Esma-ül Hüsna

Çevrimdışı m3r52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.770
  • 15.703
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.770
  • 15.703
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 27 Eyl 2014 17:26:22
5 – EL KUDDÛS: Kuddus   [ Hatadan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten pek uzak, pek temiz ] Günde zikir sayısı : 170 – Günahlardan kurtulmak ve kalp temizliği için okunur. Ya Kuddüs ismini zikreden kişi şehvetten kurtulur, ahlakı düzelir. Günde 100 defa okuyan kalbin manevi hastalıklarından kurtulup, insanlar arasında sevilen, saygı duyulan kişi olur. Vesveseden kurtulur. Şeytanın hilelerinden uzak olur - See more at: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.315
  • 223.612
  • 28.315
  • 223.612
# 28 Eyl 2014 21:49:34
EL-HAKEM (Esma'ül Hüsna)
“Hükmeden, hakkı yerine getiren.”
“Hükümlerinde zulüm bulunmayan.”
“(De ki:) Allah’tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa O, size Kitabı tafsilatlı olarak indirmiştir.” (En’âm Sûresi, 6/114)
Bu ism-i şerif yâd edilirken, hayalimiz bizi mahşer meydanına götürür. O dehşetli meydana çıkış, ilâhî bir hükümle olduğu gibi, orada belli bir süre beklenmesi de yine ilâhî irade ve hüküm iledir.
Bu hükmün icra edilmesiyle, dünya tarlasının bütün mahsulleri bir araya toplanır. İlâhî hâkimiyet karşısında herkesin aciz ve zelil kaldığı, olanca ağırlığıyla hissettirilir.
Bunu takiben mizan kurulur ve “hükmün ancak Allah’a ait olduğu” bütün haşmet ve azametiyle herkese gösterilir.
Daha sonra, yine Allah’ın hükmüyle, bir kısım insanlar doğrudan Cennete giderler. Bir kısmı, günahları kadar yanmak üzere Cehenneme gönderilirler. Bir başka gurubun ise ebedî olarak Cehennemde kalmalarına hükmedilir.
Elbette ki, bu ismin tecellisi sadece ahirete mahsus değildir. Bu dünyada da bütün varlıklar bu ismin tecellisine mazhardırlar. İnsanı misal alarak konuşalım: İnsanoğlunun dünyaya gelişi gibi ölümü de ilâhî hüküm iledir. Organlarının yerleri, şekilleri, büyüklükleri, vazifeleri hep ilâhî hüküm ile tahakkuk etmiştir.
Diğer bütün varlıklar da, Allah’ın taktir ettiği özelliklere sahip olur ve O’nun hükmü altında vazife görürler.

Çevrimdışı m3r52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.770
  • 15.703
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.770
  • 15.703
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 Eki 2014 08:12:51
45 – EL MÜCÎB : Mücib  [ Kendisine dua edenlerin isteklerini veren ] Günde Zikir Sayısı : 3025 – Duaların kabul olunması için okunur. İhlasla “Yâ Mücib” diye bir müslüman bu isme devam etse, insanlar tarafından sevilir, duası kabul olur. 55 defa okuyanın meşru duaları kabul olunur. (Allahulalem) - See more at: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı m3r52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.770
  • 15.703
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.770
  • 15.703
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 08 Eki 2014 20:20:15
36 – EŞ ŞEKÛR : Şekûr  [ Kendi rızası için yapılan iyiliklere daha fazlasıyla karşılık veren ] Günde Zikir Sayısı : 526 – Talihin açıklığı, bol rızık için okunur. Ya Şekur ismini zikreden kişinin refahı artar, sıhhat ve huzur içinde olur. Her işinde kolaylık bulur. Kazandığını kaybetmez. Nimetleri eksilmez. Zalim ve düşman şerrinden korunur. - See more at: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.315
  • 223.612
  • 28.315
  • 223.612
# 12 Eki 2014 23:23:38
EL-HÂLIK / EL-BÂRİ (Esma'ül Hüsna)
Hâlık: “Eşyayı bir takdir ve ölçü ile yaratan; yoktan var eden.”
Bâri’: “Eşyayı muhtelif şekiller ve suretlerle birbirinden
mümtaz surette yaratan.”
“Her varlığı, bir misali olmaksızın var eden.”
“O Allah ki, Hâlık’tır, Bâri’dir, Musavvir’dir. En güzel isimler O’nundur.” (Haşr, 59/24)
Bütün varlık âlemi bu iki ismin tecellileriyle doludur. Bir vişne çekirdeğinde vişne ağacının, kiraz çekirdeğinde de kiraz ağacının planını yerleştirmek bir takdir işidir, bir ilim eseridir ve o çekirdeklerin böylece yaratılmış olmaları Hâlık ismini gösterir.
Bu çekirdekler, ağaç haline geldiklerinde ve meyve verdiklerinde birbirlerinden daha net biçimde ayrılırlar. İşte bu ayrılık, bu farklılaşma, bu imtiyaz Bâri’ ismini ilan eder.
Aynı türün fertleri arasında da bir imtiyaz sözkonusudur.
Bu hakikat insanlık âleminde bütün berraklığıyla okunur:
Nutfelerde insanın bütün organlarının şekilleri, yerleri büyüklükleri ve sayıları genetik program halinde yazılıdır. Bununla birlikte, Allah, her insana da diğerinden bir farklılık, bir başkalık lütfetmiştir. Bu başkalıkla, insanlar birbirlerinden temyiz edilir, ayrılırlar.
O halde, bir insan, yaratılışı ile Hâlık ismini, diğer insanlardan farklı olmasıyla da Bâri’ ismini gösterir.
İmam Gazâlî Hazretleri, meseleye biraz farklı yaklaşır ve bu iki isim arasındaki farkı şöyle nazara verir:
“Allah, eşyayı takdir etmesi ve bu takdire uygun olarak yaratması itibariyle Hâlık’tır. Onları yokluktan varlığa çıkarması itibariyle de Bârî’ dir.”

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.315
  • 223.612
  • 28.315
  • 223.612
# 20 Eki 2014 17:02:53
EL-HALÎM (Esma'ül Hüsna)
“Cezalandırmaya gücü yettiği halde, hemen ceza vermeyen.”
“Kullarının isyanlarına karşı, hemen öfkeye kapılmayan.”
“Şüphesiz Allah, Ğafur’dur, Halîm’dir.” (Âl-i İmran Sûresi, 3/155)
Hikmet dünyası olan bu âlemde, eşyayı yaratmakta acele etmeyen, mahlukatı safha safha yaratan Allah, bu imtihan dünyasında küfür ve isyanlara da hemen ceza vermez. Kudreti yettiği halde, bu cezayı tehir eder. Kullara böylece tövbe kapısını açar ve onlara pişmanlık fırsatı verir.
Bu isimden kulun alacağı ders, işlediği günahlardan tövbe etmesi, Halîm ismi gereği, cezasının tehir edilmesini bir fırsat bilip, Allah Resûlünün(a.s.m.) tavsiyelerine uyarak, o günahlara kefaret olmak üzere güzel ameller işlemesidir. Bir de, Allah’ın Halîm ve Ğafur olduğunu hatırlatarak onu isyana teşvik eden nefsine, Alîm, Rakîb, Hasîb ve Muntakim isimlerini hatırlatması ve böylece o nefsi yanlış yola girmekten men etmesidir.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.315
  • 223.612
  • 28.315
  • 223.612
# 21 Eki 2014 18:08:54
EL-KÂBID / EL-BÂSIT (Esma'ül Hüsna)
Kâbıd: “Daraltıp sıkan.”, “Kıtlık veren”
Bâsıt: “Açıp genişlik veren.”,“Bollaştıran.”
“Allah, daraltır ve genişletir ve siz O’na döndürüleceksiniz.”( Bakara Sûresi, 2/245)
Bu iki isim hem madde, hem de mânâ âlemi için geçerlidir. Zenginlikte genişlik, fakirlikte darlık olduğu gibi, ilimde genişlik cehalette darlık vardır.
Bu iki mübarek ismin en büyük tecellileri, insanın kalb ve ruh âleminde kendini gösterir. Zira, ruh bedenden, mânâ da maddeden üstündür.
Kulun, cüz’î iradesini Hakk’ın rızası istikametinde kullanmasıyla kalb ve ruh âleminde bir genişlik hasıl olur. Aksi halde insan ruhî sıkıntılar, günümüz tabiriyle stresler içinde perişan olur.
Tahkikî imanda genişlik, iman zafiyetinde ise darlık vardır.
Tevekkülde genişlik, sabırsızlıkta darlık vardır.
Affetmede genişlik, intikam hissinde darlık vardır.
Cömertlikte genişlik, cimrilikte darlık vardır.
Bununla birlikte bu iki isim insanın manevî terakkisinin esasları olan ‘havf ve reca’ ile yani “Allah’ın kahrından korkmak ve rahmetinden ümitli olmakla” yakından ilgilidir.
Kâbıd ismi korkunun, Bâsıt ismi ise ümidin önemli bir kaynağıdır. Yani, mü’min olan insan hem Allah’ın celâl ve azametinden korkacak, kabir azabını ve Cehennemi sıkça hatırlayacak; hem de O’nun rahmet ve mağfiretinden daima ümitli olacak ve ona göre amel edecektir.
Kur’ân’ın hülasası olarak tarif edilen Fatiha Sûresi'nde, havf ve recâ sırayla işlenir; dolayısıyla da ruh ümitle korkuyu, ferahla darlığı sırayla yaşar.
‘Rabb’ül-âlemîn,’ ‘Rahmân ve Rahîm’ isimleri ruhu sevinçle ve ümitle rahatlatır.
‘Mâliki yevmiddin’ kelamı ise ruhta korku ve endişe uyandırır.
‘İbadet ve yardım dileme’ safhalarında ümitle korku iç içedir.
‘İstikamet yoluna hidayet’ istenmesi, ruh için büyük bir ümit ve saadet kapısıdır.
Bu ümidi müteakip, ‘mağdup’ ve ‘dallîn’ zümrelerinden olmanın korkusu ruhu sarar.
Bir bitkinin, gece ve gündüzden ayrı faydalar görmesi gibi, bir mü’min de Kâbıd ve Bâsıt isimlerinin her birinden ayrı bir feyiz alır.
İçinin sıkıldığı, karmaşık problemlerle kuşatıldığı, dünyanın kendisine dar geldiği anlarda, aczini ve fakrını daha iyi anlar; kulluk şuurunda inkişaf olur.
Ruhunun ferah ve sürurla dolu olduğu zamanlarda ise, bunu bir ilâhî ikram ve ihsan olarak değerlendirip şükür vazifesini eda etmeye çalışır.
İnsan, bu dünya hayatında, sıkıcı ve ferahlatıcı nice olaylarla değişik imtihanlar geçirir. Hastalanır, sıhhate kavuşur. Üzülür, sevinir. Derken bu geniş dünyadan kabre göç eder.
İmanla göçenler için o âlemde Bâsıt ismi tecelli eder ve kabir, Allah Resûlünün(a.s.m.) ifadesiyle, ‘Cennet bahçelerinden bir bahçe’ olur. İnanmayanlar için ise Kâbıd ismi tecelli eder ve kabir, “Cehennem çukurlarından bir çukura” dönüşür, insanı sıkar durur.
Ve bu yolculuğun sonu Cennet ve Cehennemle son bulur. Birincisinde her türlü genişlik, ikincisinde ise her türlü darlık vardır.
Videolar için: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı m3r52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.770
  • 15.703
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.770
  • 15.703
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 23 Eki 2014 19:01:09
45 – EL MÜCÎB : Mücib  [ Kendisine dua edenlerin isteklerini veren ] Günde Zikir Sayısı : 3025 – Duaların kabul olunması için okunur. İhlasla “Yâ Mücib” diye bir müslüman bu isme devam etse, insanlar tarafından sevilir, duası kabul olur. 55 defa okuyanın meşru duaları kabul olunur. (Allahulalem) - See more at: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 24 Eki 2014 01:31:27
 :)

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.315
  • 223.612
  • 28.315
  • 223.612
# 27 Eki 2014 18:40:25
EL-MUSAVVİR (Esma'ül Hüsna)
“Tasvir eden; her şeye bir suret ve şekil veren.”
“Her şekli diğerinden farklı kılan.”
“Mahlukatını istediği sıfat ve seçtiği surette yaratan.”
“O Allah ki, Hâlık’tır, Bâri’dir, Musavvir’dir. En güzel isimler O’nundur.” (Haşr, 59/24)
Varlık âlemini seyrettiğimizde ilk önce suretler âlemi gözümüze çarpar. Bütün bu suretler, mahiyetlere göre şekil almışlardır.
Nur Külliyatı'nda geçen, ‘sima-yı istidadiye-i hususiye’ ve ‘sima-yı vechiye-i şahsiye’ ifadelerinden anlaşıldığı üzere, suretler maddî ve manevî olmak üzere ikiye ayrılırlar. Her ruhun taşıdığı sıfatlar, kabiliyetler, istidatlar ile kendisini başkalarından farklı kılan bir manevî siması vardır. Tıpkı, her yüzün başka yüzlerden ayrı bir şekle sahip olması gibi.
Manevî simaları tahayyül ve tefekkür etmemiz oldukça zor olduğundan, Musavvir ismini düşünürken daha çok maddî suretleri hatırlar, onlardaki güzellikleri ve hikmetleri düşünürüz.
Mahlukat henüz yaratılmamışken, her şeyin mahiyeti Allah’ın ilmindeydi. Bu mahiyetlerin her birinin de kendine has bir ‘manevî siması’ vardı. Bunlar dünya sahnesine çıkarıldıklarında her birisine ona mahsus bir maddî suret takıldı. Görünmez suretler, görünür hale geldiler.
“Ete kemiğe büründüm, / Yunus diye göründüm,” beytinde, bu mânâ enfes bir şekilde dile getirilmiştir.
Bütün varlık âlemi için geçerli olan bu hakikati, kâinatın bir küçük misali olan insanda, daha net olarak okuyabiliyoruz.
İnsanın bir mahiyeti olduğu gibi, her bir organının da yine ayrı bir mahiyeti vardır. İlâhî ilim ve hikmet ile her organın iş görebilmesi için nasıl bir surete sahip olması gerekiyorsa, ilâhî kudret o organı ona göre yaratmış, tasvir etmiştir.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.315
  • 223.612
  • 28.315
  • 223.612
# 29 Eki 2014 18:53:37
EL-MÜHEYMİN (Esma'ül Hüsna)
“Gözetici ve koruyucu.”
“Her şeyi murakabe ve muhafaza eden.”
“İbadetlerin sevabını eksiksiz veren”
“ O, ...Selâm’dır, Mü’min’dir, Müheymin’dir.” (Haşr,59/ 23)

Bu isim, insan ruhuna büyük bir huzur ve sürur bahşeder. Kendisini koruyup gözeten, yaptığı her ameli, her ibadeti, her iyiliği muhafaza eden Allah’ın, murakabesi ve koruması altında bulunmak, kalb için büyük bir inşirah kaynağıdır.
Bu ismi hatırlamanın en büyük faydası, kulu dikkate sevk etmesi, zerre kadar da olsa yaptığı amelin korunduğunu bilerek güzel işlerini artırmaya meyletmesi, aynı şekilde kötü işlerden de uzak kalma hususunda hassasiyet göstermesidir.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.315
  • 223.612
  • 28.315
  • 223.612
# 30 Eki 2014 20:09:22
ER-RAHMÂN / ER-RAHÎM (Esma'ül Hüsna)
Rahmân: “Dünya hayatında, mü’min-kâfir gözetmeksizin, mahlukatın hepsine merhametle muamele eden.”
“Ezelde bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve rahmet irade buyuran.”“Rızıkları ve her türlü iyilikleri ihsan eden.”
Rahîm: “Verdiği nimetleri iyi kullananlara daha büyük ve
ebedî nimetler veren.”
“Ahiret hayatında sadece mü’minlere ihsan ve ikram eden.”
“O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. Gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Rahmân, Rahîm olan O’dur.” (Haşr, 59/22)
Her iki mübarek isim de Allah’ın sonsuz bir merhamet sahibi olduğunu ifade ederler.
Rahmet ve merhamet; kısaca, ‘hayrı irade etmek ve sonsuz ihsan ve ikramda bulunmak’ mânâsına gelir.
Merhamet için yapılan şu tarif çok güzeldir:
“Merhamet; acıları, afetleri, sıkıntıları gidererek yerlerine hayrı, sürur ve saadeti ikame etme duygusudur.”
Rahmân ismi, "insan-hayvan, mü’min-kâfir farkı gözetmeksizin her canlının her türlü rızkını veren ve onları koruyup gözeten” mânâsına gelir.
Rahîm ise, “iradesini doğru kullanan kullarına iman, ibadet, hidayet saadetini kazandıran ve onlara ebedî Cennetler hazırlayan” demektir.
Rahmân ismi, ilk yaratılışa bakar. Nitekim, Cenâb-ı Hak, yarattığı her varlığı, onların iradeleri dışında nice ihsanlara mazhar kılar.
Rahîm ismi ise, daha çok, ikinci yaratılışa bakar ve iradelerini hayra, doğruya, güzele yönlendiren bahtiyar kullar için, ikinci yaratılışta, sonsuz lütuflar, nimetler, ikramlar verileceği müjdesini taşır.
Demek oluyor ki, Rahmâniyetin tecellisinde ‘cebir’, yani mahlukun iradesi dışında bir ikram ve ihsanda bulunma söz konusudur.
Rahîmiyetin tecellisinde ise insanın cüz’î iradesini doğru kullanması şartı vardır.
Rahmân hem isimdir hem de sıfat, Rahîm ise sadece sıfattır. Bundan dolayı, Rahmân ismi başkalarına nisbet edilmez., ama Rahîm ismi nisbet edilebilir.
Diğer taraftan, ‘Allah, dünyanın Rahmânı, ahiretin Rahîmidir’ buyrularak, Rahmân sıfatının ezel ile, Rahîm sıfatının ise ebediyetle ilgili olduğuna dikkat çekilir.
Kur’ân-ı Kerîm’de Rahîm ismi, daha çok Ğafur ismiyle birlikte kullanılmış, böylece en büyük rahmetin mağfiret olduğuna dikkat çekilmiştir. Şu halde mağfiret, Rahîm isminin en güzel bir tecellisidir.
Rahmân ismi dünyada nail olduğumuz nice nimetlere, Rahîm ismi ise ahirette kavuşmaya namzet olduğumuz ebedî saadetlere nazarımızı çevirir.
“Güçsüzlere merhamet edene, Rahmân olan Allah da merhamet eder.” (Hadis-i Şerif)
Nur Külliyatı'nda, şefkatin ‘Rahîm ismine îsal’ ettiği beyan edilerek şu noktaya önemle dikkat çekilir:
“Şefkat-i insaniye, merhamet-i Rabbaniyenin bir cilvesi olduğundan; elbette rahmetin derecesinden aşmamak ve Rahmeten-lil-âlemîn Zât’ın (a.s.m.) mertebe-i şefkatinden taşmamak gerektir.” (Kastamonu Lahikası)
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın, kâinatı ve içindeki eşyayı hizmetine vermekle merhametine mazhar kıldığı bir kulunu, küfür ve isyanı sebebiyle Cehennemine atmasına acımak, ruh ve kalbin hastalığından ileri gelir. Zira, sıhhatli bir kalb ve müstakim bir akıl çok iyi bilir ki:
“Allah’ın rahmetinden fazla rahmet edilmez. Allah’ın gadabından fazla gadab edilmez.” (Sözler)
Biz Cehennem azabına uğramayı hak etmiş insanlara yersiz şefkat göstereceğimize, onları bu noktaya gelmeden önce yakalamanın ve kendilerine yardımcı olmanın yollarını aramak durumundayız.
İnsan, fakirleri doyurmak ve güçsüzlere yardım etmekle Rahmân isminden; yanlış yolda gidenlere acıyıp şefkat etmek ve onları iman ve hidayet yoluna davet etmekle de Rahîm isminden feyiz alır.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.315
  • 223.612
  • 28.315
  • 223.612
# 16 Kas 2014 10:19:16
EL-MÜ'MİN

“Kendisine sığınanları emin kılan.”

“Emniyet verici.”

“Kullarını iman şerefiyle şereflendiren.”

“Peygamberlerini doğrulayıp tasdik eden.”

“O, ...Selâm’dır, Mü’min’dir, Müheymin’dir.” (Haşr, 59/23)


Bu ismin verdiği emniyet ile, insan kendi bedenindeki sayısız denecek kadar çok faaliyetin nizam ve intizamla yürüdüğünden emin olarak, başka işlerle uğraşır. Ve yine, insanlar bu isme istinat ile, zeminin kaymayacağından ve yıldızların düşmeyeceğinden emin olarak işlerini tam bir emniyet içinde yürütürler.

İman şerefine erişen bir kul, “Her şeyin dizgini O’nun elinde; her şeyin hazinesi O’nun yanındadır.” diyerek, Allah’a teslim olur ve tevekkül eder. Kendisini, dünya musibetlerinden kabir azabına, mahşerin dehşetinden Cehennem ateşine kadar her türlü tehlike ve zarardan ancak Allah’ın emin kılabileceğine iman ederek, O’nun rızası üzere çalışır ve huzur bulur.

Bu ism-i şerifin, Selâm isminden sonra gelmesi de bu noktada ayrı bir önem taşır.

Nur Külliyatı'nda bu yakın ilgi şöyle dile getirilir:

“İmana gel ki elemden emin olasın. Kadere teslim ol ki selâmette kalasın.” (Mesnevî-i Nuriye)

İmana gelen insan, hayır olsun şer olsun her şeyi Allah’ın yarattığını bilir. Allah’ı hakiki mâlik bildiğinden mülk âlemindeki hiçbir varlıktan korkmaz.

Hastalıklara karşı Şâfi’ ismine sığınır. Sebeplere teşebbüs niyetiyle, ilaçlarını kullansa da şifayı Allah’tan bekler ve neticeden emin olarak rahat eder. Bu netice en kötü ihtimalle ölümdür. Ölüm ise Allah’ın Mümît isminin tecillisiyledir. Allah, Muhyî ismini tecelli ettirmekle hayat verdiği kulunu, ölüm hadisesiyle kabre gönderir. Ve kabir, iman ehli için dünyadan daha güzeldir.

Kâinatın teşekkülünden kıyametin kopmasına, güneşin doğup batmasından, canlıların dünyaya gelip göçmelerine kadar bütün hadiseleri, ilâhî isimlerin tecellisi olarak seyreden bir mü’min, her türlü elemden emin olarak, dünyada Cennet hayatı yaşar.

Bu ismin tecellisiyle emniyet içinde yaşamak, sadece mü’min kullara mahsus değildir. Yuvasından çıkıp uçan bir kuş, rızık hususunda hiç bir endişe taşımaz. Nereye gidip neler yapacağını önceden planlamaksızın, bir ilâhî ilham ile ve tam bir emniyet içinde rızkını arar ve bulur.

Bu hakikat bütün hayvanlar âlemi için de geçerlidir.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.315
  • 223.612
  • 28.315
  • 223.612
# 16 Kas 2014 10:20:53

ES-SELÂM

“Zâtı kusurdan, sıfatları noksanlıktan ve fiilleri şerden sâlim olan.”(İmam Gazâlî)

“Mahlukatını her türlü tehlikelerden selâmete erdiren.”

“Cennetteki kullarına selâm eden.”

“O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. Melik’tir; Kuddûs’tur; Selâm’dır...” (Haşr, 59/23)

Allah, Vacib-ül Vücud’dur, yani varlığı kendindendir ve yok olmaktan sâlimdir.

Kudreti sonsuzdur ve aciz kalmaktan sâlimdir. Bir başka kudretin, o mutlak kudreti sınırlaması, icraatından men etmesi muhaldir.

Keza, Allah’ın bütün sıfatları değişikliğe uğramaktan da sâlimdirler. Yani, onlar için bir noksanlaşma, bir farklılaşma, kaybolma, yok olma düşünülemez.

Ve Allah’ın bütün fiilleri mahlukatını selâmete erdirecek şekilde cereyan eder. Bu fiiller, zulümden, aşırılıktan, hikmetsizlikten kısacası bütün noksanlıklardan ve yanlışlıklardan sâlimdirler. O ilâhî fiiller, kâinatın ilk tohumunu şu hazır hale sâlimen ulaştırdığı gibi, bütün nutfeleri, çekirdekleri ve yumurtaları da ilim ve hikmetiyle terbiye ederek kemâl noktalarına kavuşturur.

Canlı cansız her şeyi, yokluktan varlığa sâlimen çıkaran Allah, kendisine iman ederek istikamet üzere ömür süren kullarını da kabir ve mahşer safhalarından sâlimen geçirerek ‘Dârü’s-Selâm’ olan Cennetine ulaştıracak ve orada bu bahtiyar kullarına ‘Selâm’ diye hitap etmekle, bütün dert ve çilelerden, hastalık ve musibetlerden sâlim bir hayat süreceklerini müjdeleyecektir.

Bu müjdeye mahzar olmak isteyen bir kul, kalbini her türlü şüphelerden, aklını sapık fikirlerden, dilini yanlış sözlerden, midesini haram lokmadan, kısacası hem ruhunu, hem de bedenini sonu azap olacak şeylerden uzak tutmaya çalışacaktır. Zaten, Müslüman denilince, ‘Allah’a tam teslim olmakla bu selâmete erişmiş bahtiyar kul’ anlaşılır.

•••

Selâm ismi, bizi Dârü’s-Selâm’a çağırır ve o âleme uygun bir hayat geçirmemizi ihtar eder.

Çevrimdışı yaar23

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.393
  • 37.752
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.393
  • 37.752
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 16 Kas 2014 15:19:38
Allahü teâlânın Tirmizi’de bildirilen 99 ismi şunlardır:
1- Allah: Her ismin vasfını ihtiva eden öz adı. Kendinden başka ilah bulunmayan tek Allah.

Bu ism-i şerif, Cenâb-ı Hakk'ın has ismidir. Bu itibarla diğer isimlerin ifade ettiği bütün güzel vasıfları ve İlâhî sıfatları içine alır. Diğer isimler ise, yalnız kendi mânalarına delâlet ederler. Bu bakımdan Allah isminin yerini hiçbir isim tutamaz. Bu isim, Allah'tan başkasına mecazen de verilemez. Diğer isimlerinden bazılarının, Allah'tan başkasına isim olarak verilmesi caizdir.

2- Er-Rahmân: Dünyada bütün mahlûkata merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden.

3- Er-Rahîm: Ahirette, sadece müminlere acıyan, merhamet eden.

4- El-Melik: Mülkün, kâinatın sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan.

5- El-Kuddûs: Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdîse lâyık olan.

6- Es-Selâm: Her türlü tehlikelerden selamete çıkaran. Cennetteki bahtiyar kullarına selâm eden.

7- El-Mü’min: Güven veren, emin kılan, koruyan, iman nurunu veren.

8- El-Müheymin: Her şeyi görüp gözeten, her varlığın yaptıklarından haberdar olan.

9- El-Azîz: İzzet sahibi, her şeye galip olan, karşı gelinemeyen.

10- El-Cebbâr: Azamet ve kudret sahibi. Dilediğini yapan ve yaptıran. Hükmüne karşı gelinemeyen.

11- El-Mütekebbir: Büyüklükte eşi, benzeri yok.

12- El-Hâlık: Yaratan, yoktan var eden. Varlıkların geçireceği halleri takdir eden.

13- El-Bâri: Her şeyi kusursuz ve mütenasip yaratan.

14- El-Musavvir: Varlıklara şekil veren ve onları birbirinden farklı özellikte yaratan.

15- El-Gaffâr: Günahları örten ve çok mağfiret eden. Dilediğini günah işlemekten koruyan.

16- El-Kahhâr: Her istediğini yapacak güçte olan, galip ve hâkim.

17- El-Vehhâb: Karşılıksız nimetler veren, çok fazla ihsan eden.

18- Er-Razzâk: Her varlığın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan.

19- El-Fettâh: Her türlü sıkıntıları gideren.

20- El-Alîm: Gizli açık, geçmiş, gelecek, her şeyi, ezeli ve ebedi ilmi ile en mükemmel bilen.

21- El-Kâbıd: Dilediğinin rızkını daraltan, ruhları alan.

22- El-Bâsıt: Dilediğinin rızkını genişleten, ruhları veren.

23- El-Hâfıd: Kâfir ve facirleri alçaltan.

24- Er-Râfi: Şeref verip yükselten.

25- El-Mu’ız: Dilediğini aziz eden.

26- El-Müzil: Dilediğini zillete düşüren, hor ve hakir eden.

27- Es-Semi: Her şeyi en iyi işiten, duaları kabul eden.

28- El-Basîr: Gizli açık, her şeyi en iyi gören.

29- El-Hakem: Mutlak hakim, hakkı bâtıldan ayıran. Hikmet sahibi.

30- El-Adl: Mutlak adil, yerli yerinde yapan.

31- El-Latîf: Her şeye vakıf, lütuf ve ihsan sahibi olan.

32- El-Habîr: Her şeyden haberdar. Her şeyin gizli taraflarından haberi olan.

33- El-Halîm: Cezada, acele etmeyen, yumuşak davranan, hilm sahibi.

34- El-Azîm: Büyüklükte benzeri yok. Pek yüce.

35- El-Gafûr: Affı, mağfireti bol.

36- Eş-Şekûr: Az amele, çok sevap veren.

37- El-Aliyy: Yüceler yücesi, çok yüce.

38- El-Kebîr: Büyüklükte benzeri yok, pek büyük.

39- El-Hafîz: Her şeyi koruyucu olan.

40- El-Mukît: Rızıkları yaratan.

41- El-Hasîb: Kulların hesabını en iyi gören.

42- El-Celîl: Celal ve azamet sahibi olan.

43- El-Kerîm: Keremi, lütuf ve ihsânı bol, karşılıksız veren, çok ikram eden.

44- Er-Rakîb: Her varlığı, her işi her an gözeten. Bütün işleri murakabesi altında bulunduran.

45- El-Mucîb: Duaları, istekleri kabul eden.

46- El-Vâsi: Rahmet ve kudret sahibi, ilmi ile her şeyi ihata eden.

47- El-Hakîm: Her işi hikmetli, her şeyi hikmetle yaratan.

48- El-Vedûd: İyiliği seven, iyilik edene ihsan eden. Sevgiye layık olan.

49- El-Mecîd: Nimeti, ihsanı sonsuz, şerefi çok üstün, her türlü övgüye layık bulunan.

50- El-Bâis: Mahşerde ölüleri dirilten, Peygamber gönderen.

51- Eş-Şehîd: Zamansız, mekansız hiçbir yerde olmayarak her zaman her yerde hazır ve nazır olan.

52- El-Hak: Varlığı hiç değişmeden duran. Var olan, hakkı ortaya çıkaran.

53- El-Vekîl: Kulların işlerini bitiren. Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştıran.

54- El-Kaviyy: Kudreti en üstün ve hiç azalmaz.

55- El-Metîn: Kuvvet ve kudret menbaı, pek güçlü.

56- El-Veliyy: Müslümanların dostu, onları sevip yardım eden.

57- El-Hamîd: Her türlü hamd ve senaya layık olan.

58- El-Muhsî: Yarattığı ve yaratacağı bütün varlıkların sayısını bilen.

59- El-Mübdi: Maddesiz, örneksiz yaratan.

60- El-Muîd: Yarattıklarını yok edip, sonra tekrar diriltecek olan.

61- El-Muhyî: İhya eden, yarattıklarına can veren.

62- El-Mümît: Her canlıya ölümü tattıran.

63- El-Hayy: Ezeli ve ebedi bir hayat ile diri olan.

64- El-Kayyûm: Mahlukları varlıkta durduran, zatı ile kaim olan.

65- El-Vâcid: Kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, hiçbir şeye muhtaç olmayan.

66- El-Mâcid: Kadri ve şânı büyük, keremi, ihsanı bol olan.

67- El-Vâhid: Zat, sıfat ve fiillerinde benzeri ve ortağı olmayan, tek olan.

68- Es-Samed: Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herkesin muhtaç olduğu merci.

69- El-Kâdir: Dilediğini dilediği gibi yaratmaya muktedir olan.

70- El-Muktedir: Dilediği gibi tasarruf eden, her şeyi kolayca yaratan kudret sahibi.

71- El-Mukaddim: Dilediğini yükselten, öne geçiren, öne alan.

72- El-Muahhir: Dilediğini alçaltan, sona, geriye bırakan.

73- El-Evvel: Ezeli olan, varlığının başlangıcı olmayan.

74- El-Âhir: Ebedi olan, varlığının sonu olmayan.

75- Ez-Zâhir: Yarattıkları ile varlığı açık, aşikâr olan, kesin delillerle bilinen.

76- El-Bâtın: Aklın tasavvurundan gizli olan.

77- El-Vâlî: Bütün kâinatı idare eden, onların işlerini yoluna koyan.

78- El-Müteâlî: Son derece yüce olan.

79- El-Berr: İyilik ve ihsanı bol olan.

80- Et-Tevvâb: Tevbeleri kabul edip, günahları bağışlayan.

81- El-Müntekım: Asilerin, zalimlerin cezasını veren.

82- El-Afüvv: Affı çok olan, günahları mağfiret eden.

83- Er-Raûf: Çok merhametli, pek şefkatli.

84- Mâlik-ül Mülk: Mülkün, her varlığın sahibi.

85- Zül-Celâli vel İkrâm: Celal, azamet, şeref, kemal ve ikram sahibi.

86- El-Muksit: Mazlumların hakkını alan, adaletle hükmeden, her işi birbirine uygun yapan.

87- El-Câmi: İki zıttı bir arada bulunduran. Kıyamette her mahlûkatı bir araya toplayan.

88- El-Ganiyy: İhtiyaçsız, muhtaç olmayan, her şey Ona muhtaç olan.

89- El-Mugnî: Müstağni kılan. İhtiyaç gideren, zengin eden.

90- El-Mâni: Dilemediği şeye mani olan, engelleyen.

91- Ed-Dârr: Elem, zarar verenleri yaratan.

92- En-Nâfi: Fayda veren şeyleri yaratan.

93- En-Nûr: Âlemleri nurlandıran, dilediğine nur veren.

94- El-Hâdî: Hidayet veren.

95- El-Bedî: Misalsiz, örneksiz harikalar yaratan. (Eşi ve benzeri olmayan).

96- El-Bâkî: Varlığının sonu olmayan, ebedi olan.

97- El-Vâris: Her şeyin asıl sahibi olan.

98- Er-Reşîd: İrşada muhtaç olmayan, doğru yolu gösteren.

99- Es-Sabûr: Ceza vermede, acele etmeyen.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK