Anlamlı Yazılar

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.288
  • 223.372
  • 28.288
  • 223.372
# 09 Haz 2020 19:46:16
      KAYBEDİLENLER

       Bir gün insan virgülü kaybetti.
O zaman cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı.
       Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti.
Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti.
Alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Artık ne bir şeye kızıyor ne de bir şeye seviniyordu. Üstelik hiçbir şey onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu.
       Bir süre sonra soru işaretini kaybetti.
Artık soru sormaz oldu. Hiçbir şey ama hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu. Ne kainat ne dünya ne de kendisi umurundaydı.
       Birkaç sene sonra iki nokta işaretini kaybetti.
Artık davranış sebeplerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.
      Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız tırnak işareti kalmıştı. Kendisine ait tek bir düşünce bile yoktu. Yalnız başkalarının düşüncelerini tekrarlıyordu.
      Son noktaya geldiğinde düşünmeyi, okumayı unutmuş vaziyetteydi.

--Alıntıdır--

Çevrimdışı hicran10

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.240
  • 6.574
  • 1.240
  • 6.574
# 10 Haz 2020 00:13:36
Bazı insanlar, hayatlarını kendileri şekillendirir;
Bazıları ise hayatın onlara neler getireceğini pasif şekilde bekler.
Bu iki çeşit insan arasındaki fark, birinin dolu dolu yaşaması, diğerinin sadece var olmasıdır.

[M. Gerber]

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.135
  • 53.072
  • 4.135
  • 53.072
# 10 Haz 2020 00:40:15
Kaç yaşındayım bilmiyorum,
Karşıma çıktığın gün doğdum işte..
Gerisini Sen hesapla artık.
Yaşım;
Seni yaşamışlığım kadardır Benim…

Didem MADAK

Çevrimdışı harslan05

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.365
  • 69.092
  • 3.365
  • 69.092
# 10 Haz 2020 01:52:47
İnsan sevmeli:
Bazen bir insanı,
Yahut bir ağacı,
Ya da kanadı kırık bir kuşu..
Zaten sevmezse insan,
İnsan mı olur?

Cahit Zarifoğlu

Çevrimdışı hicran10

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.240
  • 6.574
  • 1.240
  • 6.574
# 10 Haz 2020 14:35:43
Ey bir çocuğun en içten Gülüşünde kalan güneş!...
Kalbimi sana uyarlıyorum Akla beni!..

Ahmet Erhan ..

Çevrimdışı myphile51

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.034
  • 4.011
  • 1.034
  • 4.011
# 10 Haz 2020 14:38:42
             🌹 ​Silahını Teslim Et Ona 🌹

Ahzab Harbi’nde, hendek kazmaktan yorulan Sa’d bin Muaz (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz’in yanında oturmuş dinleniyordu. Bu esnada, toprak taşıyan Zeyd bin Sâbit (r.a.)’in çalıştığını görünce, ona işaret ederek;

-‘Yâ Resûlellah, dedi, Allâh’a hamd olsun ki, bunun babası beni sağ bıraktı da, sana îmân etmek şerefini bana nasip eyledi. Buas günü, ben bunun babası Sâbit bin Dahhâk ile boğaz boğaza boğuşmuştum!

Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz,

” Fakat, onun bu oğlu, ne iyi çocuktur’, buyurdu.

Zeyd bin Sâbit (r.a.)’in bir ara gözlerini uyku bürüyüp kendisi uyuyakalmıştı. Kalkanı, oku, yayı ve kılıcı yanında olduğu halde, orada çalışmakta olan diğer Müslümanlar, onu hendeğin kenarında uyur bir halde bırakarak etrafı dolaşmaya gitmişlerdi. Bu esnada onun yanına gelen Umâre bin Hazm, şaka için, silâhını alıp saklamış, Zeyd bin Sâbit’in de bundan hiç haberi olmamıştı… Uyanıp silâhını bulamayınca da, heyecanlanmış ve korkmuştu! Resûlüllah Efendimiz bunu işitince, Zeyd’i çağırttı. Ona,

” Ey uykucu! Sen uykuya daldın, nihâyet silâhın da kaybolup gitti’ buyurduktan sonra, ‘Bu çocuğun silâhının nerede olduğunu kim biliyor?’ diye sordu.

Umâre bin Hazm,

-‘Yâ Resûlellah, ben biliyorum. Silah benim yanımdadır, dedi.

Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz,

-”Silâhını teslim et ona! buyurdu ve şaka yollu da olsa, Müslümanları korkutmayı veya onların herhangi bir şeyini alıp saklamayı yasakladı.

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 11 Haz 2020 00:57:37
Şiyir, soğan doğrarken gelen gözyaşı gibidir; şiir ise Cem Yılmaz'ın aşağılayıcı esprilerine gülenlere bakıp, yapacak hiçbir şey olmadığını anladığımızda, içte oluşan o kekremsi çaresizliğe benzer.
 İzdiham Sayı: 31, İzdiham Dergisi

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.288
  • 223.372
  • 28.288
  • 223.372
# 11 Haz 2020 10:09:14
 NEDEN SEVİNÇLER DEĞİL DE, HÜZÜNLER İZ BIRAKIR YÜREKTE?


      İki mahkum, yağmur sonrası demirlerin arasındaki küçük pencereden dışarı bakar.
Biri der ki “Öf her taraf vıcık vıcık çamur oldu!”
Diğeri der ki “Kaldır kafanı bak ebemkuşağı çıktı rengârenk!”
En son siz kime iyilik yapmıştınız?
Peki, en son size kim kötülük yapmıştı?
Bize iyiliği dokunan insanları çabuk unutuyor ama kötülüğü dokunanları unutmuyoruz…
Günde binlerce başarılı cerrahi müdahalede bulunan doktorları görmüyor, bir tane sargı bezi unutan dikkatsiz doktoru unutmuyoruz…
Yine binlerce polis namusuyla dürüstçe işini yapıyor, rüşvet alan iki polisten dolayı tüm teşkilatı karalıyor hepsi böyle bunların diyoruz…
Gündemden düşmeyen iki tane mankeni biliyor, hepsini de öyle kabul ediyoruz
Terk ettiklerimizin sayısını bilmiyor, terk edenleri unutmuyor ve asla affetmiyoruz…
Yolsuzluk yapan -deprem sonrası da yargılanan- müteahhidi, Veli Göçer’i tanıyor, ama yıkılmayan yüzlerce binayı yapanları tanımıyoruz.
İktidarın yaptıklarını görmüyor yapmadıklarını biliyoruz.
Öğrenciyken iyi notu biz alıyor kötü notu hoca verdi diyoruz…
Sayısız örneklendirilebilir bunlar.
Biz iyi şeyleri unutmada balık hafızamıza sığınıyor, kötü şeyleri unutamamada deve kinine bürünüyoruz
Sürekli şikâyet ediyor, sürekli bir yerlerimizi kanatıyor bir türlü mutlu olmayı beceremiyoruz…
Oysa Oktay Rıfat nasıl güzel değiniyor hayatın ıskaladığımız yerlerine, farkında olamadıklarımıza, kıymetini bilemediklerimize…

Son Söz

Boğazından lıkır lıkır
Geçen
Şu suyun kıymetini
Bil
Nedir ki bu mavilik
Deme
Pencerenden görebildiğin
Kadar
Göğün kıymetini
Bil
Kıymetini bil çiçek açmış
Bademlerin
Beyazın siyahın
Yeşilin
Pembenin kıymetini
Bil
Dirilik öyle bir şey ki
Yürekte
Sevinçler
Çırpınır
Kavak yelleri eser insanın
Başında
İnsanoğlu kızar öfkelenir
Savaşır
Halk için girişilen
Savaşta
O korkulu
Sevincin
Öfkenin kıymetini
Bil
Bil ki
Bu
Budur işte
Güneş
Yalnız dirileri ısıtır
Güneşin kıymetini
Bil

       Kötüyü düşünmek kötüyü çağırmaktır unutmayın! Polyanna olun demiyorum, ama karamsar da olmayın. Yarım bardak suya baktığınız da , bu bardağın yarısı boş demeyin, bu bardağın yarısı dolu deyin yeter…

Çocuğunuzun, sevgilinizin, babanızın, elemanınızın, patronunuzun dolu tarafını görün; kötüye meyletse de kalbiniz, aklınıza iyi yanlarını getirin…

Hepimiz bu ülkede yaşıyor eksik olanları hepimiz yaşıyoruz ama yaşadıkça ve yoğunlaştıkça da eksildiğimizi görüyoruz…
Enerjimizi yitiriyor, etrafa nefretle bakıyoruz.
Siz umut dolu cıvıl cıvıl çevreniz olsun istiyorsanız siz öyle olun önce!
Siz somurtan, sürekli dert yanan şikayet eden birini ne kadar istemiyorsanız bilin ki onlar da istemiyor…

Şimdi sorun kendi kendinize: “Ben ne kadar aranan bir arkadaşım ve arkadaşlarımın beni aralarında görmek istemelerinin gerçek sebebi ne?”

Bir de tavsiye –naçizane- siz de, sizin geçmişiniz de çocukluğunuz dahil kötü iz bırakan kimler varsa, hepini affedin yüreğinizde, ama samimiyetle…

İşte o zaman rahatlayacak ve bunca yıldır nasıl kendi kendinizi boşu boşuna yediğinizi anlayacaksınız
Ama önce kendinizi affetmek şartıyla!
Şimdi sıra sizde.
Sevinçler iz bıraksın artık yüreklerinizde.

B. H. GÖKÇE

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.135
  • 53.072
  • 4.135
  • 53.072
# 11 Haz 2020 10:56:48
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi ?
O gidenler de hep senin gibiydiler...

Rubailer, Ömer Hayyam

Çevrimdışı myphile51

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.034
  • 4.011
  • 1.034
  • 4.011
# 11 Haz 2020 12:48:53
Kaç yaşındasın? dedi
Yürek yaşındayım dedim
Nasıl yani? dedi
Dedim ki; Yürek yaşım hep çocuk, bazen haşarı
Yürek yaşım bazen çılgın genç
Bazen romantik ve çılgın bir aşık
Haksızlıklara dur diyen isyankar bir asi
Yürek yaşım bazen orta yaş
Hiç bitmeyen koruma duygusuyla dolu
Yürek yaşım bazen bir kelebek
Narin, kırılgan ve hassas
Yürek yaşım bazen uçsuz bucaksız bir papatya tarlası
Saf ve doğal
Yürek yaşım ne olursa olsun içinde nefret olmayan sevgi dolu
Yürek yaşım gülümseyen bir çocuk
Yürek yaşım sadık bir dost
Yürek yaşım bir anne
Yürek yaşım hiç bitmeyen bir mavi
Sonsuz sınırsız ve masum
Yani yürek yaşım uçsuz bucaksız
Mavi masmavi sevgi
Yürek yaşım kaç yaşında olursa olsun
Benim yürek yaşım hep çocuk
Sahi sizin yürek yaşınız kaç?

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.288
  • 223.372
  • 28.288
  • 223.372
# 12 Haz 2020 00:13:26
*Vatana ihanetin nedeni olmaz.
  Er ya da geç bedeli olur. 

            C *  Mustafa Kemal  ATATÜRK   C *

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]   öğretmenimizin imzasından alıntı..

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 12 Haz 2020 00:42:05
Gölgesi hafif insanlardan olasın demişti, gölgesi hafif,
karşısındaki insana ağırlık vermemektir..
     İbrahim Çolak

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 12 Haz 2020 00:58:31
........
Anadolu´nun ovalarını, bağ ve bahçelerini bodur meyve ağaçları doldurmaya başladı. Bir eliniz cebinizdeyken bile en üst daldan meyve yiyebiliyorsunuz. Bana kalırsa hiç adil değil.
Bu ağaçların daha verimli olduğu, ayrıca ürün kaybını asgari seviyede tuttuğu söyleniyor. Doğrudur. Fakat neye göre?
Zayiat olarak görülen miktar, esasında kurdun kuşun, börtü böceğin hakkıdır. Gerçi kimyasal tarım ilaçları nedeniyle börtü böcek tarla ve bahçelere yanaşamaz oldu. Sanki sebebini bilmiyormuş gibi, ?arılar neden yok oluyor´ diye tartışıyoruz bir de.
Ormanların en derin yerlerinde, insansız dağlık kesimlerde, birdenbire karşımıza bakımsız bir kiraz ağacı falan çıkar. İşte bu ağaç, bir kuşun filanca bahçeden alıp ormanda yediği meyvenin yere düşen çekirdeğinden büyümüştür. Hudayinabit.
Dağ köylerinde, yol kenarlarında ve bazı bahçelerde gördüğümüz büyük meyve ağaçları her daim iyidir. Alt dallar yaşlılar ve yolcular içindir. Orta kesimler çocuklar ve hane halkına gider. Elin veya merdivenin uzanamadığı dallar ise kuşlara kalır. Böylece herkes hakkını, nasibini almış olur.
Bodur meyve ağaçları bana, çevresine faydası olmayan ?üretken´ insanları hatırlatıyor. Meyve ağaçlarını bile çağın ruhuna uygun hale getirdik galiba.
AĞACIN GÖVDESİ, İNSANIN YÜZÜ
Çocukluğumun İstanbul şehrindeyiz. Kış gelince, babam beni yakın bahçelere götürürdü. Yaprakları dökülmüş, sadece kara gövdesi kalmış ağaçları sorardı bana. ? Bu ne ağacı? ? Dut. Bilirsem neşelenir, aferin der, dönüşte bir şeyler ısmarlardı. O vakitler bütün bunlara bir anlam veremezdim. Neden?
Artık anlamını biliyorum. Babam aslında ağaçları değil, insanları öğretiyordu bana. İşin hikmeti buydu. Ağaçlar üzerinden insanları tanıma sanatı?
Dalların meyve doluyken seni herkes tanır ve severdi. Yaprakların gölge verdiğinde yanına gelen, senden istifade eden çok olurdu. Kış ise zor günler, ağır şartlar demekti. İnsanlara verebileceğin yahut onların senden alacağı hiçbir şey yok. Dalın bile doğru düzgün yanmaz. Böyle zamanlarda da seni biliyor, seviyor ve yanına geliyorlar mı? Kim geliyorsa hakiki dostun işte oydu.
Bana otuz beş yıl sonra bu dizeyi yazdıran ve şimdi uzak bir hatıraya dönüşen eski bahçeler: ?Ağaçlar gövdesinden tanınır baba.´
MEYVE VEREN İLE VERMEYEN
On altı sene boyunca, penceremden hep aynı vaziyeti seyrettim. Baharla birlikte başlayıp yaz başında biten yorucu bir manzara.
Odamın karşısında iki ağaç var. Komşu gecekondunun bahçesinde. Biri erik, diğeri kavak ağacı.
Erik ağacını daha çiçekteyken rahatsız etmeye başlıyorlar. Meyveler ufaktan kendini gösterir göstermez, dallar çocukların istilasına uğruyor. Ağacın dalları kırılıyor, yeşil yaprakları yerleri dolduruyor. Son meyveye kadar sürüyor bu durum. Kimi aşağıdan taş atıyor, kimi sopayla vuruyor. Nihayet kırılmış dalları ve örselenmiş haliyle baş başa kalıyor. Bu sene de iyi hırpalandı. İnsanlar alacağını aldı ve gitti.
Erik ağacı asla yılmıyor. Küsmüyor. Geri kalan günlerde dinleniyor, yaralarını sarıyor ve bahar gelince hiçbir şey olmamış gibi tekrar çiçeğe duruyor. Başına ne tür sıkıntıların geleceğini bildiği halde...
Kavak ağacı mı? İnce uzun bir şey. Neredeyse gölgesi bile yok. Ona kimse dokunmuyor, zarar vermiyor. Dalına yuva yapmış bir çift kargayla birlikte yaşayıp gidiyorlar.
Bu maalesef böyledir: Esersiz ve emeksiz ilerleyenlere, sadece kendisine faydası olanlara kimse dokunmaz. Onların muarızları yoktur. Ortaya bir eser çıkarmış, kayda değer bir başarı göstermiş, bazı iyilik ve güzelliklere vesile olmuşsanız, birileri çıkar ve size zarar vermek, ciddiyetinizi kundaklamak için her yolu dener, hasımlık ederler. Dünya tam olarak böyle bir yerdir. Hoş geldiniz.
 İbrahim Tenekeci

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.288
  • 223.372
  • 28.288
  • 223.372
# 12 Haz 2020 10:12:09
Görünenle yetinirsen eğer, sadece tırtılı bilirsin. Çirkindir ya tırtıl, gönlünü çelmez. Görünenin ötesine geçmek istersen eğer, aradan örtüyü kaldırıp da gönül gözü ile bakarsan, kelebeği bulursun karşında. Güzeldir ya kelebek, gönlün ona akar. Lakin gönül gözünle görürsen eğer, kelebeğe değil tırtıla sevdalanırsın

Çevrimdışı burcum7

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.400
  • 41.874
  • 5.400
  • 41.874
# 13 Haz 2020 00:13:41
“Dünya bir oyun bahçesi, bunu çocuklar biliyor ama biz büyüyünce unutuyoruz.”

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK