Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.144
  • 53.126
  • 4.144
  • 53.126
# 21 May 2017 21:34:21

Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı
Sen kimin yetimisin
Kimi bekliyorsun durduğun yerde
Sağır bir günün sonunda dilsiz bir gece
Sarıp sarmalıyor seni
Gökyüzü gıcırtıyla kapanıyor üstüne
Bak ömrün yarılandı
Karanlığı kullanmayı öğrenmelisin

Çevrimdışı RAMSES1

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 961
  • 5.015
  • Lise Branş Öğrt.
  • 961
  • 5.015
  • Lise Branş Öğrt.
# 21 May 2017 21:50:50
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı
Sen kimin yetimisin
Kimi bekliyorsun durduğun yerde
Sağır bir günün sonunda dilsiz bir gece
Sarıp sarmalıyor seni
Gökyüzü gıcırtıyla kapanıyor üstüne
Bak ömrün yarılandı
Karanlığı kullanmayı öğrenmelisin
güzel şiir

Çevrimdışı gertosun

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 256
  • 747
  • 256
  • 747
# 21 May 2017 23:13:49
VAR GİT YOLUNA KAPTAN
Kaptan al limandan demirini, bekleme beni gemine.
Ben yorgunum kaldıramam denizleri, deryaları.
Aşkın yorgunuyum, yaşamın yorgunuyum, düşüncelerimin yorgunuyum kaptan… Anlatmak istediklerim var daha benim.
Kaptan sen var git deryalarına bekleme beni. Yorgun yüreğimle geçmem gereken fırtınalarım, ıslanmam gereken yağmurlarım var…
Beni bekleyen düşüncelerim var kaptan. Olgunlaşmamış fikirlerim, yarım kalmış hayatım var benim.
Kaptan demir al, bekleme beni.
Seyretmem gereken yıldızlar, çekmem gereken hasretler var.
Kavrulması gereken ateş üstünde bir kalbim var benim.
Yangınlar içinde dinlemem gereken şarkılarım, türkülerim, şiirlerim var.
Henüz dalıp içinde kalmam gereken bir hüzün bulutum var benim.
Sen var git deryalarına açıl kaptan, gelemem ben.
Benim de demir alıp açılmam gereken hüzün ve keder denizlerim var.
Gezmem gereken başı dumanlı dağlarım, yıkanmam gereken çağıl çağıl ırmaklarım var. Duymam gereken sevgili kokusu, ısrarla umut ettiklerim var.
Hasret yangını içinde sevmem gereken kavuşma ihtimalim var benim.
Yanlış anlamadın kaptan, sevmem gereken kavuşma ihtimalim var.
Kavuşmayı beklerken, kavuşmaktan daha çok kavuşma ihtimalini sevmişim ben.
Var git yoluna kaptan, var git, açıl denizlerine.
Benim açılmam gereken dev dalgaları olan bir hayatım var.
Daha esintisine dayanacağım yıldız, karayel, keşişleme rüzgârlarım var.
Dolunay gecelerinde yürümem gereken yollara, yorgunluğumu tohum serpen bir çiftçi edasıyla serpmelerim var.
Seher vakitlerinde el açıp, Allah’a dualarım var benim.
(Mirza Tazegül/ sessizliğimle dans kitabından)

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 22 May 2017 00:54:33
Anılar defterinde gül yaprağı
Gibi unutuldum kurudum
Başıma düştü sevda ağı
Bir başıma tenhalarda kahroldum
Sen kim bilir rüzgârlı eteklerinle
Kim bilir hangi iklimdesin, ben
Sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim sensiz
Bu sessizlikle

Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevir gözlerime
Yoksa sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim
Sensiz bu sensizlikle

Cahit Zarifoğlu

Çevrimdışı yusuf2303

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 234
  • 2.446
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 234
  • 2.446
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 22 May 2017 13:11:23
                                    Mavi Ölüm


yine sana sesleneceğim

senin kim olduğunu hiç bilmeden

senin kim olduğunu en çok bilerek

isyankar zambakların çılgın nilüferlerin

dört nala açan kiraz çiçeklerinin

dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım

sarı bir hüzün kızıl bir gurur

ve siyah bir öfkeyle konuşacağım sana

……..

 

sana oklardan değil yayadan bahsedeceğim

gülün dikeninden değil

gülleri ve dikenleri doğurmaktan yorulmayacağım

topraktan söz açacağım

akan su gelmeyecek kelimelerime



suyu şefkatle kucaklayan damlaları dinlendireceğim

………

 

yine sana sesleneceğim

senin kim olduğunu hiç bilmeden

bilmek istemeden

……

 

alaattin’in sihirli lambasından çıkan cin bana gelseydi

ve ne dilersem dilememi isteseydi

hiçbir şeyi elde etmeyi dilemezdim

bir şeyden vazgeçmek isterdim sadece

hayatta bir şeyden vazgeçmek lütfedilseydi

bedeli her şeyim olsa bile

sana seslenmekten vazgeçmek isterdim

garip değil mi sana seslenmekten vazgeçtiğimi

bundan hoşlandığımı düşünüyorsun belki de

oysa sana seslenmek bütün hesaplarımı gördüğüm şu dünyadaki

tek geride kalmış hesap benim için

bu dünyadaki tek yük

bu seslenişin kalbini avucumda tutabilmek

kürek mahkumu için kürek neyse

benim içinde sana seslenmek o

bir yandan gemiyi ufka ulaştırmanın tek yolu

öbür yandan bileklerimden sızan kanların

gönlümü işgale yönlendiği bir rotanın can suyu

oysa ben sana kürekten değil gemiden bahsetmek isterdim

atalarım bana kadınlara gökyüzünü

gemileri ve yelkenleri anlatmayı öğrettiler

sen kürekleri yağlı urganları

geceyi siyaha gömen fırtınaları öğretmeye çalışıyorsun

sana ellerimle dokunarak gözlerimle okşayarak

göstermek istedim

rüzgarla şişen beyaz yelkenleri

ama senin vaktin yoktu

ben bunu hiç anlayamadım

kavmimin kadınları bana öğretmediler ki

bazı kadınların beyaz apoletlerden daha çok

siyah apoletleri sevebileceğini

……….

 

sana sesleniyorum

ve gözlerin bileklerimden parmak uçlarına

toplanmış kan pıhtılarını seyrediyor

kürekleri bırakamıyorum

önce yücelttiğin sonra terkettiğin aşkın onuru için

kalemi biran elimden düşürmüyorum

Ankara kalesinin önünde

sana sesleniyorum

………..

 

benden kaçıp cennete gitmek isteseydin

seni cennetin kapısına kadar götürürdüm

bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı

cehennemle konuşur seni ona anlatabilirdim

oysa sen ne cenneti isteyebilecek kadar aşık oldun

nede cehennemi isteyebilecek kadar ayrılık

seviyorum seni ama dedin

hoşça kal diye ekledin

şimdi gitmeye mecburum

belki yine gelirim, umarım gelirim

 

son sözün oldu

 

cennet ve cehennemin dillerini

savaş naralarını ve aşk şiirlerini

gazelleri ve boleroları öğreten atalarım

senin sözlerinin anlamını öğretmediler

hiçbir şey söylemeden gittin

ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim

dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana

ve kalemimle ilk defa yavan gözlerle baktın

yine yeniden sadece sana sesleneceğim

müebbet bir aşk dışında

bildiğim tüm duygularımı terkedeceğim

 

sana sesleneceğim yine

 

seni sadece kuru bir sevgiyle değil

derin bir hüzünle binlerce yıllık bir gururla

ve pervasız bir öfke ile sevdiğimi duyuyor musun

mütevazı bir sevgiyle değil

küstah bir aşkla sevdim seni

ben osmanli gibi

kollarımın yetişmediği bir aşkı kucaklamaya çalışırken

sen köprülerin ülkesindeki venedikteki son sancağı

kışın üşümemek için şal yaptın kendine

neden bilmiyorum özlemin artıyor içimde

gün geçtikçe eksilir demiştim oysa

atalarımın öğrettiklerine ters düşse de

sana inanırım bilirsin

zamanla unutursun demiştim

niye daha derinleşiyor öyleyse

derinleşiyor özlemin

 

ve gönlümde bir iç savaşta dökülen kanları

coşturuyor ayrılık sözlerin

öfkelerimin kararlılığını

aşka katık ederek konuşacağım

bedenim bu dünyayı terkedene kadar

………

 

öyle sanıyorum ki

hüzünle ve acıyla pek barışık olmadığın için

benden uzun yaşayacaksın

benden sonra kelimelerim gelecek gönlüne

onların benden geldiğini bir tek sen bileceksin

küstah bir aşkla seveceğim seni

ben savaş ve ölümle haşir neşir olan

kelimeler dışındakileri unutmaya gayret edeceğim

ömrümün geri kalanında

 

sana sesleneceğim yine

 

ben seni beyrut gibi sevdim ama

sana ne mağribi nede manhatten’i anlatamadım

bağdat ve şam’ı işgale yeltenmişken

venedikten gelen ihanet tarumar etti ordularımı

sarı bir keder, kızıl bir kibir, siyah bir isyanla konuşacağım sana

senin kim olduğunu hiç bilmeden

ağlayan zambakların dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım

senin kim olduğunu en çok bilerek

kavmimin bana vaadettiği tüm aşkları terkedeceğim

müebbet bir aşk, sarı bir hüzün

kızıl bir gurur ve siyah bir öfkeyle konuşacağım

bu dünyayı terketme müjdesi gelene kadar

…….

 

hüznü, gururu ve öfkeyi bilseydin keşke

hüznün beni aşan taşkınlığını

gururumun binlerce yıl önceden miras kalmış hoyratlığını

öfkelerimin hiç bir zaman sona ermeyecek ve azalmayacak kararlılığını

anlayabilseydin

 

anlatabilirdim sana

 

seninle yaşanan bir aşktan sonra

ayrılığın ölüm bile olsa

 

mavi bir ölüm olacağini...


ÖMER ÇELİK

Çevrimdışı mavii158

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.586
  • 5.268
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.586
  • 5.268
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 22 May 2017 14:12:46

Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar

Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o delişmenlikler neydi
Ne bu kadere boyun eğmişliğim
Ne bu acıdan korlaşan yürek
Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım

Beni kötü yakaladın haziran
Gamlı, yıkık eylül sonuma
Bir ilk yaz tazeliği getirdin
Masmavi göğünle
Cana can katan güneşinle
Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
Çiçekler açtı dokunduğun
Çimler büyüdü yürüdüğün
Ve güller katmer oldu güldüğün yerde

Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
Dallarım yere değiyor
Güneşi batmadan saçlarının
Bir dolunay doğuyor bakışlarından
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
Ölebilirim artık

Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
Baksana; parmak uçlarım ateş
Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizliğe
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalım on üçüncü aylara

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.304
  • 223.494
  • 28.304
  • 223.494
# 22 May 2017 15:15:35
    DEME BARİ
Bir yudum aşkını bana çok gördün
Çöllere atıp da yüz deme bari
Vermek istemedin istemek verdin
Kendini kendinden süz deme bari

Hem her şeyde varsın hem hepsinde yok
Elestte tek oldun dünyada bir çok
Hem yay ol diyorsun hem hedef hem ok
Çıktığım yokuşa düz deme bari

Beni tat diyerek sen beni tattın
Sanki beni benim için yarattın
Vuslat bile yoktu hicrana attın
Bensiz ol benimle gez deme bari

Tövbeye muhtaçken tövbemin ahı
Sensiz işlemedim hiç bir günahı
Madem ki sağımdan çektin eyvahı
Solumda durana yaz deme bari

Güya her perdeden öte yerdesin
Ya perde yok ya sen sana perdesin
Tamam sustum sormuyorum nerdesin
Taktığın perdeye göz deme bari

Nice dilberleri peşine takıp
Kimin yolda kimin çölde bırakıp
Hadi gel der gibi uzaktan bakıp
Attığın kazığa naz deme bari

Serdar Tuncer

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.941
  • 47.505
  • 2.941
  • 47.505
# 22 May 2017 16:00:56
Kalbimde yeise yer yok, leylaklar sarkar
Şapkamın kenarından, akşamüstleri kahır
Dolaşırım habire sokaklar kalbime çıkar

Nasıldır acının kalbine damlayışın söyle
Acısuyu gelir gibi ağzına sunturlu bir sözün
Açılacağın bir deniz de yok senin, yürüsen
Peşinden gelir arsız kahır
Annenin yüzünü hatırlarsın bunaldıkça
Anneler, Allah gibi ancak bunaldıkça hatırlanır

Uğrak kahveler bulamazsın, birkaç aşina yüz
Yalnızlık heryerde yalnızlık
Sıcak bir bardak çay, heryerde çaydır

Ihlamur kokulu sokaklarına uyanamadığın
O çocuk berraklığındaki şehir
Sadece hatıralarında vardır
Ödeşecek bir şeyler ararsın ardında kalan
İlkgençyazlarda aşık olduğun kız
Şimdi mutlaka anadır



Bak, bahar geçiverdi kaldık yine
Bu kaçan kimbilir kaçıncı bahar
Anlamakla yoruluyorum bazan
İçimde acı bir hüzün var

Annemin yüzünü hatırlıyorum bunaldıkça
Ve Allah’ı..   
                       
  'İlhami Atmaca'

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.144
  • 53.126
  • 4.144
  • 53.126
# 22 May 2017 23:06:19

Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya

Insanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi...
Ne kadar ugraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı....
Ne zaman ne gelecegini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!

Insanlar vardır; derin bir okyanus...
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.

İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu...
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.

İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı basüşına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.

Insanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri baska bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı...
İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.

Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir cekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan...

Can Yücel

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 22 May 2017 23:32:00
Çabuk akan tez giden
ilk geyik avında ölenler
çarpıntı başlarıdır insanlığın
Uzakta, ta burada
Ünlü bir can sıkıntısını
Ufalar bir zümrüt sakal
Yeldeğirmeni
ve uçuşan leylekler
beyaz saçlı atın
kar yıllığını rüzgar hallerini
kahraman atın
madalya anına bitişik
dört nala koşan sesi
oradan uzaktan ta buradan
siyah
çatık kaşlı gelincik tohumlarına
benzer sezişleriyle
gelişir yapılı kaygılar

II

bir ayıp giyotin
çün ağaç sağa dönmez
soldan kuşatılır
çün ağaç şaşırır
ağaç ölür
Ama sapına kadar
Bilhassa büyük
Erkek
Tam erkek bir el
Yani kolun ucuna kadar gelmiş de
Yumruk bile olmuş
ve bilhassa bu büyük bir el
beynelmilel büküp yapma çelikleri
gündelik insanı kaldırıp
bir de tanrıya şarkısını söylerse
Belirli bir yapısı
belli bir geçmişi olan
nereye değdiğini bilen
düğün yapısı fırçasıyla
toprak ve topraktan sonrasını
aynı çığlığı atan
ve karalar içinde

III

haydi
şu kaçar su durur mu
gök içimizden bir zenci çağırır
zenci zenci
bir büyük geniş başlı
şikayet mi ne olur
açık açık çağırır aşkını
burda mı daha mı uzakta
bütün bir geceye
dayar alnını
öyle ki alın
mübarek bir şeydir

Cahit Zarifoğlu

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.304
  • 223.494
  • 28.304
  • 223.494
# 23 May 2017 17:23:57
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin,
bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

Can Yücel

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.144
  • 53.126
  • 4.144
  • 53.126
# 24 May 2017 08:13:28
Hergün biraz daha yoruyor beni
Hasretinle başa çıkamıyorum
Hergece bir yerden vuruyor beni
Sağ salim sabaha çıkamıyorum

Savaşta geçirdim sanki bir ayı
Düşmandan almadım ben bu yarayı
Giderken verdiğin tek sigarayı
Hatıradır diye yakamıyorum

Vicdanın halimi hiç mi sormuyor ?
Küsecek ne yaptım aklım ermiyor !
Zalimsin demeye dilim varmıyor
Tavrına bir isim takamıyorum

Yeterki mektup yaz canımı dile
Yetmezse uğrunda çektiğim çile
Nazar değer diye resmine bile
BESMELE çekmeden bakamıyorum...

Cemal Safi

Çevrimdışı harikulade

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 565
  • 9.457
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 565
  • 9.457
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 24 May 2017 09:27:51
HOŞGELDİN
Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
Özledik.
Gözledik...
Hoş geldin!
Biz
bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM.....

N.Hikmet RAN

Çevrimdışı yusuf2303

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 234
  • 2.446
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 234
  • 2.446
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 24 May 2017 10:01:20
                                            İMTİHAN
Bazen bulur bazen buldum zanneder
 Bazen buldum zannetmişken bir imtihanla kaybediverir
 Aradığını bazen bir çift gözün derûnunda bulur
 Bazen kaybeder kendisini insan
 Bir çift gözbebeğinin ta içinde

Genç adam da ararmış Aşkı ararmış
O kitaplarda okuduğu filimler de seyrettiği
 Hayalini kurduğu rüyalarda gördüğü aşkı aramış yıllar boyu

Bir gün bir kütüphaneden bir kitap almış
Oturmuş sabaha kadar okumuş yutmuş o kitabı ezberlemiş
Bazen sayfaları birbiri ardınca çevirmiş
Tekrar okumuş Tekrar okumuş
Ve o kitapta ki aşka vurulmuş genç adam
 Sonra kitabı kapatmış sabaha karşı düşünmeye başlamış
Acaba böyle aşıklar gerçekten var mıdır?
 Böyle bir aşık Böyle bir maşuk Böyle bir çift göz gerçekte de var mıdır?

Kitabın kapağını kaldırıp bakmış ki
 Kendinden önce okuyanların isimleri var
 Bir tane bayan ismi Acaba? demiş
Bir ömür beklediğim aradığım acaba o olabilir mi?
 O da bu kitabı okurken filan sayfada benim düşündüğümü düşünmüş müdür?
 Falanca sayfayı okurken böyle bir tebessüm etmiş midir?
 Falan yerde gözlerinden yaşlar süzülmüş müdür bir bir?

Hayaller kurmaya başlamış
Sabah olduğunda genç adam Aradığım sevgiliyi buldum! demiş
O kadın benim bir ömür aradığımdan başkası değil
 Göreceğim onun gözlerini, onun gözlerinin kapısından gireceğim yüreğine

Sabah olunca o isimde ki herkese birer tane mektup yazmış
Adresleri bulmuş fihristten
 Göndermiş mektupları ve beklemeye başlamış
Bir iki üç dört beş

Günler günleri kovalamış haber yok
 Bir sabah eve geldiğinde posta kutusu
 Kalbi güm güm atmaya başlamış çıkartmış o
 Ondan bir mektup
 Hemen alelacele merdivenleri koşarak çıkmış
Bir taraftan zarfı açmış okumuş cevap
 Genç adam sizi tanımıyorum bir kez bile görmedim yüzünüzü Zaten görmem de gerekmez bir tek gördüğünü sevmez gözler ama itiraf edeyim yazdıklarınıza vuruldum Sizde benim hoşuma gittiniz

Genç adam hemen bir cevap karalamış oracıkta
 Cevabını beklemeye koyulmuş, iki üç gün
 Hani beklerken de zaman geçmez
 Koşmuş gelmiş bakmış posta kutusunda bir mektup
 Hemen bir cevap
 Bir mektup bir cevap
 Beş yıl boyunca karşılıklı mektuplaşmışlar
 Birbirlerinin ne yüzünü ne de gözünü görmemişler bu zaman diliminde
 Delikanlı dayanamamış artık yakmış hasret yüreğini
 Bir mektup yazmış
Hanımefendi sizi görmek istiyorum Yüzünü görmeden özüne vurulduğum kadını merak ediyorum Ne olur buluşalım
 Cevap gelmiş
Hay hay Filan gün falan sahil kasabasında falan yerde bekliyorum Beni tanımanız için yakamda da kırmızı bir gül olacak

Zaman geçmek bilmemiş
Genç adam şiirler okumuş türküler söylemiş
Nihayet o sabah geldiğinde iki saat evvelden belki
 Koşturup o sahil kasabasına gelmiş, beklemeye başlamış

Martıların sesi bir başka
 Dalgalar bir başka vurmakta sahile
 Simitçi çocuk bile o gün bir başka güzel
 Yüreği alt üst pır pır
 Vakit yaklaştıkça yerinde duramaz olmuş
Karşıdan gelenlere Acaba o mu? Belki de budur
 Hepsinin yakasına bakıyor Yok o değildir! O değildir!’
En son bakmış ki karşıdan birisi geliyor.
 Muhteşem bir endam saçlar bellere kadar dökülmüş

Bakışlar alıp insanı asırlar ötesine kıtalar ötesine götürecek kadar güzel
 Ve o kadar tatlı bir tebessümle genç adama doğru yürüyerek geliyor ki
İşte demiş İşte biliyordum o
 Ona doğru yürümeye başlamış yaklaşmış,
Tam karşı karşıya gelmişler göz göze bakmışlar
 Genç kız bir tebessüm edip delikanlının önünden sıyrılıp geçmiş ki;
 Arkada ellili yaşlarda kalın camlı gözlükleri olan, yüzü çiçek bozuğu,
 Seksen kilo kadar 1,50 boylarında, yakasında kırmızı bir gül olan bir kadın

Dönüp bakmış giden kıza
 Gel! der gibi bakmakta o güzellik
 Diğerinin gözlerine bakmış yalvararak bakıyor
 Hayır! demiş Ben bir anda vurulduğuma değil
 Yüzünü görmeden özüne vurulduğum kadına gideceğim
İhtiyar kadının önüne gelmiş durmuş elini uzatmış
Merhaba demiş Ben filanca Kadın tebessüm etmiş
Delikanlı sizi tanımıyorum ama şu karşı kaldırımda ki kız var ya sizi görünce gözleri ışıl ışıl oldu Yakasında ki gülü çıkartıp benim yakama taktı ve dedi ki
Şşş Teyze imtihan! imtihan
 Delikanlı dönüp bakmış ki! genç kız kollarını açıp kendisine doğru gelmekte

Bazen yıllar sürer bir gözün kapısından içeri girmek bazen bir an
 Ve o imtihanı verenler o kapıdan içeri girip
 O gönülde bir ömür misafir olurlar
 Gözler ki aşk kapısının tokmağıdır gözler ki aşkın kapısıdır
 Girmesini bilene!!
                                        Serdar TUNCER

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.008
  • 23.135
  • 5.008
  • 23.135
# 24 May 2017 21:57:24
"CEBECİ İSTASYONU VE SEN" ŞİİRİNİN HİKAYESİ..

"Yavuz Bülent Bakiler, Sivaslı bir ailenin çocuğu. 60’lı yıllarda mezun olmuş, Ankara Hukuk’dan. O dönemlerde üniversite okumak epey zor.
Bakiler, Anadolu’nun yiğit delikanlısı… Kazanmış gitmiş Ankara’ya. Her şey güzel, her şey yerli yerinde.
Üniversite içerisinde dostlarıyla beraber bir “mecmua” çıkartıyorlar, mecmua içerisinde Bakiler Hoca da yazıyor.
Ekip öyle bir ekip ki millî ve manevi hissiyatı dolgun gençlerden oluşuyor. Denemeler, şiirler, fikri yazılar…
Bakiler’e ailesi devamlı baskı yapıyor. “Yavuz, sana kız bulduk. Bırak üniversiteyi gel, evlen.” diye.
Bakiler, okuma aşkıyla ailesine sitem ediyor. Bırakmıyor üniversiteyi okumaya devam ediyor.
Bu arada Mecmua çalışmaları da devam ediyor üniversitede.

Mecmua içerisinde yazan bir kız var. Adı Fatma.Hep karamsar şiirler yazıyor. Bakiler’in dikkatini çekiyor bu durum gidiyor Fatma’nın yanına.
Bakiler Fatma’ya soruyor, “neden hep karamsar şiirler yazıyorsun? bak herkes vatan, millet, bayrak diye yazıyor.”
Fatma gözlerini kaçırıyor Bakiler Hoca’dan ve şöyle diyor “hâlâ neden böyle şiirler yazdığımı anlamadın mı Yavuz?”
Bakiler, Anadolu’nun yiğit delikanlısı… Anlıyor belki ama dile getiremiyor. Fatma, mecmuadan ayrılıyor, yazmayı bırakıyor.

Gel zaman git zaman Fatma mezun oluyor. Ankara’dan ayrılırken Yavuz’u da görmek istiyor. Ne otobüs ne de uçak… Sadece tren.
Bir bahar ayında Fatma’yı yolculamak için Cebeci’de buluşuyorlar. İstasyona doğru adım adım yürüyorlar.
Tabiî, yağmur başlıyor şimşek çakıyor. Fatma, “Yavuz” diyor ve ağlıyor. Bakiler, Anadolu’nun yiğit delikanlısı içten içe yanıyor.
Aradan epey bir yıl geçiyor. Bakiler de mezun oluyor gidiyor, evleniyor. Bir haber alıyor Fatma da evlenmiş.
Fatma’nın iki de çocuğu olmuş. İki çocuğu da olmuş ama Fatma Yavuz’u hiç unutmamış.
Bu haberi alırken bir haber daha gelmiş Bakiler’e. Fatma kendini asmış. Bu haberi alan Bakiler, Cebeci yoluna düşmüş yine.
Yine bir bahar günü Cebeci’de “Cebeci İstasyonu” şiirini yazmış. Tarih tekerrür etmiş olmalı ki yine hafiften bir yağmur varmış.
Bakiler Hoca daha sonra “Bu ve bundan sonraki tüm şiirlerimi Fatma için yazdım.” diyor yakın çevresine..."
___________Alıntı

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK