Yüksek Lisans Mülakat Sınavı
Tüm Yazılar | Yazarlar | Açıklama

Yüksek Lisans Mülakat Sınavı


Değerli meslektaşlarım sizlere başımdan geçen bir mülakat sınavını anlatmakla başlıyorum yazıma. Ülkemizin güzide üniversitelerinden birine 2010 yılında ocak ve haziran aylarında sınıf öğretmenliği alanında tezli yüksek lisans yapmak için başvuruda bulunddum. Hatırı sayılır bir Ales puanım ve iyi bir diploma notum var.

Ocak 2012 daki mülakattan önce yapılan sıralama da ikinci sırada yer alıyordum. (Ales'in %50 si ve Diploma notunun %40 ına göre başvuran adaylar puan üstünlüğüne göre sırayla mülakata alınıyorlar. Mülakat %10 etkili) Mülakata girdiğimde önce neden bu üniversiteyi ve bölümü seçtiğimi daha sonra Türklerin dünya medeniyetine kazandırdıklarını ve son olaraka alanımla ilgili (nesnelcilik) bir kaç soru sordular. Tarafıma yöneltilen sorulara naçizane elimden geldiğince cevap vermeye çalıştım. Mülakatla ilgili sorular bittikten sonra İngilizce bilip bilmediğimi sordular. Bende üniversitenin başvuru şartları arasında ingilizce nin olmadığını ancak yine de 4 ve 5. sınıflara ingilizce dersi verebilecek kadar (bir sınıf öğretmeninin bilmesi gereken kadar) ingilizce bildiğimi söyledim. İngilizcemin kendileri için yeterli olmadığını, kendilerinin sürekli ingilizce çeviri yaptıklarını, kabul edecekleri öğrencilerin ingilizcesinin çok iyi olamsı gerektiğini söylediler (bana göre beni eleyebilmek için buldukları bahane budur) ve mülakat sınavını tamamladım. Sınav sonuçları açıklandığında 8. olduğumu öğrendim (o yıl 7 kişi başvurduğum alana kayıt hakkı kazanacaktı). Mülakat sınavından sıfır almışım. Benim önümdeki 7 kişi ise 100 almıştı.

Neyse ilk mülakattan sıfır almanın verdiği ızdırapla tekrar aynı üniversiteye bu kez yaz döneminde başvuruda bulundum. Çünkü bir sınıf öğretmeni olarak mülakat sınavından sıfır almam imkansızdı. Sorulan sorular alanımla ilgili ve geneli aşina olduğumuz konulardı. Ama ne hikmetse ben sıfır almıştım. Hem bunun sebebini sormak hem de tekrar şansımı denemek için tekrar başvurdum. Bu kez başvuran adayların puanı benden çok daha iyiydi ve 6 kişi alınacaktı. Mülakattan önce yapılan sıralamada 5. sıradaydım. Sıram geldi ve mülakat sınavına girdim ve karşımda aynı ekip vardı. İçlerinden bir tanesi beni hatırladığını belirten bir konuşma yaptı. Şansımı çok fazla zorladığımı bile söyledi. Neyse ilk sınavdan edindiğim tecrübeler ışığında bu sınava biraz daha fazla hazırlık yaparak gelmiştim. 1. sınavdakine benzer sorular sordular ve bu kez gerçektende sorulan sorulara çok iyi cevaplar verdiğimi düşünüyorum. Mülakatın sonunda kendilerine ocak ayında yapılan sınavda nasıl sıfır aldığımı sordum. Bi tanesi o notu hakettiğimi söyledi. Ben de o notu haketmediğimi bir sınıf öğretmeni olarak daha yüksek bir not almam gerektiğini belirttim. İçlerinden kelli felli olanı (galiba doç dr.) lafı daha fazla uzatmadan bu sınavı kazanacak olanların önceden belirlendiğini ve geri kalan işlerin formaliteden ibaret olduğunu belirtti. Aslında herşey ortadaydı. Sınavı kazanacak olan 6 kişi dışında geri kalanlar birer formliteydi. (Ayrıca 70 TL lik sınav ücreti de iyi bir gelir kapısıydı, sınava ortalama 100-150 kişi başvuruyordu.) Neticede bu mülakat sonunda 7. oldum ve yüksek lisans yapma hayallerim suya düştü.

Şimdi başıma gelen bu olaydan anladığım kadarıyla yüksek lisans yapabilmek için iyi bir dayıya ve iyi çeviri yapabilmek için iyi derecede ingilizceye sahip olmak gerekiyor. Aslında ülkemizin bir çok üniversitesinde aynı sorunun yaşandığını ve torpili olmayanların yüksek lisansı kazanmasının çok zor olduğunu çevremdeki meslektaşlarımın tecrübelerinden öğrendim. Benim için sonuçları utanç verici ve hayalkırıklığı ile sonuçlanan bir tecrübe oldu. Yalnız utancımın sebebi başarısızlığım değil, üniversitelerimizin düştüğü durumdur.

Torpili olmayan yüksek lisans yapamaz (ülkemizin bir çok ünivversitesi için geçerli olduğunu düşündüğüm bir yargı) yargısı üniversitelerimizin neden bilim ve teknoloji üretemediğinin en büyük sebeplerinden birisidir bence. Çünkü Akademik eğitim veren hocalarımızın pek çoğu bulunduğu konuma gelebilmek için bir dayıya ihtiyaç duymuştur. Dayısının zoruyla bir yerlere gelen insanların vatana millete ve en önemlisi bilim adına ne kadar üretken olacağı tartışılır. Bilim üretmek yerine sürekli ingilizce çeviri yapan eşsiz bir akademik kadroya sahibiz. Yalnız sözlerim yanlış anlaşılmasın. Bu ülkede işini layıkıyla yapan, kendi özgün eserlerini yayınlayan saygıdeğer akademisyenlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum. Tabi ki hocalarımız iyi bir ingilizceye sahip olsun, tabi ki dış yayınları takip edip çeviriler yapsınlar (sadece ingilizce değil her dilden), hatta bu yaptıkları çeviriler ışığında ülkemiz için neler yapabiliriz için kafa yorsunlar, üstüne sentez yaparak yeni bir çıkarımda bulunsunlar, amenna. Bunların hiçbirisne karşı değilim, aksine böyle de olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak hocalarımızın büyük bir kısmı sadece çeviri aşamasında kaldıkları için üretkenlikten oldukça uzaktalar diye düşünmekteyim (şahsi görüşümdür).

Kendimi avutmak için "o üniversite belkide görüp görebileceği en iyi öğrenciyi kaybetti" diye düşünüyorum. Bir yandan da yapılan haksızlıkların gölgesinde, bilimsellikten uzak, adam kayırmacılığın ve her türlü çirkefliğin yaşandığı mülakat sınavından edindiğim izlenimler, ülkemizin gerçekleriyle karşı karşıya gelmemi sağladı. Ne demişler: "Tecrübeler yediğimiz kazıkların bileşkesidir." Dileğim az kazık yiyen, hakettiği değeri gören, girdiği sınavdan hakkıyla elenen ve vatana, millete ve insanlığa faydalı olabilecek bireylerin akademisyen olmasıdır (bana göre iyi derece de ingilizce bilmese de olur, Türkçe'ye hakim olsun yeter.)

Saygılarımla...

Yazıyı değerlendir: 38 2

Muyduran
Sınıf Öğretmeni

09 Ocak 2013

Yazara Ait Diğer Yazılar
Beğenilen Son Yazılar
Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK