Eğitimhane Sağlık Köşesi

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.885
  • 512.708
  • 32.885
  • 512.708
# 04 Oca 2014 17:31:11
Bu gribe dikkat ve sakın antibiyotik kullanmayın!

Sağlık Bakanlığı yetkilileri, grip hastalığının sıklıkla görülmeye başlandığını, ancak rahatsızlığın vatandaşı paniğe sevk eden domuz gribi (H1N1) değil, farklı bir virüs türü H3N2 olduğunu bildirdiler. Bakanlık açıklamasında şu uyarılarda bulunuldu:

- Hasta kişiler ile yakın temastan kaçınılmalı. Grip benzeri bir hastalık geçirildiğinde evde istirahat edilmeli.

- Hastayken, hastalığı bulaştırmamak için mümkün olduğunca diğer insanlarla temas sınırlandırılmalı.

- Aksırma ve öksürme esnasında burun ve ağız kağıt mendille kapatılmalı ve kullanılan kağıt mendil çöp kutusuna atılmalı.

- Eller, sabun ve su ile sık sık yıkanmalı. Bulaşma yollarından olan ağız, burun ve gözlere kirli ellerle temas etmekten kaçınılmalı. Yüzeyler sık sık temizlenmeli.

- Risk gruplarına grip aşısı uygulanmalı.

- Antibiyotikler gribi tedavi etmezler bu nedenle hekim tavsiyesi dışında antibiyotik kullanılmamalı.

- Mevsimsel grip hastalığının yoğunlaştığı bugünlerde gripten korunmada yeterli ve dengeli beslenme ile yeterli istirahatin önemi de unutulmamalı.

'OTOBÜSTEN SONRA DİKKAT'

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Fehmi Tabak da grip virüsünün yayılmaması için hijyene dikkat etmek gerektiğini söyledi. Tabak, "Bu mevsimlerde görülmesi normal grip, üst solunum yolları enfeksiyonu rahatsızlıklarında bir miktar artış var ama salgın boyutunda değil. Salgının önlenmesinde özellikle el temizliği çok önemli. Toplu ulaşım araçlarından ve kalabalık ortamlardan sonra mutlaka el temizliğine özen gösterilmeli. Hapşırırken ağız ve burunun kapatılmasına dikkat edilmeli" dedi.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.426
  • 224.503
  • 28.426
  • 224.503
# 04 Oca 2014 19:08:24
Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde,midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşturduğunu ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önlediğini…

• Yemek yerken yerde oturarak sol ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek oturulup yenildiğinde, su ile doldurulmuş balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak yenilen gıdanın tam sindirilmeden bağırsaklara kaçmasını önleyeceğini ve mide dolunca da doygunluk hissi vererek çok fazla yemeden kalkılacağını…

• Yemek yerken yemeğin ortasında su içildiğinde içilen suyun yenilen gıdaların sindirilmesine, gerekli vitaminlerin emilmesine katkıda bulunduğunu ve midede doygunluk hissi vererek az yemeye vesile olduğunu…

• Oturularak ve en az 3 yudumda içilen su, dil ve ağız bölgesinde daha fazla duraksadığından tükürük bezleri için gerekli olan suyun emilimini artırıp anti bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve diş sağlığına katkıda bulunduğunu..

• Uyurken sağ yana dönüp yatıldığında solda olan kalbimizin daha rahat çalışmasına neden olarak, kalbi yormadan dinlenmiş bir vaziyette kalkılabileceğini…

• Tuvalete girerken sol ayakla ilk adım atıldığında kaygan olan zeminde ayağın kayması durumunda sola göre daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi engelleyerek vücudu dengelediğini..

• Banyo yaptıktan sonra ayaklara soğuk su dökmenin kan dolaşımını hızlandırıp sıcak sudan dolayı genleşmiş olan damarların içindeki kanın aktivasyonunu artırarak tansiyon düşüklüğünü önlediğini ve savunma mekanizmasını güçlendirdiğini…

• Kesintisiz uyunan uzun gece uykularının, damarlarda vazodilatasyona neden olduğunu, uyku ortalarında kalkıp el yüz yıkamak (ör: abdest almak) az yorucu egzersizler yapmanın (ör: teheccüd namazı) vazodilatasyonu engellediğini ve daha zinde kalkılabileceğini…

• Bütün bunların, seneler evvel Peygamberimiz (sav) in yaptığı ve ümmeti için de tavsiye ettiği sünnet-i seniyyeler olduğunu...BİLİYOR MUYDUNUZ ?

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.767
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.767
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 Oca 2014 07:32:50
Boyun omurlarının zedelenmesi hangi hallerde olur?

Duruş hataları ve Boynu yanlış kullanma:
Günlük hayatta yaptığımız yanlışlar duruş hataları veya boynu hatalı kullanmadır.
Örneğin
•Bir yük taşırken bir elimize yükün tamamını alıp diğer tarafa doğru yaslanmaya çalışarak yürümek.
•Boynumuzu sürekli olarak bir tarafa eğik tutarak uzun süre böylece kalmak(bilgisayar başında öne eğilmek, televizyonu omuzun üzerinden seyretmek, yolculuk esnasında rahatsız uyuma şekilleri)
•Ağır bir cismi başla destekleyerek onu tutmaya çalışmak.
•Telefonla konuşurken boynumuzu sağa veya sola eğerek çenemizle telefon ahizesini tutmak.
•Elimizin ayasına koyduğumuz çenemize başımızın ağırlığını vererek oturmak.
•Kambur oturmak veya aşağıya yayılarak oturmak.
•Çok yüksek bir yastıkla yatmak veya başı yataktan aşağıdaki seviyelere salarak uyumak.
Bu yanlış ve hatalı kullanımlardan bazılarıdır.
Boyun incinmesi:
kaza veya aşırı sarsıntı durumlarında ani doku sıkışması veya boyun omurlarında zedelenme olabilir. Bu tür zedelenmelerin engellenmesi için özellikle başlıksız arabaların kullanılmaması gerekmektedir.
Günümüzde her ne kadar bütün modern arabalarda başlık kısmı mevcutsa da eski ve ya nostalji olmuş araçlarda dikkatli olunmasında fayda vardır.
Diğer bir dikkat edilmesi gereken noktada iki tekerlekli araçlarda veya kaportası bulunmayan ATV tarzı araçlarda ortaya çıkar zira bu araçlarda başa takılacak kask boynunuzu ve kafatasınızı koruyacaktır.
Özellikle eğlence merkezlerinde ki çarpışan araba, hız trenleri ve balerin gibi araçlar da tehlike oluşturmaktadır. Özellikle belirli yaşlardan sonra merkez kaç kuvvetine karşı koyarken boyun omurları ciddi hasarlar alabilmektedir.
Boyun Tutulması, Kas spazmı:
Boyunu destekleyen kasların terleme gibi aktivasyonlardan sonra cereyanda kalması, yine bu kasların aşırı yüklenme sonucu gerilmesi gibi durumlardan sonra kas tutulması yaşanması.
Ayrıca uzun süreli kas ağrıları miyofasial ağrı, fibromiyalji, fibrosit ve miyozit durumları
Tortikollis gibi uzun süreli boyun eğriliği durumları.
Diğer yandan Klippel feil veya turner sendromu gibi doğuştan gelen hastalıklar
Boyun zedelenmesine veya boyun ağrılarına neden olabilmektedir.
Boyun Fıtığı:
İki omur arasındaki kıkırdak dokunun bozulması sonucu omurilik veya kola doğru giden sinirleri sıkıştırması durumudur. Baskı büyüdükçe etkileri artar ve sağlık ciddi derecede bozulur bu durumda genellikle;
•Boyun ve kol ağrısı
•Kollarda kuvvet kaybı
•Ellerde his kaybı
•Yine ellerde uyuşmalar
•Yürüme zorlukları
•Bacaklarda his kaybı ve kuvvetsizlik
•İdrara tutamama gibi şikayetler görülmeye başlanır.
Diskte dejenerasyon, Kireçlenme:
Omurga kemikler ve omurga disklerinde başlayan dejenerasyona bir cevap olarak vücut bu yapıları daha dayanıklı olan kireç yapılarla değiştirmeye başlar. Çünkü artık bu yapılar baskılara karşı koyamamaktadır. Bu bir nevi elinizle iş yaptıktan sonra avuç içinizdeki derinin nasır tutarak daha dayanıklı hale gelmesine benzer bir durumdur. Fakat kireçlenmeler;
•Diskler arası mesafenin azalmasına,
•Diskler arasındaki dokuların elastikiyetini kaybetmesine,
•Yine diskler arasındaki dokunun yayvanlaşarak etrafındaki dokulara baskı yapmasına neden olur.
Bu durumların tamamı kireçlenme terimiyle açıklanır.
Genel olarak:
Bütün bunların yanı sıra;
•Gerilimli bir hayat ile birlikte sigara içki gibi olumsuz alışkanlıklar,
•Omurga kanallarında daralma,
•Romatizmal hastalıklar
•Kemik erimesi(osteoporoz)
•Omur kayması omurga kırıkları
•Kol ve elde meydana gelen sinirsıkışmaları (karpal Tünel)
•Boyun tümörleri
•Omurilik yarıkları
•Tüberküloz
•Bruselloz
Gibi olgularda boyun ağrılarına ve boyun hastalıklarına neden olabilmektedirler.
Boyun ağrılarının teşhis ve tedavi sürecinde neler oluyor?
1- Öncelikle doktora başvurmalısınız. Hastanelerin ortopedi bölümü, nöroloji bölümü veya fizik tedavi bölümünden giriş yaptırmanız gerekir.
2- Doktorunuz size bazı sorular yöneltecektir. Unutmayınız ki doktorunuza vereceğiniz yanıtları önceden düşünmeli ve kendinizi iyi tanımalısınız. Çünkü vereceğiniz yanılar durumunuza uygun en iyi teşhislerin konmasına yardımcıdır. Doktorunuzun size şu soruları sorması muhtemeldir (lütfen not alınız ve bunları düşünerek durumunuzu tekrar gözden geçiriniz)
•Ağrınız ne zamandan beri var?
•Ağrılarınız boyunun hangi bölgesinde daha sık görülüyor?
•Ağrılarınız kola vuruyor mu (yayılıyor mu)?
•Daha önce tedavi süreci geçirmiş miydiniz?
•Elinizde veya kolunuzda yaygın uyuşma var mı?
•Yürürken veya bir şeyi elinizle tutarken kaslarınıza tam hükmedebiliyor musunuz?
3- Bir dizi muayene sürecinden sonra doktorunuz sizden bazı tetkikleri isteyecektir. Bunlar;
•Kan ve laboratuar İncelemeleri
•Röntgen filmi
•Bilgisayarlı Tomografi (BT)
•MR ve ya MRI
•EMG
Bunlardan “laboratuar tahlilleri” kanınızla ilgili özel bilgilerin toplanması için gereklidir. Bazı durumlarda şeker hastalığı, troid bezi kanseri veya yutak kanseri boyun ağrılarına neden olabilmektedir bu durumda tahliller doktorunuza yol gösterecektir.
Röntgen filmi boynunuzla ilgili genel bir bilgi verme açısından iyi bir fikirdir ancak detaylı bir görüntü için BT veya MR şarttır.
BT veya MR ise teknolojinin nimetlerindendir zira bu cihazlar sayesinde kemiklerle birlikte yumuşak dokuda rahatlıkla ve detaylandırılarak görülebilmektedir.
EMG elinizden veya kolunuzdan geçen elektrik sinyallerini ölçme işidir. Bu sayede sinirlerde ne kadar duyu kaybı var tespit edilebilir.
Boyun ağrılarına iyi geldiği düşünülen şifalı bitkiler:
Boyun Ağrısının Bitkisel Tedavisinde Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler: çiğ soğan, mayasız hamur, Servi kozalağı, Salkım söğüt, Kedi otu, Zeytin yağı

Merhem hazırlanışı: Servi kozalağı dövülüp toz haline getirildikten sonra elenir. Elde edilen toz, merhem kıvamına gelinceye kadar zeytinyağı ile karıştırılarak yoğrulur. Hazırlanan merhem boyun kısmına sürülür.
Çiğ soğan: Bu yöntemde soğan rendelenir suyu süzülerek posası bir tülbent içerisine sarılır ve boğaza bağlanarak 30-50 dakikalım seanslarla bu tekrarlanır. (biliyorum oldukca kokulu olacak ve bu seanslardan sonra iyi bir banyo şart olacak. Ama etkili bir yöntem olduğu Anadolu’nun birçok yöresinde kanıtlanmış bir gerçektir)
Mayasız hamur: Buna inanamamıştım işin doğrusu ancak bileğimi burktuğumda uygulanan mayasız hamurun ne kadar etkili olduğunu gördüğümde eklem sorunlarıyla ilgili yeni bir yöntemi öğrenmiş oldum. Boyunda denemenizi tavsiye ederim. Ancak yeteri kadar denememiş olduğunu belirtmeliyim. Boyun ağrılarının çeşitliliği düşünüldüğünde başarısız olma ihtimali yüksek. Ancak denemeye değer olduğuna inanıyorum.

Bu makale alanlarında iyi olan: almanhastahanesi.com/ omurga.org/ genelsaglikmerkezi.com gibi birden fazla siteden yararlanılarak yazılmıştır.

İlginizi Çekebilir Boyun TutulmasıBoyun Egzersizleri ve Boyun FıtığıKalp AğrılarıDiz AğrılarıMeme ağrıları ve nedenleri
Reklam

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 05 Oca 2014 09:19:58
  Günaydın öğretmenlerim,
   Sesim kısıldı,evde nasıl tedavi uygulanır bilen var mı ?

Çevrimdışı gül0061

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 81
  • 324
  • 81
  • 324
# 05 Oca 2014 09:35:01
Günaydın öğretmenim , geçmiş olsun. Benim de sesim çok kısılır, ''bal ile zencefili '' karıştırın bir tatlı kaşığı yutun. Yararını göreceksiniz.  Ben sürekli pastil de kullanıyorum. Ses kısıklığına çok iyi geliyor.

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 05 Oca 2014 10:09:47
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Günaydın öğretmenim , geçmiş olsun. Benim de sesim çok kısılır, ''bal ile zencefili '' karıştırın bir tatlı kaşığı yutun. Yararını göreceksiniz.  Ben sürekli pastil de kullanıyorum. Ses kısıklığına çok iyi geliyor.

      Allah razı olsun öğretmenim!

     :)

Çevrimdışı eslemnurum

  • Uzman Üye
  • *****
  • 10.560
  • 26.279
  • 10.560
  • 26.279
# 05 Oca 2014 12:17:09
Şekil olarak da sebze meyveler ve organlarımız arasında bir bağ olduğunu biliyor musunuz?

* Havuç dilimi insan gözüne benzer. Bilimsel araştırmalar havucun gözlerin kan akışını ve işlevini iyileştirdiğini göstermiştir.

* Domateste kalpte olduğu gibi dört odacık vardır ve kırmızı renklidir. Bütün araştırmalar domatesin kalp ve k
an için faydalı olduğunu göstermiştir.

* Üzüm salkımı kalp şeklindedir, her bir üzüm tanesi kan hücresi gibi görünmektedir ve araştırmalar üzümün ciddi kalp ve kan canlandırıcı bir gıda olduğunu göstermiştir.

* Ceviz küçük bir beyin görünümündedir. Beyin fonksiyonlar için faydalıdır.

* Fasulye böbrek görünümündedir ve böbrek fonksiyonlarını iyileştirir.

* Sap kereviz, Çin lahanası ve Rhubarb kemiklere benzer. Bu gıdalar kemikler için faydalıdır, sodyum oranları eşit ve %23 dür. Gıdanızda yeterli sodyum yok ise vücut kemiklerden çeker ve kemikler zayıflar. Bu gıdalar iskeletinize faydalıdır.

* Patlıcan, avokado ve armut kadınların rahim ve serviks sağlığı ve fonksiyonlarını hedefler ve görünümleri bu organlara benzerler. Araştırmalar kadınların haftada bir avokado yemeleri halinde hormonları dengelediğini, istenmeyen doğum sonrası kilolarını azalttığını ve serviks kanserini önlediğini göstermiştir.

* İncir tohum doludur ve ağaçta ikili olarak asılarak büyür. İncir sperm sayısını ve hareketliliğini arttırır ayrıca erkek kısırlığını önler.

* Tatlı patatesin görünümü pankreasa benzer ve şeker hastalarının glisemik indeksini dengeler.

* Zeytin yumurtalıkların sağlığına ve fonksiyonuna yardımcı olur.

* Soğan vücut hücreleri görünümündedir. Bütün vücut hücrelerinden atık maddelerin temizlenmesine yardım eder. Hatta gözlerin epitelyal katlarının yıkayan gözyaşlarına bile sebep olur..

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.767
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.767
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 Oca 2014 06:55:15
Yaban Mersini

Genel Olarak
Ilıman ve tropik karakterli iklimlere adapte olmuş çalı formunda bir bitkidir. İngilizce blueberry (billbery) olarak bilinir. Bu bitki ülkemizdeki literatürde Yaban mersini olarak bilinir. Ancak yetiştiği farklı coğrafyalarda farklı adlarla da bilinmektedir. Örneğin; Rize’de Likapa, Trabzon’da Ligarba, Lifos veya Trabzon Üzümü, Rize Pazar ilçesinde Kaskanaka, Rize Ardeşen İlçesinde Çera (Çela), Artvin’de Morsivit veya Mahabak, Giresun’da Çalı Çileği, diğer bölgelerde ise Ayı Üzümü, Çay Üzümü veya Çoban Üzümü.
Yaban mersini; 30cm-1 metre arasında boyu olan ve genelde mayıs aylarında çiçek açan bir bitkidir. Güz aylarına doğru olgunlaşır olgunlaştığında meyveleri mavi renklidir. Meyvesinin dışında “yapısında bulunan maddelerden dolayı” puslu bir görüntü mevcuttur. Bu görüntü içeriğindeki yüksek tanenleşmeden dolayıdır.

Tarihi Olarak
Aslında yaban mersini yüz yıllardır bilinen bir meyvedir 1862 lere kadar uzanan bir literatür geçmişi vardır. Ancak yaban mersininin ünü, 2. dünya savaşı sırasında uçak pilotlarının görme yeteneklerini artırdığının anlaşılmasıyla yayılmıştır. Yaban mersini hakkında 1960 lardan sonra çeşitli laboratuar ve klinik deney araştırmaları yapılmıştır. Yaban mersini bütün bunların sonucunda günümüz modern tıbbının tedavi destekleyici meyveler literatüründe iyi bir yer edinmiştir. Yaban mersini hakkında Osmanlı döneminde de bazı kaynaklara rastlanmaktadır bu kaynaklarda yaban mersininin ticari bir bitki olduğundan bahsedilmektedir.
Etken Maddeleri Nelerdir?
Yaban mersininde diğer bütün şifalı bitkilerden daha fazla oranda anti oksidan madde vardır. Yalnızca bu özelliği dahi yaban mersinin önemli şifalı bitkiler kategorisine sokmaktadır. Genel olarak yaban mersininde;
•Antosiyanidinler•Tanenler•Alkoloidler(myrtine, epimyrtine)•Fenolik asitler•Glikozitler
Hangi Rahatsızlıklara iyi gelmektedir
Yaban mersini Damarlar üzerinde oldukça etkilidir. Bu durumda yaban mersini, damarla ilgili olan
•Varis•Basur(hemoroid)•Romatizmal ağrılar•Kan damarlarının tıkanması•Damar sertliği•Akciğer amfizemi•Zayıf kılcal damarların güçlendirilmesi.•Artrit(eklem iltihaplanması) rahatsızlıklarının tedavisin de yardımcı faktördür.
Diğer yandan yaban mersini gözde olumlu etkileri olan bir besindir. Bu durumda
•Göz yorgunluğu, •Miyopluk, •Katarakt, •Karasu (Glokom: Göz tansiyonu), •Şeker hastalığından kaynaklanan görme bozuklukları (Diyabetik retinopati), •Gece körlüğü, gibi rahatsızlıklarda oldukça etkili bir meyvedir. •Tavuk karası (retinitis pigmentosa) hastalığının ilerlemesini yavaşlatıcı
Gözle ilgili olarak başkaca
•Gece görüşünü artırıcı, •Göz kamaşmasını giderici, •Retinayı güçlendirici, olarak ta kullanılabilir.
Mide rahatsızlıklarıyla ilgili olarak yaban mersini
•Bulantıyı baskılayıcı•Mide kramplarını önleyici , •Ülser önleyici olarak kullanılır
Kullanım şekli
Likapa taze meyve olarak kullanılabildiği gibi kurutulmuş olarak ta kullanılabilir. Diğer yandan marmeladı da oldukça yaygın olarak tüketilmektedir. Aktarlardan elde edilen genelde kurutulmuş meyveler çay şeklinde demlenip içilebilmektedir. Ayrıca meyve sularına katılan bir kokteyl tamamlayıcı olarak kullanıldığı da sık karşılaşılan bir durumdur.
Nasıl Temin Edilebilir?
Yaban mersini meyve olarak büyük marketlerde bulunabilir. Kuru olarak ise genellikle aktarlarda satılır. Öğütülmüş toz olarak yine aktarlarda satıldığı gibi. Tabletler şeklinde extratları da bulunmaktadır. Bu şekildeki ürünleri eczanelerden, aktarlardan veya internet üzerinden online satış mağazalarından alabilirsin

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.426
  • 224.503
  • 28.426
  • 224.503
# 06 Oca 2014 17:35:53
Fransa'da 6-14 yaş arasındaki 100 çocukla yapılan araştırmaya göre, televizyon karşısında çok uzun vakit geçiren çocukların ders dinleme kabiliyetleri, kavrama yetenekleri, sosyalleşme gibi becerilerinde gerilemelerin olduğu saptanmıştır.50 dakikadan daha uzun süre ekranın karşısında oturan çocukların özellikle dikkat işlevlerinde önemli yıkımlar olmaktadır.

Çocuklar günlük hayat pratiğinde de televizyondaki imgeler gibi hızlı değişimler beklediği için ,uzun süre televizyon izleme alışkanlığı ,özellikle okul öncesi dönemde başlayıp okul döneminde iyice belirginleşen ve giderek yaygınlaşan "dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu" nun tetikleyici bir unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.767
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.767
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 07 Oca 2014 06:41:15


Keten tohumu neden değerlidir?
Keten tohumunun;
•Kolesterolü düşürdüğü, felç ve kanser için iyi bir destek gıdası olduğu, •Sindirim sisteminde mide ve bağırsak iç duvarlarını temizlediği ve •Genelde kabızlığa iyi geldiği, •Özellikle de unutkanlık gibi rahatsızlıklara birebir olduğu bilinmektedir.Yukarıdaki sayılanlardan farklı olarak keten tohumu;
•Kan şekerini ayarlamada,•Bazı deri hastalıklarının iyileştirilmesinde•Bazı yaraların daha çabuk iyileşmesi için destekleyici gıda olarak•Kemik ve destek sistemin kuvvetlendirilmesinde•Bazı solunum yolu rahatsızlıklarında•Deri ve organların dış yüzeylerini örten dokuların yenilenmesine yardımcı olmasında uzun zamanlardan beri kullanılmaktadır.
Keten tohumunun kullanıldığı yerler nerelerdir?
1- Omega–3 içerir hem de yüksek oranda.
Öncelikle ketentohumu yüksek oranda Omega–3 içermektedir. Omega–3 bilindiği üzere daha esnek bir yağ asidi içerir buda hücre zarının daha akışkan olmasını sağlar. Akışkanlığı artan hücre zarında proteinler birbirleriyle daha iyi etkileşime girer. Aslında keten tohumunun hücre zarıyla ilgili rahatsızlıklara iyi gelmesinin esprisi yapısında bulunan Omega–3 yağda yatar. Yukarıda verilenlere dikkat edilirse deri ve iç organların üzerini örten zarlarla ilgili hastalıkların tamamına iyi gelmektedir keten tohumu.
Özellikle balık sevmeyenlerde ve dahası vejetaryenlerde eksikliği önemli olan Omega–3 lerin yerine konulması açısından keten tohumu çok değerlidir.
2. Zayıflatıcıdır.
Keten tohumu ve keten tohumu yağı iki önemli sebepten dolayı zayıflatıcı etkiye sahiptir. Bunlardan birincisi insana tokluk hissi veriri ve yeme dürtüsünü baskılar. İkincisi ise bağırsakların ve sindirim sisteminin daha düzenli ve iyi çalışmasını sağlar.
3- B12 vitamini içermektedir
Yine dışarıdan alınması gereken önemli temel maddelerden birisi de B12 vitaminidir. Bu vitamin açısından oldukça değerli olan keten tohumu yine vejetaryenler için önemli bir besin olmaktadır.
Keten tohumunu nasıl tüketmeliyiz?
Keten tohumunu; yağ şeklinde, taneler halinde veya infüzyon(demlenmiş) şekilde alabilirsiniz.
Öğütülmüş haldeki keten tohumu eğer bir kap içerisinde barındırılmaktaysa yaklaşık 1 ay kadar tazeliğini korumaktadır.
Yok, eğer tohum şeklinde keten tohumu aldıysanız bir bölümünü nemli pamuk arasına alınız ve çimlenmesini bekleyiniz. Eğer keten tohumları çimleniyorsa bilin ki almış olduğunuz keten tohumu tazedir ve rahatlıkla tüketilebilir. (uyarı: Çimlenen keten tohumlarını tüketmeyiniz. Onları atınız )
Diğer yandan yağ halinde tüketilecek olan ürün de güvenilir kanallardan alınmış olmalıdır.
Tane halinde keten tohumu
Bu şekilde alınan keten tohumunun özellikle sindirim sistemini düzenlediği bilinmektedir. Ancak sert tohumlar dişlerle tam öğütülemez ve sindirimi az olur. Genelde 1–1,5 çorba kaşığı sıcak suyla ıslatılarak yoğurt vb yiyecek maddeleriyle karıştırılıp tüketilebilir.
Yağ halinde
Eğer keten tohumu yağı alacaksanız; özellikle küçük şişelerde ve güvenilir yerlerden almalısınız. Aldığınız bu yağı Işık, ısı ve ağır kokulu ortamlardan korumalısınız. Keten tohumu yağı günde 1–1,5 tatlı kaşığı alınabilir. Bazı besinlerle birlikte de alabilirsiniz bu sizin damak zevkinize kalmıştır.
Öğütülmüş halde keten tohumu
Bu konuda dikkatli davranmalısınız. Çünkü almış olduğunuz tozun ne zaman öğütülmüş olduğunu bilemezsiniz. Eğer güvenilir bir yerden almıyorsanız size tavsiyem tohum olarak alın ve çimlendirme tekniğiyle tazeliğini kontrol edin.

Sıvı halinde
Bu şekil keten tohumunun demlenmesi(infüzyon) ile elde edilmektedir. Günlük tüketilebilecek miktarlarda kaynamış suya ketentohumu katılarak yapılır. Fazla beklemeden tüketilmesine özen gösterilmelidir.

Keten tohumu ekstratı kapsülleri(keten tohumu kapsülleri)
Keten tohumunun etken maddelerinin çıkartılmasıyla oluşturulan ticari kapsüllerdir bunlar şifalı bitkiler satan yerlerde ve eczanelerde bulunabilir.

Uyarılar!
•Keten tohumunu küçük yaşındaki çocuklara vermeyiniz. Eğer kullanmak istiyorsanız miktarını az tutunuz.•Keten tohumunu emziren ve hamile olan bayanlar kullanmamalıdır. Bu konuda yeterli bilgi mevcut değildir.•Keten tohumunun çokça kullanılması bayanlarda selülite neden olmaktadır. Kullanımı abartmayınız.En önemlisi: Bu bitkiler mucizelere neden olmazlar destekleyicidirler asla ilaç yerine geçemezler. Hastalık hallerinde mutlaka doktorunuza başvurunuz



Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.426
  • 224.503
  • 28.426
  • 224.503
# 07 Oca 2014 17:44:48
Temizlik bilincimiz nasıl?

Beni bağışlayın. Kalabalık bir toplantıda çarpıcı derecede güzel bir kadın kitaplarımı tebrik etmek üzere iyice yaklaştı. Başımı çevirmeme fırsat vermeden gülerek konuşmaya başladığı sırada dişlerini gördüm. Yemek kırıntıları belli oluyordu. Asıl acayibi, muhtemelen öğlen yediği salatadan koca bir yeşillik –muhtemelen marul- parçası üst dişinin ortasında duruyordu. Beli ki yemekten sonra lavaboya gitme zahmetinde bulunmamış. Bütün güzellik çirkinliğe dönüştü. Aynen böyle oldu. Bakımsızlığı ve kabalığı erkeklerde çok görürdüm, ama bir kadında görmek acayip tuhaf geldi. Kir en güzel insanı bile tiksindirici hale getirebiliyor.

Peygamberimiz (asm) rahatsız etmesi ihtimaline binaen dişlerini misvakla temizlemeden ailesine yaklaşmıyor. Nezih koku sürünüyor. Misafir gelecek olsa suya bakıp üstünü başını düzeltiyor insana saygısının gereği olarak… ve bize de diyor ki, “Temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim). Öyleyse temizliğe özenimizi arttıralım:

-İnsanın en pis yeri ağzı ve tırnaklarıdır. Tırnakları uzatma, dişlerini fırçala.
-Yerler hayvan pisliği dâhil her türlü necaseti barındırır. Uzun pantolon paçası veya eteğin/mantonun yere sürünmesi bütün pisliği gittiği yere taşır. Aman aşrı dikkat!
-Mümin taharetine aşırı özen gösterir. Tuvalette elbisesini ortalığa sürünmekten korur. İyice yıkanır ve iç giyimi kirlenirse hemen değiştirir.
-Mümin düzenli yıkanır. Özellikle kokulu ter, ayak ve ağız kokusuna karşı doktora gitmek dâhil her türlü tedbiri alır.
-Mümin eski veya yamalı giyinmekten utanmaz, ama kirli giyinmekten yüzü kızarır.
-Mümin evini, odasını, bahçesini temizlemenin bir ibadet olduğunu unutmaz.
-Mümin kirlendikçe şeytanlara, temizlendikçe meleklere yaklaştığını aklında tutar. Temiz insan çevresine bir saygınlık yayar, kiri besbelli insandan ise herkes tiksinir.
-Bir de temizliğin en gerekli olduğu uzuv dildir. Ağzı pis konuşan insanın bütün temizlikleri boşunadır.
-Mümin yıkanarak bedenini temizlediği gibi tövbeyle de vicdanını temizler ve günahlarından arınır.
Allah bize temizlik bilinci bağışlasın ve Allah bizi sevdiği temiz kullarına dost eylesin. Dr. Muhammed Bozdağ

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.767
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.767
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 08 Oca 2014 06:53:05
SİRKENİN FAYDALARI
          Vücudun temizlenmesi hepimizin bildiği gibi genel sağlık prensiplerinden bir tanesidir. Şayet bu sağlandığı insanı yaşlılığında mutlu bir hayat bekler. Sirkenin yaptığı en iyi rol bu yöndedir. Sirke sayesinde faydalanılan tedaviler aşağıda sıralanmıştır.

•İltihap: Tüm sirkeler salmonella, streptokok gibi bakterileri tek bir temasla öldürebilecek kadar güçlüdür. İltihap kurutucudur.
•Antiseptik: Sirkenin asitlik değeri vücut ile aynı olduğundan vücut içindeki zehirli maddeleri(toksin) arındırırken vücut hücrelerine zarar vermez. Bu özelliğinden dolayı vücut dışındaki derimiz için de iyi bir antiseptiktir.
•Cilt bakımı: 1 bardak su, 1 tatlı kaşığı çiçek balı ve1 tatlı kaşığı elma sirkesi karıştırılıp sabahları aç karına içilirse gerek cilt bakımı, ergenlik sivilceleri ve gerekse beden temizliği yapılmış olur. Bu karışım size güç ve esenlik sağlayacaktır.
•Sık sık grip, soğuk algınlığı veya üst solunum yollarına yakalananlar için bire birdir.
•Boğaz ağrısı ve ses kısıklığı:Boğaz ağrısı ve ses kısıklığında, 1 ölçü elma sirkesi ile 3 ölçü ılık su karıştırılır ve saat başı derin gargaralar yapıldıktan sonra tükürülür.
•Öksürük: Öksürüğe karşı, 4 yemek kaşığı dolusu akışkan balla 3 tatlı kaşığı elma sirkesini iyice karıştırılır. Kaşık kaşık yutulur.
•Yüksek kolesterole karşı,
•Varis: Varise karşı, elma sirkesiyle ıslatılan bir bez baldıra sarılır ve 20 dakika etkilemeye bırakılır.
•Hemoroit: Hemoroite karşı, yarım su bardağı elma sirkesi ve bir su bardağı adaçayı katkılı ılık oturma banyoları alın. 10 dakika sonunda rahatladığınızı göreceksiniz. Ayrıca hemoroit kanamalarına da iyi gelir.
•Gaz şişkinliğine ve kabızlık: Gaz şişkinliğine ve kabızlığa karşı, her öğünden yarım saat önce 1 bardak elma sirkesi-bal kokteyli içerseniz şikâyetleriniz azalacaktır.
•Yaraların çabuk iyileşmesi için, günde 3 bardak elma sirkesi-bal kokteyli için.
•Güneş yanıkları: Güneş yanığına karşı da 3 yemek kaşığı sirke eklenmiş su ile 10 dakika soğuk banyo yapılır. Ayrıca sulandırılmış sirke ile güneş yanıkları pansuman yapılabilir.•Alkolizm : Alkolizm ve sarhoşluktan kurtulmak için yarım saatte bir sirke su ile sulandırılarak içilir.•Ana öğünden yarım saat önce içilirse iştah açar.•Böbrek taşları: Süt ve süt ürünleri azaltılmak koşulu ile günde 2 veya 3 kez bir çorba kaşığı sirke içilmesi böbrek taşı oluşumunu engelleyecektir. •Astım ve bronşit: Astım, solunum hastalıkları ve bronşitte bal ile sirke karıştırılarak günde 2 veya 3 kez içilmesi iyi sonuçlar verir.•Anemi: İçerdiği demir, folik asit ve B12 vitamininden dolayı kansızlık (Anemi) hastalığına karşı birebirdir.
•Burun kanamasında sirkeye batırılmış tampon uygulamak yeterlidir.
•Safra rahatsızlıklarına iyi gelir ve safra akıntısını tanzim eder.
•Ateş düşürücü: Su ile karıştırılmış sirke ile vücut silindiğinde ateş düşürücü etki gösterir.
•Kalp ve sinirleri kuvvetlendirir.
•Elma sirkesinin yüksek miktarda kalsiyum kemik ve dişler için yararlıdır.
•Egzama ve yaralara sürülürse büyük ölçüde şifa etkisi vardır. Yaralara pansuman yapılarak kullanılabilir.
•Kepek: Saçınızdaki kepekler için son durulama suyuna yani 1 litre suya 1 çay bardağı elma sirkesi koyun ve saçlarınızı bu su ile durulayın. Bu işlem düzenli yapıldığında saçlarınız parlayacak ve kepek sorununuz ortadan kalkacaktır.
•Sirke ile gelen zayıflama: Fazla kilolarınız mı var? Fazla kilolarınız için bir bardak suyun içine 1-2 tatlı kaşığı sirke ve bal eklenerek sabahları aç karna düzenli olarak içilir. Bu şekilde kullanıldığında fazla kilolarınızın azaldığını göreceksiniz.

Çevrimdışı HASAN YİĞİT

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 08 Oca 2014 11:16:24
Yine döktürmüşsün Fatma öğretmenim.Ellerine sağlık.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.885
  • 512.708
  • 32.885
  • 512.708
# 08 Oca 2014 14:26:45
Son günlerde Türkiye genelinde etkisini gösteren H3N2 virüsüne karşı dikkatli olunması gerektiğini uyarısı yapıldı.

    Özel Hayat Hastanesi’nden Uzman Dr. Fulya Gürkan, Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre son günlerde tüm Türkiye’de etkisini hissettiren H3N2 virüsü ve virüsün etkisiyle tespit edilen grip vakalarındaki artış ile ilgili bilgi verdi. Dr. Fulya Gürkan, virüsün vücutta yarattığı etkilerle birlikte mevsimsel olarak ortaya çıkan bu enfeksiyondan korunmanın yöntemlerini açıkladı.

    Son bir ayda grip ve gribe bağlı akciğer hastalıklarında büyük bir artış saptandığını aktaran Gürkan, “Daha önceki griplerden daha ağır geçen ve ölümcül olabilen bu grip H3N2 virüsüyle oluşan griptir. Geçen yıllardaki domuz gribi ise H1N1 virüsüyle oluşmaktaydı. Bu yılki salgından yüzde 80 oranında N3N2 virüsünün sorumlu olduğu tahmin edilmektedir. H3N2, girdiği bünyeyi zayıf düşürerek vücudu diğer bakteri enfeksiyonlarına karşı hassas bırakıyor. Yatağa düşürüp ateş ve halsizliğe neden oluyor.” dedi.

    "VİRÜSE KARŞI ANTİBİYOTİK YETERSİZ KALIYOR"

    H3N2 virüsünün belirtilerine değinen Gürkan, şu bilgileri verdi: “Virüs bulaştığı kişilerde halsizlik, ateş yüksekliği, baş ve boğaz ağrısı, eklem ağrısı gibi şikayetlerle başlamakta ve önceki griplerden daha ağır seyretmektedir. Tedavi edilmezse daha sonra tabloya öksürük, balgam da eklenerek bronşite ve zatürreye çevirerek özellikle yaşlılarda ve bebeklerde ölümcül olabilmektedir. Gribin tedavisinde antibiyotikler etkisizdir, antiviral tedavinin ilk 48 saat içinde kullanılması gerekmektedir. Eğer bakteriyel bir enfeksiyon eklenmişse antibiyotik tedavisi doktor tarafından tedaviye eklenmelidir.”

    HASTALIKTAN KORUNMA YÖNTEMLERİ

    Enfeksiyona karşı korunma yöntemlerini sıralayan Gürkan, şöyle devam etti: “Ellerimizi sabunla sık sık yıkamalı ve gripli kişilerden uzak durmalıyız. Cep telefonu, klavye, kapı kolları gibi sık dokunduğumuz yerleri sık sık temizlemekle birlikte, kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca kaçınmalı, toplu taşıma araçlarındaki tutaçları, alışveriş merkezlerindeki kapı kolları gibi dokunduğumuz yerleri mümkünse kağıt mendille tutmalıyız. Dengeli beslenmeyle beraber, bol su içmek ve uykumuzu yeterince almak hastalıkla mücadelede çok önemli. Ayrıca, öksürürken ve hapşırırken ağız ve burun kapatılmalı, insanlarla fazla el sıkışmamaya, sarılmamaya ve öpüşmemeye özen gösterilmelidir. Hava sıcaklığına göre giyinmek, terleme ve üşütmelerden kaçınmak, en önemlisi de grip aşısını mutlaka yaptırmak gereklidir.”

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.767
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.767
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 09 Oca 2014 06:36:53
MAGNEZYUMUN FAYDALARI
Magnezyumun faydalarından birkaçı aşağıda sıralanmıştır.
•    Hücrelerin enerji üretiminde rol oynar.
•    Stresi önleyici özelliği vardır. Kalsiyumla birlikte doğal sakinleştirici olarak kullanılır.
•    Magnezyum kalp atış hızını iyileştirir,
•    Kan damarlarını açar ve kan pıhtılaşmasını ve kalp krizlerini önler.
•    Kramplar, astım, böbrek taşları, diyabet, yüksek kan basıncı, migren ve tansiyon baş ağrıları,  adet öncesi gerginlik ve osteoporozis dâhil birçok rahatsızlığa iyi geldiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
•    Kemik ve dişlerin gelişimi için gerekli olan kalsiyumun kullanılabilmesi için gereklidir.
•    Dinlenme ve rahat bir uykuya  yardım eder.
•    Stres, gebelik, emzirme, hastalıklardan sonraki iyileşme dönemlerinde magnezyum ihtiyacı artmaktadır.


MAGNEZYUM EKSİKLİĞİDE NE GİBİ BELİRTİLER ORTAYA ÇIKAR?
•    Kronik yorgunluk
•    Depresyon
•    Kramplar ve seğirmeler


MAGNEZYUM İÇEREN BESİNLER NELERDİR?
Özellikle koyu yeşil sebzeler yapılarında bulunan klorofil molekülü sayesinde magnezyum minerali bakımından zengindirler. Badem, çekirdekler, soya fasulyesi, rafine edilmemiş tahıllar, tam tahıllı ekmek doğal magnezyum kaynaklarıdır.
Bunun yanı sıra kakao tozu, muz, avokado, ayçiçeği çekirdeği, kabak çekirdeği, kepek, fındık, yer fıstığı ezmesi, buğday gevreği, patlamış mısır, tahıl ekmeği, balık ve tavuk eti, peynir, yumurta, patates ve portakalda da bol miktarda magnezyum bulunmaktadır.


NEDEN MAGNEZYUM KAYBEDİYORUZ?
Günümüzde magnezyum kullanımı günden güne azalmaktadır. Hızla kirletilen çevremiz ve hava kirliliği başrolleri paylaşmaktadır. Buna bağlı olarak da potasyumlu gübreler ve asit yağmurları toprağın ve neticesinde bitkilerin magnezyum içeriğini azaltmaktadır. Bu da bitkilerin daha az magnezyum içermesine neden olmaktadır.
İşleme tabi tutulmuş yiyecekler ve sert suların yerine işlenmiş suların tüketilmesi de magnezyum alımını azaltan faktörlerdendir. Örneğin beyaz un da yapılan işlemler undaki magnezyum miktarını azaltmaktadır.



 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK