bu kalıp Allah (c.c) için kullanılırsa sıfat olur. Bu kalıp ismi mef’ul manasında isim olarak da kullanılır. Sevgi anlamındadır. İsmi fail olarak alındığında ÇOK SEVEN, ismi mef’ul olarak alındığındaysa ÇOK SEVİLEN manalarına gelir. Daha çok da çok seven manası tercih edilmiştir.

- VEDÛD ismi Kur’ân-ı Kerîm’de iki ayrı yerde geçer :

“Şuayb (a.s) dedi ki :

     
"Rabbınızdan bağışlanma dileyin sonra da ona tevbe edin. Şüphesiz Rabbim rahimdir, vedûddur.” (Hûd Sûresi 11/90)         “Şüphesiz

 

"Rabbın tutuşu şiddetlidir, İlkin var eden sonra geri çevirip yeniden yaratan odur, O gafurdur, vedûddur.” (Buruc Sûresi 85/11,12,13)

   Bu iki âyet de Mekkîdir. Vedûd ismi bir yerde Gafûr, bir yerde de Rahîm ismi ile beraber gelmiştir. Vedûd ismi ile bu iki isim arasında karşılıklı bir gereklilik ve derecelendirme gibi bir ilgi söz konusudur.    Vedûd olduğu için rahmet ve mağfiret eder. Rahmet ve mağfiret için sevmek gerekir.

- Bazılarına göre kulun Rabbını sevmesi Allah’ın (c.c) bir ihsanı ve lütfudur. Kulun gücü ve kabiliyeti sebebiyle değildir. Allah (c.c) kulunu sever ve kalbine de bir sevgi yerleştirir. Sonra da kul Allah’ın (c.c) tevfikiyle Rabbını sever. Rabbını sevince de Rabbı onu bir başkasının sevgisiyle mükâfatlandırır. Gizli ve açık bütün kulluk davranışlarının ruhu ve temeli Allah (c.c) sevgisidir. Mâide Sûresi 5/54. âyetinde

                                             
"O onları sever, onlar da O’nu” Hakk’ın sevgisi kulun sevgisinden önce gelmiştir. Hakk’ın kula muhabbeti olmasaydı kul Hakk’a muhabbet edemezdi.
 
Aşk odu evvel düşer mâşûka, ondan âşıka
Şem’i gör ki yanmadan yandırmadı pervâneyi.

   Hakk’ın Salih kulları, Allah’ın (c.c) zât, sıfat ve fiiller açısından mükemmel bir varlık olduğunu, ortadaki eserlerinin mükemmelliğini bildikleri için O’nu severler de O VEDÛD (çok sevilen) olur.

Vedûd ismi ister “seven” ister “sevilen” anlamında olsun bu iki vasıf da bir medih=övme olur. Allah’ın (c.c) itaatkâr kullarını sevmesi lütuf sahibi olması demektir. Yani bu sevme hem Allah (c.c) için bir medih (sevmek bir mükemmelliktir) hem de Allah (c.c) tarafından kullarını medihtir. Kulların Allah’ı (c.c) sevmesi (yani Allah’ın “sevilen” olması) onlar nezdinde kerem ve ihsanının bilinmiş olmasından dolayıdır. Bu biliş de medihtir.

   Allah’ın (c.c) Salih kullarını sevmesi kendilerinden razı olup amellerini kabulü ve diğer kullarına da sevdirmesi demektir.

   Allah (c.c) kimleri sever :

1–Muhsinler :(Bakara 195, Âl-i İmran 134)

 

2–Tevbe edenler :  (Bakara 222)

 

3–Temizlenenler : (Bakara 222)   

   

4–Müttakiler : (Âl-i İmran 76)

 
5–Sabredenler : (Âl-i İmran 146)

 
6–Tevekkül edenler : (Âl-i İmran 159)

 
7-Âdil olanlar :( Mâide 42)

 
8–Saf halinde yolunda savaşanlar : (Saff 4)

       

Allah (c.c) kimleri sevmez :

1–Haddi aşanları : (Bakara 190)

 
2–Fesad : (Bakara 205)

 
3–Nankör, günahkâr : (Bakara 276)

 
4–Kâfirler : (Âl-i İmran 32)

 
5–Zalimler :  (Âl-i İmran 57)

 
6–Hâin günahkâr : (Nisâ 107)

 
7–Müfsidler :(Mâide 64)

 
8–Müsrifler :(Enâm 141)

 
9–Hainler :(Enfal 58)

 
10–Müstekbirler : (Nahl 23)

 
11–Hain nankör :(Hacc 38)

 
12– Kibirli :  (Lokman 18)

 
   Kullarından bu isme lâyık olanlar mahlûkata karşı iyilikten başka bir şey istemeyenlerdir :

1–Kendisi için istediğini başkaları için de isteyenler
2–Başkalarını kendisine tercih edenler.

   Bu ismi ile Allah (c.c)

1–Varlık vererek mahlûkatını sevdiğini göstermiştir.
2–Mahlûkat için sadece hayır murad etmiştir. Onlar için hayır muradı aynı zamanda varlık vermesidir de.
3–Hayırlara ulaşmaları için her türlü ihsanda bulunmuştur.
4–Kendisini sevenleri rahmet ve merhametiyle kuşatmıştır.
5–Sevenlerini mahlûkata da sevdirmek.

   Peygamberimizin (s.a.v) bu isimden istifadesi

1–Herkes için hayırdan başka bir şey murad etmezdi.
2–Başkalarını kendisine tercih ederdi.
3–Sevdiğini hal ve hareketleriyle gösterirdi.
4–Sevgisinin tezahürü olarak kendisine yapılan kusurları bağışlardı.
5–İnsanlara olan sevgisi, onların azaba düşmelerine engel olmak için bütün imkânlarını seferber etmeye sebep olmuştu.
6- Sever ve sevmeyi tavsiye eder, sevmeyende bir hayır bulunmadığını söylerdi.
7–Yaratıkları seven, onlar tarafından sevilen biri idi.

   Müminlerin istifadesi

1–Müminlerin kendisini sevmelerini engelleyecek hal ve hareketlerden uzak kalmak,
2–Sevmelerini kolaylaştıracak hallere sahip olmak.
3–Sevdiğimizi açıkça gösterebilmek. Sevdiklerimiz için bir şeyler yaparız (yapmalıyız), bir şeyler yaptıklarımız da bizim sevdiklerimizdir.
4–Allah’ı (c.c), peygamberimizi (s.a.v.), ashabını (r. anhum), alimlerimizi (r.a) tüm müminleri sevmek, sevdirmek.
5–Kendimiz için istediklerimizi müminler için de istemek, istemediklerimizi de istememek (asgari)
6–Müminleri kendimize tercih eder olmak.
7–Allah’ın (c.c) sevdiği kimselerden olmak
8–Allah’ın (c.c) sevmediklerinden olmamak
 

Çevrimdışı FRQ

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 324
  • 3.708
  • 324
  • 3.708
# 18 Oca 2015 01:38:24
- ALLAH : Tüm isim ve sıfatlan kendinde toplayan yüce Allah'ın zatının, başka hiçbir varlığa verilemeyen ismidir. Yani O'nun zat ve özel ismidir. Diğer isimler fiilleri, sıfatları ve tecellileri ile ilgilidir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"En güzel isimler Allah"ındır. O"na o güzel isimleriyle dua edin." (Araf,180)
 
Kur'an'daki Esma'ül Hüsna'dan ilk inen isimdir. Çünkü ilk inen ayet besmeledir. Allah'ın doksan dokuz isminin en büyüğüdür.
 
Hz. Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor:
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah'ın doksan dokuz ismi vardır. Kim ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever."

Esmâ'ül Hüsna'nın bütün anlamını içinde toplar. Yüce Yaratıcı'nın diğer bütün isimlerini kapsar. Bu  yüzden el-Esmau'l-hüsna olarak bilinen bütün isim ve sıfatlar bu ada  yandırılır. Bu nedenle "Rahman, Rahim, Aziz, Gaffar, Kahir Allah'ın adlarındandır deriz. " Ama Allah, Rahman'ın adlarındandır" demeyiz.

Allah isimi Kur'an'da 2697 yerde geçmektedir.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.370
  • 224.036
  • 28.370
  • 224.036
# 18 Oca 2015 15:45:26
El-Cebbâr: O, mutlak ıslah edici ve kahredicidir. Dilediği kimseyi zalimlerden koruyucudur. (Zalimlerin şerrinden korunmak için “Ya Cebbar” sabah akşam 21 kez okunur.)

Çevrimdışı ismil003

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.708
  • 3.343
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.708
  • 3.343
  • Müdür Yardımcısı
# 18 Oca 2015 21:59:05
El-Bedi'

Çevrimdışı m3r52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.770
  • 15.705
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.770
  • 15.705
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 Şub 2015 18:02:36
El-Mucib

Duaları, istekleri, dilekleri kabul eden, ihtiyaçları karşılayan, sıkıntıları gideren

"Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki doğru yolu bulmuş olurlar." Bakara, 186

Şu ayrımın bilinmesi gerekir. Cevab vermek farklı, kabûl etmek farklıdır. Âyet-i kerîmede, Allah tarafından her duaya cevab verileceği vadedilir: Fakat kabûl edileceği vadedilmez. Kabûl edip etmemek Cenâb-ı Hakk'ın hikmetine bağlıdır. Dilerse aynı zamanda kabûl eder. Dilerse daha iyisini verir. Dilerse duâyı âhiret için kabûl eder, neticesi dünyada görülmez. Kulun menfaatine uygun olmayan duayı dilerse hiç kabûl etmez.

"Bana dua ediniz ki size icabet edeyim." Ğâfir, 60

Müslüman daima Allah'a muhtaç olduğunun bilincinde olmalı ve yalnız O'na güvenip dayanmalıdır. O'nun duaları işittiğini, başına gelen bela ve musibetleri bildiğini, sıkıntı ve zorluklardan haberdar olduğunu unutmamamlı ve ümitsizliğe kapılmamalıdır. Dua yaptığı ve talepte bulunduğu istekler, kendisini Allah'a yaklaştıracak istekler olmalıdır.

"De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne kıymet verir?" Furkan, 77

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.370
  • 224.036
  • 28.370
  • 224.036
# 12 Şub 2015 20:39:37
EL-KÂBID / EL-BÂSIT
Kâbıd: “Daraltıp sıkan.”, “Kıtlık veren”
Bâsıt: “Açıp genişlik veren.”,“Bollaştıran.”
“Allah, daraltır ve genişletir ve siz O’na döndürüleceksiniz.”( Bakara Sûresi, 2/245)
Bu iki isim hem madde, hem de mânâ âlemi için geçerlidir. Zenginlikte genişlik, fakirlikte darlık olduğu gibi, ilimde genişlik cehalette darlık vardır.
Bu iki mübarek ismin en büyük tecellileri, insanın kalb ve ruh âleminde kendini gösterir. Zira, ruh bedenden, mânâ da maddeden üstündür.
Kulun, cüz’î iradesini Hakk’ın rızası istikametinde kullanmasıyla kalb ve ruh âleminde bir genişlik hasıl olur. Aksi halde insan ruhî sıkıntılar, günümüz tabiriyle stresler içinde perişan olur.
Tahkikî imanda genişlik, iman zafiyetinde ise darlık vardır.
Tevekkülde genişlik, sabırsızlıkta darlık vardır.
Affetmede genişlik, intikam hissinde darlık vardır.
Cömertlikte genişlik, cimrilikte darlık vardır.
Bununla birlikte bu iki isim insanın manevî terakkisinin esasları olan ‘havf ve reca’ ile yani “Allah’ın kahrından korkmak ve rahmetinden ümitli olmakla” yakından ilgilidir.
Kâbıd ismi korkunun, Bâsıt ismi ise ümidin önemli bir kaynağıdır. Yani, mü’min olan insan hem Allah’ın celâl ve azametinden korkacak, kabir azabını ve Cehennemi sıkça hatırlayacak; hem de O’nun rahmet ve mağfiretinden daima ümitli olacak ve ona göre amel edecektir.
Kur’ân’ın hülasası olarak tarif edilen Fatiha Sûresi'nde, havf ve recâ sırayla işlenir; dolayısıyla da ruh ümitle korkuyu, ferahla darlığı sırayla yaşar.
‘Rabb’ül-âlemîn,’ ‘Rahmân ve Rahîm’ isimleri ruhu sevinçle ve ümitle rahatlatır.
‘Mâliki yevmiddin’ kelamı ise ruhta korku ve endişe uyandırır.
‘İbadet ve yardım dileme’ safhalarında ümitle korku iç içedir.
‘İstikamet yoluna hidayet’ istenmesi, ruh için büyük bir ümit ve saadet kapısıdır.
Bu ümidi müteakip, ‘mağdup’ ve ‘dallîn’ zümrelerinden olmanın korkusu ruhu sarar.
Bir bitkinin, gece ve gündüzden ayrı faydalar görmesi gibi, bir mü’min de Kâbıd ve Bâsıt isimlerinin her birinden ayrı bir feyiz alır.
İçinin sıkıldığı, karmaşık problemlerle kuşatıldığı, dünyanın kendisine dar geldiği anlarda, aczini ve fakrını daha iyi anlar; kulluk şuurunda inkişaf olur.
Ruhunun ferah ve sürurla dolu olduğu zamanlarda ise, bunu bir ilâhî ikram ve ihsan olarak değerlendirip şükür vazifesini eda etmeye çalışır.
İnsan, bu dünya hayatında, sıkıcı ve ferahlatıcı nice olaylarla değişik imtihanlar geçirir. Hastalanır, sıhhate kavuşur. Üzülür, sevinir. Derken bu geniş dünyadan kabre göç eder.
İmanla göçenler için o âlemde Bâsıt ismi tecelli eder ve kabir, Allah Resûlünün(a.s.m.) ifadesiyle, ‘Cennet bahçelerinden bir bahçe’ olur. İnanmayanlar için ise Kâbıd ismi tecelli eder ve kabir, “Cehennem çukurlarından bir çukura” dönüşür, insanı sıkar durur.
Ve bu yolculuğun sonu Cennet ve Cehennemle son bulur. Birincisinde her türlü genişlik, ikincisinde ise her türlü darlık vardır.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.370
  • 224.036
  • 28.370
  • 224.036
# 19 Şub 2015 09:28:56
◆ el - Vâlî ◆
Mahlûkatın işlerini yoluna koyan, bu muazzam kâinatı ve her an meydana gelen hâdisatı tek başına tedbîr ve idare eden, kâinatın hâkimi.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK