Eğitimhane Sağlık Köşesi

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.230
  • 222.966
  • 28.230
  • 222.966
# 09 May 2016 15:04:31
FLORÜRLÜ MACUN KULLAN APTALLAŞ!

Diş macunları ve günlük temizlik ürünlerine eklenen sodyum florid nükleer atıklardan elde ediliyor. İddiaların aksine dişleri korumadığı gibi kansere yol açıyor. Bilim adamları yatıştırıcı etkisi nedeniyle de insanları pasifleştirip düşünce meleklerini yok eden sodyum floridden uzak durulması çağrısı yapıyor.

NÜKLEER ATIK AĞIZLARDA

Diş macunları, gargaralar, bazı endüstriyel gıdalar, antibiyotikler, antidepresanlar gibi pek çok üründe kullanılan florür ya da fluoride alüminyum imalat ve nükleer sanayinin atık ürünü olan ‘sodyum florür'den başka bir şey değil. Suda çözülen, renksiz, kokusuz ve tatsız olması sebebiyle fare ve haşere zehrinde kullanılan ve hatta panzehiri olmayan bir zehir.

ONUN ADI: ŞEYTAN ZEHRİ

'Şeytan zehri' olarak bilinen fluoride, birçok endüstri dalının depolanması güç bir atığı. 20'nci yüzyılın ikinci yarısında kapitalizm, bu zehirli atığın depolanma maliyetinden kurtulmak için 'florürlü diş macunları' masalını ortaya atarak her ağza sokmayı başardı. 40 bin çocuk üzerinde yapılan incelemeler, fluoridin çürümeye karşı dişleri korumadığı aksine kanser riskini artırdığını ortaya koydu.

SULARIMIZA BİLE ZEHİR EKLETTİLER

Dünyadaki pek çok üniversitenin diş hekimliği ve halk sağlığı bölümlerine, florürün diş sağlığı için faydalı bir şey olduğunu anlatmaları için büyük fonlar sağlandı. Doktorlar reklamlarda oynatıldı. Endüstri baronları, halkın sağlığını korumak için paranın musluklarını açarak hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor, bazı ülkelerde sulara bile Hitlerin savaş silahı florürü eklettiler.

GERÇEKTEN ÇÜRÜKLERİ ÖNLÜYOR MU?

Günümüzde florid en çok diş macunları içerisinde rastlıyoruz ve çürükleri önlemek için kullanıldığı söyleniyor. Peki, gerçekten çürükleri önlüyor mu?

Tabii ki hayır! Flor da klor, brom ve iyot gibi son derece zehirli bir kimyasal. Herkes için özellikle çocuklar için sakıncalı. Geçtiğimiz yıllarda Harvard Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, florürün çocukların nörolojik gelişimlerini negatif yönde etkilediğini bir kez daha ortaya koydu. Lakin kimin umurunda.

KANSERİ ARTIRDI

1977'de ABD Ulusal Kanser Enstitüsü Baş Kimyageri Dr. Dean Burk ve Güvenli Su Derneği (Safe Water Foundation) başkanı Dr. J. Yiamouyiannis yaptıkları araştırmada 40 bin çocuktan iki senede toplanan ham verileri inceledi ve sodyum Dün diş çürümelerine karşı bir başarı sağlamadığı aksine kanser riskini artırdığını ispat ettiler.

FLORÜR KAYNAĞI OLABİLECEK BAZI ÜRÜN VE GIDALAR

Kullandığımız ürünlerin birçoğu aslında ihtiyacımız olmayan ürünler. Fakat uluslararası firmaların birçok üretimi, depolama alanı maliyetinden kurtulmak için kimyasal atıklar üzerinden para kazanabilme amacına dayalı olarak yaratılmış suni ihtiyaçları besliyor. Hem de sağlığımızı yok pahasına.

İşte büyük fonlar sağlanarak içeren bazı ürünler: Floridli diş macunu, bebek maması, hazır çorba, tavuk bulyon, teflon tava veya tencerede pişmiş gıdalar, gazlı içecekler, hazır meyve suları, paketli veya işlenmiş gıdalar, anestezi kimyasalları, endüstriyel tütün/sigara.

DÜŞÜNME MELEKELERİNİ YOK EDİYOR: SORGULAMA KULLAN

Floridin yatıştırıcı etkisi var ve bireyleri düşünemeyen pasif insanlar hâline getiriyor. Kimyagerlerin ifade ettiğine göre düzenli florür kullanımıyla beyin bir süre sonra yeteneğini kaybetmeye başlıyor ve düşünemeyen sürülere dönüştürüyor insanları. Liberal kapitalistlerin en büyük amaçlardan biri de bu değil mi?

FLORÜR KULLANMAYI DURDURAN BAZI ÜLKELER

Japonya 1970′lerde sulara eklenmesini yasakladı. Diş macunlarında ise oranı en düşük seviyeye çekti. Ülkede artan şeker tüketimlerine rağmen diş çürüklerinde azalma görüldü.

Küba' da 1990'dan beri şebeke suyuna florür eklenmesi yasak. 1997 Mart'ında yapılan ölçüme göre diş çürükleri ciddi oranda görüldü.

Hollanda'nın Tiel şehrinde 1973′de sulara sodyum florür eklenmesi durduruldu ve 1993′de yapılan araştırma diş çürüklerinde azalma gözlendi.

ABD'NİN ÇİFTE STANDARTI

Diş macunlarının üzerindeki uyarıcı bilgiler ülkeden ülkeye değişiyor. Mesela ABD'de satılan Colg… marka macunlarda şu uyarı notu yer alıyor: “Eğer çocuğunuzun diş macunundan yemiş olduğunu fark ederseniz, derhal yakınınızdaki zehirlenme istasyonuna götürün ve doktorunuz ile temasa geçin.”

Bu uyarı notu diğer ülkelerde 'Çocuğunuzun dişini fırçalarken macunu yutmamasına özen gösterin ve 7 yaşın altındaki çocuklara çok az miktarda diş macunu verin' olarak değişiyor.

HİTLER, KİLESEL İMHA ARACI OLARAK KULLANDI

Yapılan deneyler sonucunda, sularında sodyum florür (NaF) bulunan farelerin Alzheimer benzeri hafıza rahatsızlıklarına yakalanması Alman kimya fabrikası I.G.Farben'i harekete geçirir. Bunu çıkarları için fırsata çevirmek isteyen şirket, sodyum florürden sinir gazı üretimi teknolojisini 1939 yılında ALCOA adlı Amerikan Alüminyum Şirketi'nden satın alır. Ardından Nazi bilim insanları florürün içme suyuna karıştırılması için ilk deneylerini gerçekleştirir. Bu deneylerde içme suyundaki florürün beynin belli bir bölgesini uyuşturduğunu ve bireyin direnme gücünü kırdığını tespit eder. Bu keşiften sonra florür Nazi toplama kamplarındaki içme sularına karıştırılır. Sinir hücrelerini tahrip eden ve IQ'yu azaltan florür, beynin belli bir bölgesine tahribat yaparak, kişileri mücadele anında daha az aktif hâle getirdiği tespit edilir.

Bunun üzerine dünyanın en büyük florür üreticisi olan Alcoa, Dow Chemical, Dupont ve Kellogg şirketleri bütün olayın başını çeken Farben'la bir anlaşma imzalayarak, florürün yaygınlaşması için çalışmalar başlattı. Dahası da II. Dünya Savaşı sırasında florür, nükleer silah yapımı için kullanıldı.

Naziler bunu düşmanlarına yapıyordu, şimdi ise tüm insanlığa aynısı uygulanıyor.

Kaynak: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.230
  • 222.966
  • 28.230
  • 222.966
# 12 May 2016 07:00:09
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.230
  • 222.966
  • 28.230
  • 222.966
# 16 May 2016 17:36:40
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.230
  • 222.966
  • 28.230
  • 222.966
# 16 May 2016 20:59:26
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

~ Kayısı kanser riskini azaltıyor, ayrıca bağışıklık sisteminde, göz sağlığında ve cilt yenilenmesinde etkili..

100 gr asma yaprağı 1 su bardağı keçi sütü kadar kalsiyum içermektedir. 1 porsiyon asma yaprağı ile yapılan dolma okul çağındaki çocukların günlük kalsiyum ihtiyacının % 35 ini karşılamaktadır —

--------------------------
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.230
  • 222.966
  • 28.230
  • 222.966
# 17 May 2016 07:15:04
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.230
  • 222.966
  • 28.230
  • 222.966
# 18 May 2016 14:50:54
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.743
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.743
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 22 May 2016 10:59:55
Alzheimer Hastalığının Erken Belirtilerini Tanıyın
Alzheimer başlangıcını işaret eden belirtilerden biri kelimeleri unutmaya başlamak, ya da kelimelerle ilgili zorluklardan ötürü konuşmaları takip edememektir.Alzheimer Hastalığının Erken Belirtilerini Tanıyın
Alzheimer, doğrudan belleği ve düşünme yeteneği ile davranışları etkileyen ilerleyici bir beyin hastalığıdır. En yaygın demans türü olan bu hastalık hafıza ve zihinsel becerilerin kaybıyla karakterize edilir ve hasta bireylerin yaşam kalitelerini etkiler.
Bu hastalık, dünya üzerinde demans vakalarının % 60-80ini oluşturur; Amerika Birleşik Devletlerinde 5,4 milyondan fazla bireyi etkilemektedir. Bu rakamın 2030 yılında yaklaşık olarak 16 milyona kadar çıkacağı tahmin edilmektedir.
Çoğunlukla yaşlı nüfusu etkilemesine rağmen, Alzheimer çok daha genç bireyleri de etkileyebilmektedir; belirtileri 30 gibi erken bir yaşta da başlayabilir. Alzheimer hastalığının erken belirtilerini tanımak; teşhis ve erken tedavi için çok önemlidir. Bu nedenle, olası belirtilerin farkında olmak ve bunları diğer zihinsel sorunlardan ayırt etmeyi öğrenmek gerekmektedir.
Hafızadaki ani değişimler
Özellikle erken evrelerde, Alzheimer hastalığının ilk belirtileri; önemli tarihler ve olaylar gibi yeni edinilen bilgileri unutmaktır.
Genellikle, hastalığın bu belirtileri ile karşılaşan kişi, eskiden kendi de hatırlayabildiği şeyleri hatırlayabilmek için not defteri veya elektronik cihazlar kullanır.
Plan yapmada ve problem çözmede yaşanan sorunlar
Bazı insanlar sayıları içeren planlar yapma ya da bu planlara uyma yeteneklerini kaybederler. Aynı zamanda bildikleri bir tarifi uygulamak ya da her ay faturaları ödemek gibi basit aktiviteleri de uygulamakta da zorluk yaşarlar.
Bilindik işleri yapmada yaşanan sorunlar
Alzheimer hastalığından muzdarip kişiler hem evde hem de işyerinde günlük görevlerini tamamlamakta zorluklar yaşarlar. Bildikleri bir yere ulaşmada, bütçe düzenlemede ya da bildikleri bir oyunun kurallarını takip etmede güçlük yaşayabilirler.
Zaman ve mekan algısında yaşanan sorunlar
Hastalık ilerlediğinde; bireyler tarih, mevsim ve zamanın geçişini unutmaya başlarlar. Hastalığın bu belirtisi; hasta kişi nerede olduğunu ve oraya nasıl gittiğini unutabileceği için gözetim ve bakım gerektirir.
Daha önce keyif alarak yapılan aktivitelere ilgi ve motivasyonun azalması
alzheimer
Alzheimer hastalığının getirdiği duygusal değişiklikler, kişinin eskiden keyif alarak yaptığı aktivitelere olan ilgisini kaybetmesine neden olur. Sosyal izolasyon ve zevk duyulan aktivitelere olan ani ilgisizlik, ters giden bir şeyler olduğunun göstergesidir.
Konuşmada güçlük çekilmesi
Alzheimer hastası olan kişi, konuşmaları takip etmede ve katılmada güçlük çeker. Bu; kelimeleri unutmanın ve konuşma ve yazıları anlama yeteneğini kybetmenin sonucudur.
Doğru kelimeleri ve uygun sözleri bulmada zorluk yaşamak; mesela kalem yerine “yazma çubuğu” demek, çok yaygın bir durumdur.
Eşyaların yerlerini unutmak
Eşyaların nerede olduklarını unutmak da Alzheimer hastalığının erken belirtilerindendir. Örneğin, kişi ütüyü buzdolabına koyabilir ya da hep aynı yere konan bir şeyi nereye koyduğunu hatırlayamayabilir.
Karar vermeyi becerememek
Bu hastalık kişinin finansal kararlar gibi önemli kişisel kararları verme yeteneğini azaltır ya da yokeder.
Paralarını nasıl idare edeceklerini bilemezler, ve satıcılara ya da telepazarlamacılara büyük miktarlarda para verebilirler.
Girişim kaybı
Tanıdık etkinliklere olan ilginin yokolması daha ciddi bir durumu işaret edebilir. Alzheimer hastalığı, hobilerle uğraşmak ya da sosyal aktivitelere katılmak, proje ya da spor yapmak gibi konularda bir girişim eksikliğine neden olur.
Ayrıca bu değişiklikler, diğer insanları da içeren herhangi bir aktiviteye katılma konusunda da ilgi kaybına neden olur.
Ruh halinde ya da kişilikteki değişiklikler
Ruh hali ya da kişilik değişiklikleri, Alzheimer hastalığının hem başlangıç hem de ileri evrelerinde en dikkat çeken değişikliklerdir.
Bu hastalıktan muzdarip kişiler; genellikle kafası karışık, kuşkucu, depresif, ürkmüş ya da endişeli olurlar. Dahası, çevrelerindekilere karşı öfke duyup huzursuzlanabilirler.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.230
  • 222.966
  • 28.230
  • 222.966
# 22 May 2016 18:12:26
Ödemin ilacı hurma suyu...!

‘Hurma suyunu iç ödemden kurtul’

Kadınları daha çok seven, el ve ayak bileklerinde sıkça görülen ödemler ciddi hastalıkları habercisi olabiliyor. Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, “Ödem,vücutta sıvı birikmesidir ve yaygın karşılaşılan bir sorundur. Ödemi hücre içi sıvının hücre dışına çıkması ile doku aralarında ve cilt altında birikmesi olarak da tanımlayabiliriz. Böbrek ve karaciğer hastalıkları, kalp-damar sorunları, hormonal hastalıklar ödeme yol açabiliyor” şeklinde konuşuyor.
kilo artışı olab ilir…

Regl dönemi, menopoz, fazla kilo, az su tüketimi, fazla karbonhidrat tüketimi, bol tuzlu diyetlerin de ödeme neden olduğunu belirten Enç, hurmanın ödem gidermede etkili olduğunu bildiriyor. Ayrıca tansiyon dengesizliğin de ödeme neden olduğunu aktaran Enç, “Tüketilen su ve tuz miktarı şişme ve ödem oluşmasında çok önemlidir. Ödemin en erken belirtileri göz kapaklarında, el, ayak ve ayak bileklerinde şişme meydana gelmesidir. Ödem ile birlikte kilo artışı da tipik bir bulgudur. Ödemin tedavisi özellikle nedene yönelik olmalıdır. Eğer hastalığa bağlı bir ödem söz konusu değilse, ilaç kullanmadan bazı tedbirlerle ödemlerinizden kurtulabilirsiniz” diyor. Enç şu önerlerde bulunuyor: şekerden
uzak durun

Hazır yiyecekler, et suyu tabletleri, turşular, konserveler tuz yönünden zengin besinlerdir. Bu sebeple bu besinlerin tüketimde dikkatli olunmalıdır.
Yemeklerinizi pişirirken az tuz ile edin ve tuzdan çok baharat kullanın.
Şeker tüketiminize dikkat edin. Çünkü şekerin sindirilmesinde çok miktarda su gerekir ve vücut suyu tutar. Tüketilen şeker miktarının azalmasıyla ödem sorunu da azalacaktır.
Herhangi bir sağlık sorununuz yoksa gün içinde ödem atımını hızlandıran biberiye, ısırgan otu, kiraz sapı ve funda yaprağı gibi bitki çayları için.
Yeşil yapraklı sebzeler vücuttun fazla su yu atmaya yardımcı olur.

ÖDEM ATTIRAN TARİF
– Gece yatmadan önce 1 bardak suya , 1 adet kuru hurma koyup bekletin. Sabah hem suyu hem hurmayı tüketin. Bağırsak hareketlerinin hızlanmasına ve ödemin atılmasını sağlar.
– 1 demet maydanoz, 2 salatalık ve 1 orta boy havuç suyunu karıştırıp için. Dilerseniz 1 çay kaşığı rendelenmiş taze zencefil de ekleyebilirsiniz. Günde 2 kere öğün aralarında tüketmek ödem atmanın sihirli formülünden biridir.

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.764
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.764
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 22 May 2016 18:25:18
Özellikler çocuklarda kesin çözüm arkadaşlar.Öksürük  ve balgam için kesin çözüm.Uyguladım ve sonuç aldım.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.230
  • 222.966
  • 28.230
  • 222.966
# 02 Haz 2016 19:33:54
Ramazan boyunca kilo almamak ve vücut enerjisini korumak için iftar ve sahur vakitlerinde doğru besinlerin uygun ölçülerde tüketilmesi büyük önem taşıyor. Memorial Antalya Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Berna Ertuğ, Ramazan’da sağlıklı besleme hakkında bilgi verdi.

Sahurdan sonra en az 3 öğün!
Yeterli ve dengeli beslenmenin Ramazan ayında da sürdürülebilmesi için günün oruç tutulmayan bölümünde en az üç öğünü tamamlamak ve sahuru atlamamak gerekir. Sahura kalkılmamasının ya da sadece su içip yatılmasının zararlı olduğu unutulmamalıdır. Uzun saatler süren açlık durumu metabolizmayı olumsuz etkileyebileceği için, vücudun ihtiyacı olan karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve minerallerin alınması önemlidir. Yeterli miktarda alınan vitamin ve mineraller, halsizlik ve yorgunluğu önleyerek, kişiyi gün boyu zinde tutmaktadır. Bu nedenle sahura mutlaka kalkılmalı ve sahur yemeğinde süt, yoğurt, peynir, yumurta gibi besinlerden oluşan hafif bir kahvaltı yapılmalı ya da çorba, sebze ve zeytinyağlı yemeklerden oluşan bir öğün tercih edilmelidir.

Yaz meyveleri ve hurma tüketmeyi ihmal etmeyin
İftarda ve sahur bitimine kadar; B ve C vitamini içeren gıdalar, folik asit, demir, magnezyum, potasyum, selenyum, çinko açısından zengin olan süt ve et ürünleri, turunçgiller, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve meyve çeşitlerinden tüketmek gerekmektedir. İftar sofralarında özellikle hurmadan vazgeçilmemelidir. Lifli bir meyve olan hurma bol miktarda A ve C vitamini, folik asit, sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, demir ve çinko içerdiği için halsizlik ve yorgunluğun giderilmesinde ve sindirim sistemi rahatsızlıklarının önlenmesinde yardımcı olmaktadır.

Sebze ve meyvelerin kabuklarını soymayın
Ramazan ayı boyunca sağlıklı ve dengeli beslenme için tüketilen besinlerin çeşitliliği, içerdikleri vitamin, mineral ve miktarlarından dolayı önemlidir. Tüm sebze ve meyve gruplarından eşit miktarlarda öğünlerde alınmalıdır. İçerdikleri vitamin ve minareler kabuklarında olduğu için, kabuklarıyla tüketilebilen sebze ve meyveler soyulmadan yenmelidir. Böylelikle Ramazan ayı boyunca günlük posa alımı da artacaktır.

Günde 12-15 bardak su için
Ramazan’da hava sıcaklıklarının yüksek olmasıyla oruç tutan kişilerde günlük sıvı ihtiyacı daha çok artmaktadır. Susuz kalmak; kişilerde yorgunluk, deride kuruma, sıcaklık hissi ve sindirim sistemi rahatsızlıklarına sebep olur. Bunun için yatmadan önce, sahurda, iftarda ve iftar sonrası yatana kadar sıvı tüketimine dikkat edilmelidir. Özellikle bu dönemlerde yetersiz sıvı almak genelde kabızlık sorunlarının görülmesini arttırır. İftarda çay ve kahve tüketildiği için susama hissi oluşmayabilir. Ancak iftar saatinden sahur bitimine kadar mutlaka en az 12- 15 bardak su içilmelidir.

Orucunuzu açtıktan 15 dakika sonra ana yemeğe başlayın
İftara peynir, domates, zeytin gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi hafif yemeklerle başlanılmalı, 10-15 dakika sonra az yağlı et yemeği, sebze yemeği veya salatayla devam edilmelidir. Beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi glisemik indeksi yüksek olan gıdalar yerine; enerji veren ancak kan şekerini dengeli bir biçimde yükselten besinlerden bulgur pilavı, kepekli ekmek veya kepekli makarna tercih edilmelidir. Beslenme düzenindeki değişikliklere bağlı olarak oluşabilecek kabızlığı önlemek için; yemeklerde kurubaklagiller, kepekli tahıllar, sebzeler gibi lif oranı yüksek gıdalar ve ara öğünlerde de taze ve kuru meyveler, ceviz, fındık, badem gibi kuru yemişler tercih edilebilir.

Hazımsızlık ve gaz şikayetlerini önlemek için bunlara dikkat edin

•    İftar vaktinde aşırı yemek yemeyin
•    Öğününüzü 2-3 öğüne bölerek tüketin
•    Çok sıcak ve soğuk besin tüketiminden kaçının
•    Besinleri yavaş yemeğe ve iyi çiğnemeye dikkat edin
•    Yemek sırasında asitli içecek tüketmeyin
•    Yemekle birlikte su tüketin
•    İftardan 45 dakika sonra, 30 dakika ile 1 saat arasında egzersiz yapın

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.230
  • 222.966
  • 28.230
  • 222.966
# 02 Haz 2016 19:42:32
Uzman Diyetisyen Küçük, gün içerisinde sürekli açlık hissi yaşayanların tok tutan besinleri tüketmeleri konusunda uyardı.
 
Küçük, tok tutan besinleri şöyle sıraladı:
 
“Yumurta: En önemli protein kaynağı olan yumurtanın tokluk süresini uzatmaktadır. Sabah kahvaltılarında tüketeceğiniz haşlanmış yumurta ile tokluk sürenizi uzatabilirsiniz. Haşlanmış yumurtayı sevmiyorsanız mantarlı omlet veya menemeni de tüketebilirsiniz.
 
Yeşil çay: Güçlü antioksidan etkisi ile metabolizmayı hızlandırmaya yardımcıdır. Kabuk veya toz tarçınla tükettiğiniz zaman tatlı isteğinizide azaltabilirsiniz.
 
Sirke: Salatalara ekleyeceğiniz sirke tokluk sürenizi uzatmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalar, sirkenin içinde bulunan asetik asidin sindirim hızını yavaşlattığını ortaya koymuştur. Böylece kan şekerinizin daha dengeli yükselmesini ve daha uzun süre kendinizi tok hissetmenizi sağlayacaktır.
 
Salata: Öğünlere koca bir kâse salata ile başlamak veya öğün içerisinde bolca salata tüketmek, öğünde alınan kaloriyi azaltabilir. Sebzeler yüksek posa yoğunlukları ile midede yer tutarak daha çabuk doymamıza yardımcı olmaktadır. İçerisine dereotu ve taze kırmızı biber ekleyerek tok kalma sürecinizi arttırabilirsiniz.
 
Çorba: Yemeklere başlamadan çorba tüketmeniz iştah kontrolünüzü sağlamanıza ve fazla kalori alımınızı azaltmaya yardımcı olacaktır. Su içermesi ve midede basınç oluşturması nedeni ile daha kısa sürede doymamızı sağlarlar. Yüksek yağlı ve kremalı çorbalar olmamasına dikkat ediniz.
 
Yoğurt: Protein içeriğinden dolayı iştah baskılamanıza yardımcı olduğu gibi kalsiyum içeriğinin yüksek olması sebebiyle kilo vermenize yardımcı olacaktır.
 
Yulaf kepeği: Besleyici olduğu kadar düşük kalorilidir. Sabah kahvaltısına veya ara öğünlere, kuru meyveler, kuru yemişler ve süt ilavesi ile hazırlanan yulaf ezmesi uzun süre tok kalmanızı sağlar. Ayrıca, bir başka faydası da bağırsakların çalışmasını desteklemesidir. Kabızlık sorunu çekenler mutlaka tüketmeli.
 
Çörek otu: Öğütülerek ya da tam haliyle salatalara, yoğurda eklenecek çörekotu doygunluk hissi dışında zindelik de yaratır. Maydanoz, dereotu, nane, fesleğen gibi yeşilliklerle hazırlayacağınız kahvaltıda serpeceğiniz çörekotu kilo kontrolünüzü sağlarken, aynı zamanda mide ve barsak sisteminin de desteklenmesinde etkili olacaktır.”

Çevrimdışı eessrraa

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.906
  • 46.124
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.906
  • 46.124
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 10 Haz 2016 21:16:49
Her sahurda en az 60 gr. kadar peynir tüketilmelidir. Ayrıca bol sebzeyi sahurda bulundurmak gerekir. Çünkü bol sebze vitamin-mineral ihtiyacını karşılaması bakımından önem taşır. Beyaz ekmekler yerine tam buğday ekmekleri tercih edilmelidir. Hem daha tok tutarlar hem de B grubu vitaminlerce daha zengindirler. Haşlanmış yumurta da haftada 2-3 kez tüketilebilir. Yağlı yiyecekler tüm gün susama ihtiyacını arttırır. Bu nedenle yağlı yiyeceklerden uzak durulmalı ve bol su içilmelidir. Sahurda en az 600–700 ml su içilmelidir.
Protein içerikli gıdaları tercih edin!
 
Sahur menüsünde peynir çeşitleri ve yumurta protein kaynağı olarak yer almalı. Sucuk, salam ve sosis gibi şarküteri ürünleri sahur için oldukça ağır ve yağlı besinlerdir, bu nedenle tüketmemek daha yerinde olur. Ayrıca baharat içerikleri ile gün içerisinde daha fazla susamanıza neden olurlar. 2–3 dilim tam buğday ekmeği, söğüş sebzeler ve 1–2 porsiyon meyveyi de sahur sofrasına eklemeyi ihmal etmeyin.  Şekerli ürünler erken saatlerde acıkmanıza neden olacağından bu besinler için olan hakkınızı akşama bırakın.  Zeytin hususunda da dikkatli olun ve 5-6’dan aşırıya kaçmayın. Çünkü zeytinlerin tuz içerikleri yüksektir ve susuzluk hissinin erken uyanmasına yol açarlar. Sahur sofrasının başlangıcını ve bitişini su ile yapın.

Çevrimdışı eessrraa

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.906
  • 46.124
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.906
  • 46.124
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 14 Tem 2016 21:13:10
.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.230
  • 222.966
  • 28.230
  • 222.966
# 15 Tem 2016 21:43:34
Bir başka mucize ise şu hadisi şeriftir ;

''Peygamber sav, ayakta su içmeyi men etti.'' Müslim
''Hiçbiriniz ayakta su içmesin. Ayakta su içenler midelerine verdikleri zararı bilselerdi, onu kusmak isterlerdi.'' Müslim

Bizler bugün biliyoruz ki, ayakta içilen su, direkt olarak onikiparmak bağırsağına gidiyor ve midenin gerçek su ihtiyacı karşılanamıyor. Fakat oturarak içilirse su midede birikir, asitle karışıp mikropları öldürür.

Bir diğer mucize de, abdest ile olan hadisi şeriftedir. Resulullah sav şöyle buyurmuştur ;

''Sizden biriniz sinirlendiğinde, abdest alsın.''  Ebu Davud

Abdestin temizlenmek için olduğunu biliyoruz. Günde beş kez azalarımızı yıkadığımız için birçok hastalıktan korunuyor, aynı zamanda da cildimizi besliyoruz. Örneğin suyun yüze sıkça temas etmesinden dolayı, deri sıkılaşır ve canlı bir görünüme sahip olur. Bunun gibi birçok faydası vardır ama, onları birazdan konuşacağız inşallah.

Abdestin temizlik dışında bir faydası daha vardır.
Abdest alırken suyu temas ettirdiğimiz yerlerimiz, vücudumuzun ley hatlarıdır. Yani en önemli noktaları, enerji merkezleridir. Kişi sinirlendiğinde ise, vücudundaki ritmler değişir. İnsan vücudu statik yani durgun elektrik taşıdığı için, zamanla bu elektrik giderilmediği takdirde vücutta ağırlık, stres, sıkıntı gibi sonuçlar doğurur. İnsan sinirlendiğinde ise bu statik elektriğin boşaltılması ve vücudun deri ve kan dolaşımı hareketlerinin değişmesi gerekir. İşte abdest de tam da bu noktada işe yarar, insanı rahatlatır.

Peygamber sav'in abdest ile söylediği bu mucize hadisin yanında, yaptığımız açıklamaları destekleyici bir hadis daha vardır ;

''Öfke şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateşi ise su söndürür. O halde öfkelendiğiniz zaman abdest alın.'' Ebu Davud

Bir diğer hadis ve sünnet mucizesi de sağ tarafa yatmak ile ilgilidir ;

''Sağ tarafınıza uzanıp yatın.''  Müslim
''Resulullah sav, sağ tarafına uzanıp yatardı.''  Buhari, Müslim, Ebu Davud

İnsan kalbi sol tarafta olduğu için, sağ tarafa yatıldığında organlar üst üste gelip fazla çalışmaktan ve yorulmaktan korunuyor. Sol tarafa yatıldığında organlar kalbin üzerine geldiğinden ve kalbin yeri darlaştığından, kalp kendisini daha fazla yoruyor ve bu durum kalbin zayıf düşmesine neden oluyor. Bu zayıflık da kalp yetmezliğine kadar gidebiliyor. Sağ tarafa yatmak ise hem uykuyu kolaylaştırıyor, hem de vücuda ve kalbe yardım ediyor.

1400 yıl geriden geliyosunuz be gülüm
Bir diğer mucize suyun nasıl içileceği hakkında ;

''Peygamber sav, suyu oturarak ve üç yudumda içerdi.''  Buhari
''Suyu üç nefeste için. İçmeden önce besmele çekin, içtikten sonra da elhamdülillah deyin.''  Tirmizi
''Üç nefeste içen kimse suya kanar. Susuzluğunu teskin etmiş olur.''  Müslim
''Üç nefeste içmek sağlık açısından daha yararlıdır.''  Müslim

Üç nefeste içilen su, ağızda daha fazla kaldığı için psikolojik olarak fazla su içtiğiniz hissini uyandırıyor. Ayrıca dil ve tükürük bezleri suyu daha iyi emiyor ve susuzluğun giderilmesini sağlıyor. Böylece antibakteriyel ve antioksidan tükürük oluşuyor ve mikropları öldürüp, ağız ve diş sağlığını koruyor.

Tuvaleti oturarak yapmak sünnettir. Hadisler bize şöyle der ;

''Resulullah, Kur'an inmeye başladığından beri ayakta tuvalet yapmadı.''  Ebu Davud
''Resulullah sav, ayakta idrar yapmayı yasakladı.''  Tirmizi
''Şüphesiz ki ayakta abdest bozmak cefadandır.''  İbni Mace

Bilim ise şöyle der ;
''Ayakta idrar yapıldığında, idrarın bir bölümü mesanede kalıyor. Kalan idrar da birikip taş mesanede taş oluşturuyor; ayrıca mesanede iltihaplanma ve mesane kanseri gibi sonuçlar verebiliyor. İdrar yollarındaki iltihaplanmanın böbreklere yayılması da bir diğer sorun.'' 

Hatta bu durum temizlik açısından da tehlikeli olduğu için, İsveç'te ayakta işemeye yasak getirilmesi gündemde ;

Peygamber sav, bir hadisinde şöyle der ;
''Abdest alırken, gözlerinize abdest suyundan içiriniz.''  Buhari

Bilim ise şöyle der ;

Körlüğe sebep olan trahom (göz enfeksiyonu), ülkemizde görülmese de dünyada yılda yaklaşık 9 milyon insanda ortaya çıkıyor. Geçtiğimiz yıllarda Dünya Sağlık Örgütü ; ''Günde en az bir defa insanlara yüzlerini yıkamayı öğretsek, 9 milyon trahom hastası olmayacak'' diye bir rapor tuttu.

Bir diğer sünnet de yemeğe tuzla başlamaktır.

''Ya Ali! Yemeğe tuzla başla.''  Şir'atü'l İslam
''Yemeğe tuzla başlamak ve bitirmek yetmiş hastalığa şifadır.''  Riyadu'n Nasıhin

Yemeğe tuzla başlamak, sindirim sistemini uyarır. Uyarılan sistem, yenilen şeyleri çok daha kolay hazmeder. Yani yerken tıkanma, nefes almakta zorluk gibi şeyleri engeller. Gıdaların yeterince hazmedilmemesi çeşitli hastalıklar ve mide rahatsızlıkları oluşturabilir.
Ayrıca vücuttaki elektrolit dengesini korur ve tansiyonu sürekli dengede tutar.

''Hamamdan çıkarken ayakları soğuk suyla yıkamak baş ağrısını giderir.''  Ebu Nuaym

Banyo yaparken vücut ısımıza göre sıcak suyla banyo yaptığımız için, vücudumuzdaki kan dolaşımı hızı değişir. Zaten bildiğiniz gibi sıcak suyla banyo yapmak insanı mayıştırır, kan dolaşımı yavaşlar, vücut yorgunluk hisseder. Soğuk havalarda soğuk su ile banyo yapamayacağımızdan, vücuda enerji yayan ayaklarımıza soğuk su dökerek vücudumuzun kan dolaşımını hızlandırırız. Soğuk su insanın hem kan dolaşımını, hem de metabolizmasını hızlandırır, böylece insan dinç olur.

Resulullah sav şöyle buyurdu ;
''Sıcak yemek yemekten sakının!''  Suyuti

''Sıcak yemekten de ne diye sakınalım şimdi?'' demiş olabilirsiniz. Ama ben de size ''alemlere rahmet peygamberi böyle dediyse, bir hikmeti mutlaka vardır'' derim. Sonra da şöyle devam ederim ;

''Yemekleri çok sıcak yemek, mide kanseri riskini 3.3 oranında artırıyor.''

Bu konuya devam olarak başka bir hadis de şöyle ;

''Sıcak yemeğin üflenerek yenmesi uygun değildir.''  Zeynu'l Iraki
''Resulullah sav yiyeceği ve içeceği üflemez; kabın içine de solumazdı.''  İbni Mace

Yemeğe üflediğimizde, aldığımız ve vücudumuzda yaktığımız oksijeni, karbondioksit ve karbonmonoksit olarak yiyeceğe bırakıyoruz. Yani aslında yemeği kirletiyoruz, ve kendimizi zehirliyoruz. Link, Link, Link

Bu sünnet aslında üç şeyi birden içinde barındırıyor.

Birincisi ; Sıcak yemek üflenir, Resul sav de ''üflemeyin'' dediğine göre, ''sıcak yemeğin kendiliğinden soğumasını bekleyin'' demiştir.

İkincisi ; Sıcak yemeği direkt olarak üfleyip ağza götürmek, kişinin sabırsızlığına işarettir. İnsan yemek gibi vücudunun ve nefsinin ihtiyacı olan bir şeyde sabır göstermez, fakat Resulullah sav ''üflemeden kendiliğinden soğumasını bekleyin''  yani  ''sabredin, sabırlı olun'' demiştir.

Üçüncüsü ; Zaten biraz önce bahsettiğimiz ''sağlık'' meselesidir. Hem sağlık, hem de adap meselesi. Zira Kur'an'da açık şekilde ''temiz yiyeceklerden yiyin'' der, üfleyerek verdiğimiz karbon bazlı gazlar hem yemeği kirletir, hem de sağlımıza zarar verir.

Yani bir sünnette üç mucize birden.

Birçoğunuzun daha önce duymamış olması muhtemel bir hadise geçelim ;

''Sizden birinin yiyecek veya içeceğine sinek düştüğü zaman, onu iyice içine batırsın. Sonra çıkarıp atsın. Çünkü sineğin kanadının birinde zehir, diğerinde ise şifa vardır. Halbuki o, zehir taşıyan kanadını önce batırarak kendisini korumak ister, şifalı kanadını sonraya bırakır. İşte bu sebeple tamamını batırınız.''  Buhari, Ebu Davud, İbni Mace

İlk duyduğunuzda ''ıyk lan o ne öle'' demiş olabilirsiniz. Fakat bildiğiniz gibi yemeğe sinek düşmesi çok olağan bir şey. Ben de birkaç kez şahit oldum. Tabi bu hadiste ''sinek düşerse o yemeği mutlaka yiyin'' demek istemiyor. Resulullah sav zamanında kıtlık olduğu için, her kap yemek çok önemliydi haliyle. Bugün bile bir kap yemeğin içine değil sinek, böcek-örümcek hatta fare bile girse, o yemeği hiç çekinmeden yiyecek olan aç insan var dünyada.

''İşte eğer böyle bir durumda yemeğe sinek düşerse, o yemeğe zehirli kanadındaki zehri bırakır. Siz diğer kanadını da sokun ki, panzehiri de bıraksın ve yemeği yemenizde bir sakınca olmasın.''  manasındadır bu hadis.

Bilimsel açıklamasına gelirsek şayet, bu hadisin doğruluğu bizzat İngiltere ve Amerika'da kanıtlanmıştır. Harvard Üniversitesi bu konudaki araştırmasında aynı sonuca varmıştır.

Üzerinde durulması gereken bir diğer sünnet kesinlikle ''namaz''dır. Kur'an ''namaz kılın, namazı dosdoğru kılın'' der. Fakat namazın nasıl kılınacağı konusunda tek bir ayet olmadığı için, bizler bunu hadislerden yani Peygamber sav'in sünnetinden öğreniyoruz. Çünkü aksi halde namaz kılamayız. Herkes kendi kafasına göre namaz tarifi yapamaz.  Harici kafalı insanlar ''namaz aslında duadır, istediğin şekilde yaparsın, aklından geçirsen de olur, elini kaldırsan da..'' derler. Biz de onlara Peygamber sav'in ''Namazı ben nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın'' sözünü hatırlatır ve Peygamberin bu sünnetinin mucizelerinden bahsederim..

Namazdaki hareketlerin her biri mucizevidir. Zira bu hareketler esnasında vücudumuzdaki neredeyse her şey bir değişime uğrar. Öncelikle namazdaki tüm hareketler kalbin daha iyi çalışmasını ve kanın tüm vücuda ulaşmasını sağlar. Eğildiğimizde sırt ve karın kaslarımız hareketlenir.

Secde ise en güzelidir.
Yer çekiminden dolayı, vücudumuzdaki kanın en zor ulaştığı yer başımızdır. Secdeye vardığımızda ise vücuttan taze kan beynimize doğru akar. Bu ise hem yüz güzelliği sağlar, hem erken bunamayı önler, hem de hafızayı kuvvetlendirir ve beyni aktifleştirir. Namaz kılanların yüzünün bu kadar güzel olmasının sebebi hem abdest suyunun günde 5 kez yüze değmesi, hem de defalarca secde etmesindendir.
Bilimsel birçok kanıt için ;

Tüm bu mucizelerden bihaber olanlar ya namazı Kur'an'dan anladıkları kadarıyla becerebileceklerine inanır ve hala sünneti reddeder, ya da komple namazı reddeder..

Peygamber sav'in üzerinde önemle durduğu bir mesele de misvaktır.

''Eğer müminlere zorluk vermeyecek olsaydım, her namazdan önce dişlerini misvaklamalarını emrederdim.''  Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Hanbel

''Misvak kullanın. Çünkü misvak hem ağzı temizler, hem de Rabbin rızasını kazandırır.''  İbni Mace

''Sizin ağızlarınız Kur'an yollarıdır. Onları misvakla temizleyiniz.''

''Misvak kullanarak kılınan namaz, misvaksız namazdan 70 kat üstündür.''  Hanbel

''Hz. Peygamber sav, sabah kalkar kalkmaz ilk iş dişlerini misvaklardı.''  Ebu Davud, Hanbel

Yani anladığımız kadarıyla misvak kullanmak bir sünnet.
Hem de önemli bir sünnet.

Misvakın faydaları şöyle ;

Ağız kokusunu giderir.
Diş çürümelerini önler.
Diş etlerini güçlendirir.
Diş kanamalarını önler.
Balgamı önler.
Ağız kuruluğunu önleyerek akıcı konuşmayı sağlar.
Sesi güzelleştirir.
Ağızdaki mikropları öldürür.
Bakteri oluşumunu engeller.
Gözlere faydası vardır.

Çevrimdışı sevgicim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 721
  • 221
  • 721
  • 221
# 16 Tem 2016 13:18:10
Topuk dikeni yaşayan oldu mu

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK