Hikaye Türündeki Yazılarımız.

Çevrimdışı tefoo

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.462
  • 18.584
  • Müdür Yardımcısı
  • 4.462
  • 18.584
  • Müdür Yardımcısı
# 02 Ara 2013 15:56:36
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Çomranlılı öğretmenim, böyle yorumlarınızı okuyunca gerçekten çok mutlu oluyorum. :) Ben de size ve sizin gibi beni yalnız bırakmayan tüm değerli arkadaşlarıma şahsınızda teşekkür etmek istiyorum. Çok çok teşekkürler.  :)

Hocam çoğu zaman okumaya çalışıyorum.Kaleminize yüreğinize  emeğşnize  sağlık ..Yazmak sanattır öyle  ya  hele ki güzel  yazmak..Teşekkürler...

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.421
  • 16.034
  • 3.421
  • 16.034
# 02 Ara 2013 16:21:13
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
  Biz teşekkür ederiz kardia Öğretmenim emeklerinize. Yüreğinize sağlık paylaşımlarınız için.
  Size ve şahsınızda okuyan herkese selamlar,
  Saygılar sunarım.

bekir öğretmenim, çok teşekkür ederim ama siz, sizin baldızın kızının küçüklüğüne benziyorum diye torpil geçiyor olabilirsiniz. :D Şaka bir yana desteğiniz için çok çok teşekkür ederim hocam. Sağ olun. :D

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hocam çoğu zaman okumaya çalışıyorum.Kaleminize yüreğinize  emeğşnize  sağlık ..Yazmak sanattır öyle  ya  hele ki güzel  yazmak..Teşekkürler...

tefoo öğretmenim çok teşekkür ederim. Mahcup ettiniz. Fırsat buldukça yazmayı seviyorum.  Hem bekir hocamın, hem sizin hem de diğer değerli arkadaşlarımın kimi zaman yaptığı paylaşımları ben de büyük bir ilgiyle takip ediyorum. Sizlerin de ellerine, yüreklerine sağlık. Tekrar teşekkür ederim. Sağ olun.

Selamlar, saygılar.

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.421
  • 16.034
  • 3.421
  • 16.034
# 21 Mar 2014 16:09:31
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

* GECE KALEMİ* -İKİNCİ SEZON  :)  6. BÖLÜM
......................

-Beni babamı aramakla mı tehdit ediyorsunuz?  :o

-Bana seçme şansı bırakmıyorsunuz Akın Bey. Size bir zarar gelmesindense…

-Hıı, onun yerine ben zarar vereyim dediniz yani. Güzel…  >:( Buyrun, ben sizi tutmuş olmayayım, hemen haber verin. Babam tekrar kalp krizi geçirsin. Siz de görevinizi başarıyla yerine getirmiş olun. Harika, mükemmel…

Akın cümlesini bitirir bitirmez hızla kapıya yöneldi. Tam bir iki adım atmıştı ki, durumu yumuşatma gereği duydu. Ses tonu bu defa daha sakindi. Sinirlenince kendini kaptırdığını biliyordu. Nevra Hanımın belki birazda gönlünü alma düşüncesiyle konuşmaya başladı:

-Nevra Hanım, iyi niyetinizin farkındayım ama beni biraz önemsiyorsanız, lütfen bundan babamın haberi olmasın. Bunu bana yapmayın… Çok rica ediyorum.

Akın bu sözlerinin ardından tekrar kapıya yönelip Nevra Hanımın cevabını beklemeden çıktı. Hiçbir şey duyacak ya da dinleyecek durumda değildi. Sadece teyzesiyle konuşması gerektiğini biliyordu ve bunu ne şekilde olursa olsun yapacaktı…

                                                    6. Bölüm Sonu...   :-\

* GECE KALEMİ* -İKİNCİ SEZON   :) 7. BÖLÜM

Şirketteki ani çıkışının ardından hemen arabasına atlayıp, teyzesinin şehir dışında oturduğunu öğrendiği adrese doğru yola çıktı. Yol boyunca da bu düşmanlığın sebebini düşünüp durdu. Teyzesiyle hemen hemen hiç karşılaşmamıştı. Böyle bir düşmanlığa sebep olacak ne yapmış olabilirdi ki. Üstelikte teyzesine dair hatırladığı, aklına takılan, en azından onun bildiği hiçbir sorun yoktu. Zaten son gördüğünde altı yaşında falan olmalıydı. :-\
 
Durumu kendi bakış açısıyla değerlendirmeye çalışıyordu. Babasının endişeli haline, katı tutumuna hatta peşine Nevra Hanımı takmasına neden olabilecek kadar önemli ve hayatına mal olabilecek kadar tehlikeli olan bir olay, durum, yanlış anlama ya da her neyse bunu bilmek zorundaydı. Tüm bu karmaşanın doğru cevaplarını alabileceği tek kişi ise teyzesinden başkası değildi.

Çiftlik evine yaklaştığında neyle karşılaşacağı hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Ev, şehrin oldukça dışında sayılırdı. Teyzesi gözlerden uzak bir hayat yaşamayı seçmiş gibi görünüyordu. Arabasıyla çiftlik evinin o büyük kapısına doğru hızla yaklaştı. O sırada açık kapının iki yanında beliren insan azmanı sayılabilecek beş, altı koruma düşüncelerini biraz dağıttı. Belki de teyzesinin kendi halinde bir hayat sürmeyi seçtiği konusunda erken sonuca varmış olabilirdi. Belki de teyzesini bulmak istediği bu durumu, Akın ona yakıştırmıştı. Fakat her şey aklına gelenden, hayal edebildiğinden daha farklı görünüyordu. Etrafta tuhaf bir gerginlik havası vardı. Arabaya doğru yaklaşan korumalardan birinin sözleri ise kendi durumuyla ilgili kafa karıştıran ipuçları veriyordu.

-Akın Bey lütfen durun! İçeri giremezsiniz!

Akın hakikaten şaşırmıştı. Henüz gelmesine rağmen tanındığına göre bahsi uzun süredir geçiyor olmalıydı...

Hemen bu durumundan sıyrılıp, arabasından indi. Derin bir nefes alıp kendisini durdurmaya çalışan adama döndü. Yüzünde adamın caydırıcı tavrına aldırmayan ifadesi ve son derece kararlı olduğunu belli eden ses tonuyla konuşmaya başladı:

-Adımı bildiğinize göre teyzemi görmeye geldiğimi de biliyor olmalısınız.

Korumalardan biri Akın'ın önünde duvar misali durmuş, eve doğru ilerlemesine ısrarla engel olmaya çalışıyordu:

-Akın Bey lütfen, işleri daha da karıştırmayın. Teyzenizin sizi görmek istediğini sanmıyorum.

Akın da sinirlenmişti ve buraya kadar gelmişken teyzesiyle konuşmadan gitmek niyetinde değildi. Adama da oldukça sert çıkıştı:

-Bırak! Karışmış karışacağı kadar zaten! Teyzemi görmeden şuradan şuraya gitmiyorum!

Akın’ın çıkışı korumaları daha da sert davranmaya itmişti. Adamlardan biri Akın’a gözdağı vermek ister gibi göstere göstere elini belindeki silaha doğru uzattı.

-Akın Bey, beni istemediğim şeyleri yapmak mecburiyetinde bırakmayın!

Akın göz ucuyla korumanın yöneldiği tarafa baktı.

-Niye? Beni vuracak mısın? Bunun için teyzemden emir alman gerekmiyor mu!... Çekil yolumdan!

İşte o sırada kapı açıldı. İçeriden çıkan Akın’ın teyzesi Feyzan Hanımdan başkası değildi. Hala Akın’ın hatırladığı kadar güzeldi… Ama sözleri:

-O izin çoktan verildi Akın! Bu yüzden şansını fazla zorlama!

Akın, buz gibi ve acımasızca söylenen bu sözlerden sonra öyle şaşırmıştı ki olduğu yerde kalakaldı. Teyzesi gözlerinin içine baka baka bu emrin çoktan verdiğini söylüyordu… Oysa babasının tüm uyarılarına rağmen bunların gerçek, durumun bu kadar ciddi olabileceğine inanmak istememişti. Yaşadığı derin hayal kırıklığıyla korumaların onu itip kakmalarına direnmeyi bıraktı. Gözleri, köşkün kapısında kendisine bir yabancı gibi bakan teyzesine takılıp kaldı. Feyzan Hanımın sözleri üzerine korumalar çoktan silahlarını çekmiş, Akın'ın kafasına dayamışlardı bile.

-Feyzan Hanım, emriniz.

Feyzan Hanım tüm asaletine rağmen, merhamet duygusundan nasibini almamış haliyle Akın’a bakıyordu:

Akın’ın şu an yaşaması ya da ölmesi Feyzan Hanımın söyleyeceği iki kelimeden birine bağlıydı. Evet ya da hayır. Bu kadar basit, kısa ve anlamsız...

Akın öyle bir hayal kırıklığı yaşıyordu ki, teyzesi vurun dese de, durun dese de onun için bir önemi yoktu. Gözlerini bir an için kapatıp Akın da teyzesinin vereceği emri beklemeye başlamıştı. Kısa süren bir sessizlikten sonra Feyzan Hanımın sesi duyuldu:

-Bırakın!

Bu sözlerin ardından Akın başını kaldırıp, teyzesine baktı. Feyzan Hanım, aynı umursamazlıkla devam ediyordu: 

-Mademki kendi ayağıyla gelip konuşmak istemiş, bu defalığına misafirimizdir, canı da bize emanettir.

Sonra emirleri devam etti:

-İçeri gel!

Feyzan Hanımın emriyle Akın’ı sımsıkı tutan korumalar yavaşça silahlarını indirip Akın’ın kollarını biraz gevşetseler de tamamen serbest bırakmamışlardı.

Akın, her anını şaşkınlıkla yaşadığı bu durumu anlamakta güçlük çekiyordu... Yine de teyzesinin dediğini yapmak için bir adım öne atmak istediyse de korumalar üzerini aramak adına onu tekrar durdurdular.
Manzara anlaşılmazlığın ötesinde gereğinden fazla üzücüydü. Kendi teyzesine zarar vermemesi için bir grup saçma insan üzerini arıyordu. Akın iki kolunu yana açmış, duruma müdahale etmekten oldukça uzak, bir film sahnesini izler gibi olanları izliyordu. Bir an durdu. Bu adamlar ne yaptıklarını sanıyordu ki…

-Bırakın beni! Delirdiniz mi siz? Teyzeme bi zarar vereceğimi düşünmüyorsunuz herhalde! 

Ama sonuç değişmedi. Korumalar cevap verme gereği bile duymamışlardı.

-Hey! Size diyorum!

-Akın Bey, teyzenizin kesin emri var. 

-Tabi tabi biliyorum. Ölüm emrim değil mi… Aman ne korktum…

Sonra iri yarı korumalardan biri eğildiği yerden kalkıp Akın’a döndü:

-Bence korksan iyi olur evlat. Teyzeni tanımadığın belli… Çünkü Feyzan Hanım, asla yapmayacağı ya da yaptırmayacağı bir işten bahsetmez. Söylemişse bunu bir gün mutlaka yapacaktır.

Akın bu açıklamadan rahatsız olmuştu.

-Siz teyzemi ne kadar tanıyorsunuz ki… 

-Senin yaşından daha uzun süredir evlat. Hem de çok daha uzun. Buradan sağ salim çıkarsan sakın bir daha gelme! Ben olsam öyle yaparım. Büyük sözü dinle.

Sonra dudak bükerek konuşmasına devam etti:

-Ya da istersen dinleme. Bizim için fark etmez. Anladın değil mi...



                                            7. Bölüm Sonu...    :o

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 09 Nis 2014 17:19:05
öğretmenim hikayenin sonunu daha bir merakla bekliyorum.inşallah sizi ısrarımla  da sıkmıyorum

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.421
  • 16.034
  • 3.421
  • 16.034
# 10 Nis 2014 22:03:56
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
öğretmenim hikayenin sonunu daha bir merakla bekliyorum.inşallah sizi ısrarımla  da sıkmıyorum


Estağfurullah çomranlılı öğretmenim, siz istediğiniz kadar ısrar edebilirsiniz, kesinlikle sıkmanız söz konusu değil. :) Aksine sayenizde fark ettim de, epey zaman olmuş. Maalesef ben bu konuda biraz tembelim galiba. :-\ Ama inşallah en kısa zamanda yeni bölümü eklemeye çalışıcam. İlginiz için çok çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız. :)

Sevgilerimle.

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.412
  • 177.324
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 17.412
  • 177.324
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 10 Nis 2014 22:06:58
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Estağfurullah çomranlılı öğretmenim, siz istediğiniz kadar ısrar edebilirsiniz, kesinlikle sıkmanız söz konusu değil. :) Aksine sayenizde fark ettim de, epey zaman olmuş. Maalesef ben bu konuda biraz tembelim galiba. :-\ Ama inşallah en kısa zamanda yeni bölümü eklemeye çalışıcam. İlginiz için çok çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız. :)

Sevgilerimle.
Bekleyenlerden bir tanesi de benim öğretmenim yüreğinize sağlık...

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.421
  • 16.034
  • 3.421
  • 16.034
# 10 Nis 2014 22:20:13
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bekleyenlerden bir tanesi de benim öğretmenim yüreğinize sağlık...

Çok teşekkür ederim öğretmenim. Kusura bakmayın. Sizleri beklettiğimi bilsem inanın çok daha önce yazardım. :-[ Tekrar teşekkür ediyorum. Sizlerinde okuyan yüreğine, emeğine sağlık.

Sevgilerimle.  :)

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.421
  • 16.034
  • 3.421
  • 16.034
# 16 Nis 2014 20:14:05
* GECE KALEMİ* -İKİNCİ SEZON  :) 8. BÖLÜM

-Hey sana söylüyorum anladın mı?

-Aptal değilim, anladım! Ama anlamam kabul ettiğim anlamına gelmiyor! Şimdi bırakın beni de içeri gireyim.

Sonra korumaların elinden sıyrılıp çiftlik evinin kapısına doğru yöneldi... İçeri girdiğinde teyzesi kocaman salonun ortasındaki o büyük masanın arkasına oturmuş, belli belirsiz bu genç adamı tepeden tırnağa süzüyordu.

-Otur!

-Teşekkür ederim.

-Evet, ne istiyorsun?

-Bunu bildiğinizi düşünüyordum teyze.

Bu sözün üzerine Feyzan Hanım hızla yerinden kalktı. Çok sinirli olduğu belli oluyordu:

-Bana sakın teyze deme! Bunu sakın tekrarlama!

Akın, teyzesinin bu ani çıkışına şaşırsa da soğukkanlılığını korudu:

-Tamam, sakin olun lütfen. Ben, sizi kızdırmaya çalışmıyordum. Sadece konuşmak istiyorum.

Feyzan Hanım, Akın’ın tavrından dolayı daha sakin yaklaşmaya karar vermiş olacak ki, yerine oturdu:

-Anlat bakalım… Seni dinliyorum.

-Feyzan Hanım, Buraya gelmemin sebebi bana ve aileme olan düşmanlığınızın nedenini öğrenmek. Neler olup bittiğini sizin bana anlatabileceğinizi düşünüyorum.

-Demek öyle. Hayatını bunun için mi tehlikeye attın? Neden bunu babana sormuyorsun? Bu riske değer mi?

Akın biraz buruk gülümsedi.

-Doğrusunu isterseniz, buraya gelirken bu kadar risk altında olduğumu bilmiyordum. Babamın uyarılarının abartılı olabileceğini düşünmüştüm. Ta ki sizinle karşılaşıncaya kadar…

-Yani baban buraya geldiğini biliyor… Hıh! Demek korkup yerine seni gönderdi. Tam da babana göre bir hareket.

-Hayır teyz…. Af edersiniz. Hayır, Feyzan Hanım. Babam burada olduğumu bilmiyor. Bilse izin vermezdi.  

-Ama yine de buradasın.

-Öyle.

………………………………………….

Kısa bir sessizlik olmuştu. Akın bulunduğu şartları da göz önüne alarak kafasında bir şeyleri şekillendirmeye çalışıyordu. Feyzan Hanım henüz cevap vermemiş, hala Akın’ın konu hakkında neler bildiğini anlamaya çalışır tavrını değiştirmemişti. Akın sorusunu tekrarlama gereği duydu:

-Artık bana bu düşmanlığın nedenini söyleyecek misiniz? Beni öldürtecek kadar nefret etmenizin sebebi nedir? Sanrım bunu bilmeye hakkım var. En azından bunları ne uğruna yaşadığımı bileyim.

-Gerçekten bilmiyor musun?

-Yoksa bilmem mi gerekiyor?

Feyzan Hanım yeğeninin doğru söyleyip söylemediğini anlamak ister gibi gözlerini kısarak önce Akın’ın yüzüne ardından da gözlerinin içine baktı. Sonra doğru söylediğine kanaat getirmiş olacak ki konuşmaya başladı:

-Öyleyse dinle… Baban bütün hayatımı mahvetti. Ailemize, annene, bana hepimize zarar verdi. Öyle şeyler yaptı ki, bana başka bir yol bırakmadı. Ona  ve sana olan nefretim öyle büyük ki, ben de onun bana yaptıklarını yapmadan, onun acıyla kıvrandığını görmeden, en sevdiğini elinden almadan vazgeçmeyeceğim.

…………………………………………………

Akın, teyzesinin gözlerinde gördüğü nefrete, öfkeye inanamıyordu. Teyzesi bunları söylerken bakışlarında buz gibi soğuk ve nefret dolu intikam duygusu hissedilebiliyordu. Teyzesiyle karşılaştığı şu kısa zaman diliminde öyle çok hayal kırıklığı yaşamıştı ki kendisini teyzesinin bu tavrına tepki vermekten alıkoyamadı. Arkasına yaslanmış yüzünde tuhaf bir alaycılık oluşmuştu.

-Yani beni mi elinden alacaksınız? Ölüm emrimin sebebi bu mu? Demek doğru zamanda doğru yere gelmişim teyze.

Feyzan Hanım, yeniden sinirle bağırdı:

-Bana teyze deme demiştim!

-Haklısınız… Ben de tamam demiştim üstelik. Özür dilerim. Peki Feyzan Hanım, ne yapacaksınız? Beni adamlarınıza mı öldürteceksiniz yoksa bizzat kendiniz mi vuracaksınız? Belki böylesi sizin için daha eğlenceli olurdu.

Bu sırada Feyzan Hanım olanca siniriyle ayağa kalkmış, Akın'ın şaşkın bakışları arasında tam karşısına dikilmişti. Arkasından da tüm salonu çınlatan o korkunç tokat sesi… :o

………………………………………….

Akın bir süre yediği tokadın şaşkınlığıyla öylece kaldı...

Arkasından Feyzan Hanım konuşmaya başladı:

-Bu her şeyi hafife alan sözlerinle benimle dalga mı geçiyorsun! Hala hiçbir şeyin farkında değilsin, öyle değil mi! >:(...  Bugün misafirimizsin dediysem, öyle olacak. Seni öldürmek istediğimde bunu her şekilde ve her yerde yaparım. Anladın mı beni !!!  Hem canını bu kadar kolay alırım mı sanıyorsun? Sana öyle bir sürpriz hazırlıyorum ki, o gün geldiğinde keşke ölseydim diyeceksin! Şimdi, çık git buradan! Hemen!
…………………………………

Feyzan Hanımın sert sözlerine eliyle kapıyı göstermesi de eklenmiş, Akın alması gereken mesajı almıştı. Yavaşça tokat yediği yüzünü ovarak yerinden kalktı. Hala şaşkınlığını üzerinden atamamıştı. Üstelik olayın gerçek sebebini de öğrenememişti. Yine de durumu daha fazla zorlamak bir işe yaramayacaktı. Teyzesinin yüzüne baktı. Son derece nazik bir ses tonuyla teyzesine her şeyi öğrenmekte kararlı olduğunu ifade eden o cümlesini söyledi:

-Peki, gidiyorum Feyzan Hanım, ama yine gelicem.

-Gelirsen neler olacağını biliyorsun! Bir dahaki sefere böyle elini kolunu sallayarak çıkamazsın buradan!


-Farkındayım Feyzan Hanım. Nasip, kısmet diyelim o zaman. Hem belki dediğinizi yaparsanız en azından siz, bu nefret duygusuyla yaşamaktan kurtulmuş olursunuz. Bu durumda benim size küçük bir hediyem olur… Ama şunu bilin ki bu bilmece sonuçlanmadan ben de vazgeçmeyeceğim... Hoşça kalın.

Sonra arkasını dönüp birkaç adım atmıştı ki, Feyzan Hanımın yükselen sesi salonu çınlattı:

-Dur! Ben daha sözümü bitirmedim! Bir daha sakın bana ukalalık etme! Bana ait olan şeyleri alırken hediye olduğunu düşünmem. İstersem seni bir sözümle…

-İsterseniz beni bir sözünüzle öldürtürsünüz değil mi? Biliyor musunuz Feyzan Hanım, sizinle bu konuşmayı yaptıktan sonra artık ne istediğiniz, ne düşündüğünüz ya da bana ne yapacağınız umurumda bile değil. Beni korkutmaktan öyle uzaksınız ki…  Yine de yüzünüze ilk kez baktığımda bana annemi hatırlattığınız birkaç saniye için teşekkür ederim.

-Anneni mi? Sen, gerçekten hiçbir şey bilmiyorsun öyle değil mi…

Feyzan Hanım, Akın'ın bu masum haline şaşırmıştı ama tavrını değiştirmedi:

-Şimdi çık git buradan!


                                                             8. Bölüm Sonu... :-X

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 18 Nis 2014 16:27:47
teşekkürler.

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.421
  • 16.034
  • 3.421
  • 16.034
# 22 Nis 2014 19:20:50
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
teşekkürler.

Ben teşekkür ederim çomranlılı öğretmenim. :)

Bu arada tesadüfen öğrendiğim doğum gününüz kutlu olsun. :D Sevdiklerinizle birlikte nice sağlıklı, mutlu, huzurlu yıllar dilerim. İyi ki doğdunuz. :D

Çevrimdışı çomranlılı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 327
  • 942
  • 327
  • 942
# 25 Nis 2014 16:20:07
çok teşekkür ederim,

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.421
  • 16.034
  • 3.421
  • 16.034
# 21 Haz 2014 23:30:35
* GECE KALEMİ* -İKİNCİ SEZON   :)  9. BÖLÜM

Akın, teyzesinin sert çıkışına cevap vermeden kapıya doğru yöneldi. Eli hala acıyan yüzündeydi. Uzun salon boyunca arkasına bakmadan yürüdü. Bir an için geri dönüp teyzesinin ona nasıl baktığını görmek istedi. Birkaç saniye duraksasa da vazgeçip kapıdan çıktı. Aklında cevapsız yüzlerce soruyla büyük çiftlik evinin merdivenlerinden indi. Kapıdaki korumalar ters bir hareket yapması ihtimaline karşı pür dikkat onu izliyordu. Akın onlara şöyle bir baktı. Bir iki adım daha atmıştı ki biraz önce kendisini uyaran koruma, Akın’ı kolundan tutup durdurdu.

-Bir daha gelme evlat!

-Neden? Benden korkuyor musun?

-Ben mi!

-Korkma, bi daha ki gelişimde de sana zarar vermeyi düşünmüyorum.

Sonra korumanın elinden kolunu sert bir hareketle çekip arabasına bindi. Akın'ın hareketinden epey sonra bile adam şaşkın bir ifadeyle arkasından bakıyordu.

Fakat Akın bunları düşünecek durumda değildi. Olaylar belli ki daha derin konulara dayanıyordu. Feyzan Hanımdan, kendisine duyduğu nefret dışında hiçbir şey öğrenememişti. Bu düğümü çözmek için babasıyla konuşması da babasının sağlığını tehlikeye atmaktan başka bir işe yaramazdı. Ya Feyzan Hanımın bir daha gelmemesi yolunda yaptığı tehditler...  

Fark etmeden kendi kendine konuşmaya başlamıştı:

-Ölmek bi tarafa, insanın teyzesi tarafından öldürülmesi nasıl bir son… Biraz daha zorlasam sahiden de… Allah kahretsin! Bana nefretinin bu kadar güçlü olmasının nedenini düşünemiyorum ama bulucam… Umarım bu nefret telafi edilemez sonuçlara ulaşmadan bulabilirim.

Akşam üzeri Akın nihayet iş yerine ulaşmıştı. Hızlı adımlarla odasına doğru ilerlerken arkadan koşan Buse Hanım, Akın'a yetişmeye çalışıyordu.

-Akın Bey! Akın Bey!

-Evet Buse, ne vardı?

-Akın Bey, babanız, babanız burada…

-Nee!!!

Bir iki dakika sonra Akın, İhsan Beyin odasındaydı.

-Nerdesin sen!

-Baba, burada ne işin var?

-Beni bırak da cevap ver! Sana nerde olduğunu sordum.

-Baba, açıklayabilirim.

-Başla o zaman. Akın, Nevra Hanımın kendisini ele vermiş olabileceğinden endişeli, durumu kurtarmaya yarayacak cümleler arıyordu. Hem neyi açıklayacaktı ki. Babasını riske atmadan ne söyleyebilirdi… Akın kara kara düşünürken babası söze başladı:

-Boşuna gizlemeye çalışma! Nerde olduğunu biliyorum.

Akın’ın kaçacak yeri kalmamıştı, o da teslim olmayı seçti.

-Baba madem nerede olduğumu biliyorsun, niye beni zorluyorsun? Tamam, her şeyi öğrenmişsin işte.

-Bak sen! Suçlu bağırınca, suçsuzun ödü kopmuş derler. Seninki de o misal... Nevra Hanım her şeyi anlattı.

Akın’ın korktuğu başına gelmişti.

-Baba, seni anlıyorum fakat benim yerimde sen olsan,

-Senin yerinde olsam ne! Bende mi işi gücü serip eski sevgilimle buluşurdum?

-Eski sevgilim mi?

-Duymayacağımı sandın değil mi, nasıl olsa babam da yok, oh ne ala.

Akın, babasının ne bildiğini anlayana kadar deyim yerindeyse ölüp ölüp dirilmişti. Neyse ki korkulan olmamış, Nevra Hanım kendisini ele vermemişti. Sonrasında Akın'ın babasından gelen tüm azarlara eyvallah demekten başka çaresi kalmadığından o da gerekeni yaptı:

-Bu ne sorumsuzluk! Bu ne bencillik!

-Haklısınız baba.

-Benim yokluğumda canla başla çalışacağın yerde eski sevgilinle gezmeler, tozmalar! Olacak iş değil.

-Özür dilerim.

-Birde bana, senin gelmene gerek yok, her şeyi ben hallederim diyordun. Böyle mi halledecektin!    

-Haklısınız baba, işleri boşlamamalıydım. Daha çabuk dönebileceğimi sanmıştım ama olmadı. Çok üzgünüm. Gerçekten özür dilerim. Şimdi derhal işimin başına dönüyorum ve kafamı kaldırmadan çalışıyorum.

İhsan Bey, Akın'ın bu alttan alan halini görünce biraz yumuşadı:

-Bir daha da işleri böyle serme.

-Emredersiniz ba, İhsan Bey.

-İyi, hadi git çalış şimdi.

Akın odadan çıktığında derin bir nefes aldı. Bütün gün yaşadıklarından sonra haksız yere yediği fırçaya rağmen, babasının nereye gittiğini öğrenmemiş olmasından dolayı biraz rahatladı ama gün içinde oldukça bunalmıştı. Kravatını biraz gevşetip odasına doğru yürüdü. Buse'nin yanından geçerken kendine gelmek için bir şeylere ihtiyacı vardı:

-Buse Hanım, bana bir kahve, bir bardak su ve kuvvetli bir ağrı kesici getirir misiniz?

-Ay, yazık! Başınız mı ağrıyo?

-Buse Hanım, bana acımayı bırakıp söylediklerimi yaparsanız, inanın daha fazla yardım etmiş olacaksınız.

-Peki Akın Bey!

-Teşekkür ederim!

Akın odasına ulaştığında kendini koltuğuna bıraktı. Teyzesinin sözlerini bir bir aklından geçirirken gazeteyle ilgili yapacakları araştırmayı tamamen unutmuştu. Tam o sırada bu konuyu kendisine tüm detaylarıyla hatırlatacak kişi, yani Naz Hanım kapıyı vuruyordu:

-Girebilir miyim Akın Bey?

Akın yığıldığı yerden doğrulup Naz'a doğru baktı. Yavaş yavaş kendine gelir gibi oldu:

-Elbette, lütfen içeri girin.

-Akın Bey, sözünüzü ettiğiniz adamla ilgili işimize yarayacağına emin olduğum bazı dokümanlara ulaştım. Görmek isteyeceğinizi düşündüm.

Akın bozuntuya vermemeye çalışsa da yorgunluğu göze çarpıyordu. Ama durumunu gizlemeyi tercih ettiği de anlaşılabiliyordu.

-Evet Naz Hanım, görsem iyi olacak tabi... Ne dersiniz, doğru iz üzerinde miyiz?

-Kesinlikle. Adamın yaptıklarına ve bağlantılarına bakarsanız, işe en doğru adamdan başladığımızı bile söyleyebiliriz. Sadece,

-Evet sadece,

-Sadece adama biraz daha yaklaşmamız, birebir görüşmemiz daha iyi sonuçlar verecektir diye düşünüyorum.

-Naz Hanım, sakın aklınızdan geçen,

-Evet Akın Bey, adamı daha yakından izlemek için doğrudan görüşmeliyiz.

-Bunun için de siz adamla bir yemeğe çıkacaksınız, biz de odasında gerekli dokümanları arayacağız öyle değil mi Naz Hanım?    

-Evet, ne diyorsunuz?

-Saçmalamayın diyorum! Film çekmiyoruz. Adamın odasına girmenin tehlikesi bir yana, sizi adama yem yapıp riske atmak başka bi yana… Buna kesinlikle izin veremem.

-Ama Akın Bey,

-Konu kapanmıştır Naz Hanım. Beni anlıyorsunuz değil mi?

Naz'ın bir süre devam eden suskunluğu Akın'ın sorusunu tekrarlamasına neden oldu:

-Naz Hanım, beni anladınız mı diye sordum!

-Anladım Akın Bey. Ama gazetecilik kimi zaman bu tür riskleri almayı gerektirir. Bu yüzden,

-Naz Hanım, sizi temin ederim, bu zaman, o zaman değil. Eğer söylediklerimi dikkate almaz, bu riske girerseniz, haberi yayınlamam. Anlaşıldı mı?

Naz'ın bu ültimatomdan rahatsız olduğu her halinden belli oluyordu.

-Naz Hanım, anlaşılmayan bir yer var mı, dedim.

-Hayır Akın Bey. Gayet iyi anladım.    

-Güzel.

-Madem önerimi reddediyorsunuz, öyleyse nasıl bir strateji izlicez?

-Şu an kesin çizgiler çizmek için erken, ama bir yolunu bulucam. Mutlaka bi yolunu bulucam. Şimdi çıkabilirsiniz

Naz odadan çıktığında Akın yeniden bugün yaşadıklarıyla ilgili düşüncelere daldı. Teyzesinin sürpriz diye bahsettiği şey her neyse, ona da hazırlıklı olmalıydı. Ama tehlikenin ne olduğunu bilmeden nasıl tedbir alabilirdi ki.

- Sürpriz… Sürpriz… Sürpriz… Ama kötü bir sürpriz… :-\ Ne olabilir? Teyzemin eli her yere ulaşabilir gibi duruyor. Belki de araştırdığım konudan haberi var. Belki de beni bu olaylar sırasında oldu bittiye getirip…  :o Of be teyze…  Beni öldürmek gerçekten mutlu edecek mi seni…

                                                             9. Bölüm Sonu...  :(

Çevrimdışı culle

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.209
  • 13.780
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 4.209
  • 13.780
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 23 Haz 2014 20:18:22
9. bölüm iki defa mı yayınlandı ben mi yanlış hatırlıyorum  ???  ::)

Devamını merakla bekliyorum ama  ;)

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.421
  • 16.034
  • 3.421
  • 16.034
# 24 Haz 2014 13:13:43
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
9. bölüm iki defa mı yayınlandı ben mi yanlış hatırlıyorum  ???  ::)

Devamını merakla bekliyorum ama  ;)

culle öğretmenim haklısınız, aslında yazıyı daha önce eklemiştim ama 9. bölümü oldukça geç bir saatte yazmıştım. Maalesef fark etmeden bazı hatalar da yapmışım. Ben de Nil öğretmenimden rica ettim. Kendisi de sağ olsun kırmadı, yazıyı sildi. Ben de tekrar düzenleyip yeni haliyle ekledim. Yine de bazı hatalarım olmuş, bunun için özür diliyorum. :-\

Ayrıca yazıyı takip edip, okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Çok sağ olun.  :D

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.421
  • 16.034
  • 3.421
  • 16.034
# 08 Tem 2014 01:17:27
* GECE KALEMİ* -İKİNCİ SEZON  :)  10. BÖLÜM

Akın kendini sorguladıkça ulaşamadığı cevaplar canını sıkmaya devam ediyordu. Gerçekten teyzesinin bu araştırmadan haberi olabilir miydi? Feyzan Hanımın bahsettiği kötü sürpriz buysa sahiden kötüydü. Canı daha da sıkıldı. Ya babası ve şirkete karşı sorumlulukları… Saklanacak hali yoktu ya. Babasını asla yarı yolda bırakamazdı. Sonunda kafası biraz rahatlayıp, netleşmişti:

-Hem bunun doğruluğundan bile emin değilim.  Gerçi artık hiçbir şeyin doğruluğundan emin değilim ya, o da ayrı mesele… Üstelik bu olayda teyzemin parmağı olsa bile araştırmaya sonuna kadar devam etmeliyim. Zaten yaptığımız hep bu değil mi, kaderden kaçıyorum derken aslında doğrudan onun çizdiği yola yöneliriz. Bakalım bizim yol, Feyzan Hanımın kapısından geçecek mi... Kim bilir? Belki teyzemin de işini kolaylaştırmış olurum.

Aklına gelen düşünceler sinirlerini bozmuştu.

-İyiden iyiye saçmalıyorum. Neredeyse teyzem yüzünden paranoyak olucam.

Sonra odasında biraz dolaştı, oflayıp pufladı. Aklı karmakarışıktı. Zaten ağrıyan başı şiddetini daha da arttırmıştı. Başka bir yol bulmalıydı ama ne? Sonra odasından koşarcasına çıktı:

-Buse Hanım, bana derhal Metin Beyi bulur musunuz? Tabi  tekrar unutmayacaksanız bir de ağrı kesici lütfen.

-Aaa, özür dilerim Akın Bey, ben babanız çağırınca tamamen unuttum.   Gerçekten çok özür dilerim.
 
-Önemli değil Buse Hanım, ama mümkünse biraz çabuk.  Yaklaşık iki dakika sonra Buse, elinde bir bardak su ve ağrı kesiciyle içeri girdi:
 
-Buse Hanım, Metin Beyi çağırdınız mı?
 
-Aaa  Akın Bey, söylemedim değil mi? Metin Bey, henüz yemekten dönmedi.

-Buse Hanım, bugün bana bi kastınız mı var?

-Aaa niye öyle diyorsunuz, hem isteyerek unutmadım ki.

-Buse Hanım,

-Bi yanlışlık oldu gerçekten, kızmayın lütfen.  

-Buse Hanım,

-Herkes hata yapar. :(

-Buse hanım!!!!! Size kızmadım.  Ağlamayın lütfen.  

-O zaman niye bağırdınız?
 
-Bağırmadım.
 
-Bağırdınız.
 
-Buse Hanım, size bağırmadım!

Akın, bu sözleri söylerken ses tonunun fazlasıyla yükseldiğini fark etti. Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti:

-Buse Hanım, size bağırmadım. En azından sizin sandığınız zaman size bağırmıyordum. Şimdi lütfen şu ağrı kesiciyi bırakıp odadan çıkar mısınız? Gelince de söyleyin, Metin Bey yanıma gelsin.

Buse, gözlerini silerek, kırgın bir ses tonuyla cevapladı:

-Elbette Akın Bey.

-Teşekkür ederim.
 
On dakika sonra Metin Akın’ın odasında yeni izleyecekleri yolla ilgili emirleri dinliyordu:

-Güvenebileceğin bir iki adamını ve işinde profesyonel bir fotoğrafçıyı Adnan Beyin peşine takmanı istiyorum. Nereye gittiğini, kimlerle görüştüğünü adım adım izlememiz lazım. Fakat adamlar işinin ehli olmalı. Yakın mesafeden takip dikkat çekebilir.  Kimseyi riske atmak istemeyiz. Her şey son derece gizli olmalı.

-Anlıyorum Akın Bey. Durumun ciddiyetinin farkındayım. Yalnız bir süredir yaptığımız haberlerden sonra siz de dikkatli olun. Bu tür adamlarla uğraşırken kimin ne yapacağını ya da nasıl sürprizlerle karşılaşacağını kestiremiyor insan.

-Sürpriz mi… :-\

-Evet. Yani kötü bir sürpriz.

Akın bu söz üzerine duraksadı.
 
-Demek kötü bir sürpriz…  Peki… Dikkatli olmak bir işime yarar mı bilmiyorum ama elimden geleni yaparım. Sağ ol. Bu arada senden bir şey isteyebilir miyim?
 
-Elbette.
 
-O zaman bana Akın Bey demekten vazgeç. Biz seninle okul arkadaşıyız.
 
-Ama siz birinci sınıftayken ben,

-Evet Metin, ben birinci sınıftayken sen üçüncü sınıftaydın. Nolmuş yani… Sana ağabey dememi beklemiyorsun herhalde.
 
-Hayır da…
 
-Bana Akın demek bu kadar kötü mü?

Metin söylemekte zorlanır gibi oldu.

-Tamam, Akın.
 
-Hah şöyle. O kadar da kötü sayılmaz değil mi…

Metin gülümsedi:

-Eh, fena sayılmaz.

Sonra Metin de derin bir nefes aldı:
 
-O zaman ben adamları gönderiyorum. Yeni bir şey öğrendiğimizde seni hemen haberdar ediyorum.

-Anlaştık. Adnan Beyin etrafını öyle bir çeviricez ki, en ufak kaçış noktası kalmayacak. Haydi, iş başına. Şimdi Naz Hanımla görüşüp bazı ön haberlerle iş dünyasını karıştırmasını sağlayalım. Belki beklenmedik bir açık yakalarız.

-Yani boş atıp, dolu tutmaya çalışıcaz.

-Evet Metin ve umarım dolu tutarız. Şimdi bana Naz Hanımı gönder de şu haberi yazalım:

Bir iki dakika sonra Naz Akın’ın odasındaydı:

-Buyurun Akın Bey.

-Naz Hanım, sizinle önemli bir haber yapıcaz ve bu haber ortalığı epey bulandırıcak…

-Hım, ilginç olacağa benziyor.

Akın, birkaç dakikada Nazdan istediği haberi özetlemişti.

-Anladım Akın Bey. İstediğiniz haberi yarın sabah masanızda bulacaksınız.

-Yarın çok geç. Bu haberin sabah baskısına yetişmesi gerek.

-Ama,

-Naz Hanım bir kerede itiraz etmeyin ve lütfen dediğim haberi hemen yazın.

-Ama,

-Naz Hanım, eğer yazamam diyorsanız, bizim stajyerlerden birini de görevlendirebilirim.

Naz, Akın’ın bu alaycı sözlerine sinirlenmişti ama tartışma için uzun ve boş bir zaman gerekiyordu ve buna vakti yok gibiydi.

-Peki Akın Bey. Yazınız en kısa sürede burada olacak!

-Güzel. Şimdi lütfen işinizin başına dönün ve yazı biter bitmez bana getirin.

-Emredersiniz!

-Naz Hanım, acaba kapris yapmayı bırakıp, işinize konsantre olsanız, daha iyi olmaz mı?

-Kapris yapmıyorum.  

-Peki bu yaptığınıza ne isim verebilirim?  

-Benim sadece hakkımı savunuyorum.  

-Hakkınızı mı savunuyorsunuz? Yani bayağı isyan bayrağını çekmiş durumdasınız öyle mi?

-Gerekirse evet.

-Tamam, peki, bu isyan bayrağınızı yazının yayımlanmasından sonra çekseniz olur mu?

Naz’ın siniri giderek artıyordu:

-Elbette.

-Güzel. Anlaştığımıza göre lütfen yazın şu yazıyı.

-Emredersiniz.
 
-Emretmiyordum.

-Ya yapıyordunuz?

-Tamam, çok rica ediyorum, lütfen şu yazıyı yazın. Oldu mu?

-Eh. Sonu yazar mısınızla bitse daha iyi olurdu.

-Bir dahakine artık.

Naz odadan çıktığında Akın bu gergin konuşmadan ne anlam çıkarması gerektiğine karar veremedi:

-Anlamıyorum ben bu kadınları. Kesinlikle anlamıyorum.  :-\
 

                                                           10. Bölüm Sonu...

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK