Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 30 Ara 2012 14:42:42
Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim..
Ya da asla birini severken karşılığını beklemedim...
Dostluğuma değer biçmedim,
Sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim.
Sevdiysem sonuna kadar gittim..

Bitirdiysem, öldürse de hasreti geriye dönmedim...
Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım...
Ama hata insana mahsustur dedim..
Affettim, af diledim..
Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim.
Onlar, belki beni saflıkla yargıladılar..
Belki de, içten içe sinsice güldüler..
Ama asıl unuttukları şuydu..
Ben Aldanmadım..!
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar.
Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için...
Kaybetmek, onlar için bir alışkanlık haline geldiği için.
Oysa, ben hiç insan kaybetmedim..!
Sadece, zamanı geldiğinde ;
Vazgeçmeyi bildim o kadar...!!!!!!!

CAN YUCEL

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 30 Ara 2012 22:21:49

Ils sont Eux

Ağır ceza reisi duruşmaya girerken
safir bir göz yapışıyor kırmızı yakasına
kırmızı yakaları var yargıç cübbelerinin
Fransız ihtilalelinden kalma.
Burslu okuduğu yıllardan kalma ceza reisinin
garip bir tarafı var
kaşlarını çatınca bir çocukluk
dolduruyor yüzünü
ürkünç bir uğursuzluk
gülümsediği sıra.
Garip bir tarafı var valinin
makam arabasına binerken her seferinde
bakır bir dudak karışıyor kırmızı saçlarına
saçlarını parmaklarıyla taradığı zamanlar
bu dudak
öpüyor onu hain bir yumuşaklıkla.
Safir göz görünmüyor yargıca
kendini valiye vermiyor bakır dudak
görmüyor alay komutanı tekmil alırken
gömleğine bir damla civanın sızdığını
bir gözyaşı, bir ukde anlamı kazanarak.
Kimse görmüyor buruşuk pardesüsüyle bir babanın
kırılgan bir yelpaze olduğunu akşam eve girince
karısı
katlanmış kilimlerle uyum içinde
kolunu büküyor, dayıyor elini yanağına
büyük kız kanepede bu ara
bir göl gezintisine çıkmıştır
kelebek ölülerinden bir ırmakta
sürüklenmektedir lisebirdeki oğlan.
Kız için
sırlara karışmaktır
bir gölün ortasında olmak
erkek kardeşi bir türlü
varamaz herhangi bir sırra…
İki yanında neden akar binlerce bu kelebek?
Binlerce kanatlı çekirge neden uçar
beyninin yukarsında?
Evde soba yanıyor
önce çalılar geçiyor çocukların boğazından
sonra ağaç kökleri yırtıyor damarlarını
bütün ailenin.
Dışarda soğuk
safirden, bakırdan, cıvadan bir gece uçuyor
gece uçarken kulaklarına dokunuyor bekçinin
bekçi
mavi zehir şiddetinde düdük çalarak
bir soru soruyor karanlığa
bütün cevaplar sendedir, saklama
diyor karanlık ona
bekçi en saklı yerinden bir banka broşürü
bir piyango bileti çıkarıp gösteriyor
copunu gösteriyor lisebirdeki oğlana
sonra acılı olduğu açıkça anlaşılan
bir kadına bıyık buruyor
buruk bir sabah
başlıyor acılı olduğu
açıkça anlaşılmayan
dünyada.
Ağır ceza reisi
santa luçia söylüyor traş olurken
maiyet memurluğundan beri aksatmadan
yaptığı gibi vali sabah sabah
parlatıyor
zaten pırıl pırıl olan siyah
kunduralarını.
Kışlada alay komutanı
barakaların kar altında öksüz
duruşlarına bakarak
susuyor, söylemiyor bildiği tek şiiri
'güzel olan hiçbir şey hülasa edilemez'
demiş çünkü Valéry.
Çünkü serbest düşünme zamanı geçti artık
şimdi mesai saati
disiplin kurulunun toplantısı var
arşivde sicil belgeleri damgalanacak
tayinler imzaya girecek
teftişe gidecek generaller
rüya, okşayış, Tevrat
gibi kelimeler
gündemin dışında.
Yurttaşlar uygunadım çalışmalarıyla
söktüler kariha yarımküresini yerinden
bir pusula koydular açtıkları boşluğa
titreyen, korkak ibresiyle bu pusula
kuzeyi gösteriyor serbest
düşünme zamanlarında ;
safir bir göz görünce karıştırıyor yönü
tırnaklarını yiyor bakır bir
dudak ona yaklaşınca ;
cıvadan bir gözyaşı
bari olsun istiyor
bütün mesai boyunca.
Buruşuk pardesülü adam dalgın
gittikçe daha dalgın, elinde cetvel
masada hesap makinesi, pusula
yetmiyor dibe dalmasına
bağlıyor kalın bir urganla beline
ağır bir sandık
salıyor kendini
yeşil yosunların
kırmızı balıkların
uçan kabarcıkların
derinliklerine
orada
bir sandık buluyor
yakutlar, altınlar, pırlantalar
adam dibe inmek için beline bağladığı
sandığını keşfediyor dibe ulaştığında.
Öyleyse adamın eyvah ışıdı yüreği
eve dönmesine gerekçe
bulamıyacak bir daha.
Eyvah çattı kaşlarını, ayağa kalktı yargıç
elindeki kalemi
gülümsüyor, kıracak!
Atıldı öne, denize doğru lisebirdeki oğlan
denize, yakuta, entegral hesaplarına.
Kardeşim!
diye haykırdı ablası arkasından
fırladı kanepeden
kopardı kafasını bekçinin
safirden bir baltayla.
Anneleri
mutfakta kalan son bakır sahanı
alüminyum olanıyla değiştirdi.
Mesainin bitimine on kala
istifa etti vali
çamurlu bir yoldan
yayan yürüdü sınıf arkadaşı
olan nalbantın dükkanına.
Alay komutanı oğlu için
otomobil satın aldı
Mercury marka.
Kış geçti, öksürük haplarıyla
geçti cumartesi
hiçbirşey söylemeyen sözlere varmak için
herşeyin sonuna kadar söylenmesi gerekti
incir… yarpuz… karamela…
la havle ve la kuvvete illa billah.

(1981)

 

İsmet Özel
 

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 30 Ara 2012 22:59:02
Cebeci İstasyonu ve Sen

Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Sıcak bir kara sevda
Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
Acımsı, buruk.
mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizliği üstümüzden atamıyorduk
Bir saçak altında kararsız, yorgun
Saatlerce duruyorduk
Kimse görmüyordu bizi

Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
Bir başka türlüydü bu insanlar
Sen bir başka türlüydün
Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi
Gözlerin gözlerimde erimekteydi
Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
Beni bırakma diyordun

Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
Bir yalnızlık duyuyorduk
Ağlıyordun, ağlıyordun...

Cebeci İstasyonunda bir tren
Nefes nefese soluyordu
Gerilmiş bir keman teli gibiydik

Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat
Bilmem kaça vuruyordu
Bir yağmur yağıyor inceden ince
İçimizdeki binbir düşünce
Harmanlar misali savruluyordu
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi
Tiril tiril titriyordun
Gitsek gitsek diyordun.

Yüreğimin atışından deli gönlümce
Sırıl sıklam, paramparça, permeperişan
Türküler söylüyordum
Ağlıyordun, ağlıyordun...

Şimdi, şimdi seni düşünüyorum
Cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin
Paramparça düşmüş gönül ufkuma
İki yıldız gibi gözlerin
Gel Ey ciğerime saplanan hançer
Gel ey yüreğime oturmuş kurşun
Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
Gel artık
Ne olursun  

  

Yavuz Bülent Bakiler

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
 

Çevrimdışı tayper35

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.459
  • 4.227
  • 1.459
  • 4.227
# 31 Ara 2012 23:36:51

SESSİZ GEMİ
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden

Yazar : YAHYA KEMAL BEYATLI

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.287
  • 230.810
  • 29.287
  • 230.810
# 01 Oca 2013 22:25:37
Gül ey Mekke! Gün senin günündür
Gün senin fetih günündür.
Gül ki, bu dönüş sanadır.
Baksana,
Dün bağrından koparılan yiğitler dönüyor sana
Erak topraklarını savuran rüzgar dönüyor önce
Ardından büyük bir birlik;
Başlarında Halid bin Velid!
Arkadan ey Mekke!
Senin topraklarında yaşarken
Rabbim Allah'tır dedi diye sövülen,
İşkence gören,
Her tarafı kıpkızıl kurban taşları gibi
Kan içinde kalan muhacirler geliyor.
En önde Zübeyr bin Avvâm geliyor
Hani sekiz yaşında müslüman olan
Hani onbeş yaşında senden koparılan
Amcası onu bir hasıra sarmıştı hani
Ateş dumanına tutmuştu
Küfre dönsün diye.
Ama o dönmedi küfre
Ve peygamber yıldızlarından biri olarak
En önde sana dönüyor ey Mekke!
Sonra bir bölük halinde Beni gıfarlar geliyor!
Bayrakları Ebu Zer Gıfari'nin elinde…
Şu müslüman oluşunu Kâbede ilan edince
Bayılana kadar dövülen Ebu Zer geliyor.
Eslemler geliyor bölük halinde
Müzeyneler bin kişilik alayla geçerken çölden
Tekbir sesleri geliyor göklerden
Ey Mekke başka kimi bekliyorsun söyle!
Hz.Hamza'yı mı?
Musab bin umeyr'i mi?
Onlar,
Şehitler ordusuyla tebessüm ediyorlar sana
Ve baksana
Gözleri ışıl ışıl
sana yaklaşan ve tozu dumana katan
bir alayı seyrediyorlar
Kapkara bir taşlığı andıran bu alay da kim
Bir hareketlilik semada…
Bunlar ölüme susamış savaş erleri Ensâr!
Ve en ortada simsiyah sarığıyla Yâr!
O an Peygamberler ayakta,
Melekler ayakta
Şehitler ayakta…
Ey Mekke Kalkabilirsen sen de kalk
Çünkü gönüllere safâ geliyor
Hazreti Muhammed Mustafa! geliyor.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.287
  • 230.810
  • 29.287
  • 230.810
# 02 Oca 2013 07:49:36
Benim dostum olmak;
Ben farkında olmadan ardımdan iyilik yapmak,
Bana dualarında da yer ayırmak,
Fark ettirmek kalbinde ayrı bir yerde var olduğumu,
Üzüldüğümde benden önce ağlamak belki..
Sevincime ortak olmak
Sahiplenmek ben acı çekerken gülememek...

Benim dostum olmak;
Yanık bir yüreğe sahip olmak
Aciz insanlara içi yanmak
Elinde olsa varını yoğunu verebilmek Allah yolunda
Cömert olmak sevgisini sunarken
Herşeyi,herkesi sonsuz bir sevgiyle kucaklamak..

Benim dostum olmak;
Hatalarımda sırtımı sıvazlamak değil
Açıkca gerçekleri yüzüme vurmak tokat gibi,
Kendine gel silkelen diyebilmek..

Benim dostum olmak;
Beni kendi kadar tanımak,
Bir bakışımdan anlamak içimden geçenleri,
Tek bir kelimemden içimdeki fırtınanın farkına varmak...

Benim dostum olmak;
Gönülden gönüle bir bağ kurmak,
Aynı anda hissetmek birbirini,
Mesafeleri yok saymak..

Çevrimdışı s.kahya

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.773
  • 33.615
  • Müdür Yardımcısı
  • 8.773
  • 33.615
  • Müdür Yardımcısı
# 02 Oca 2013 10:36:47
...

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 02 Oca 2013 11:55:13
Söylesem Söyleyebilsem Ah Derdimi

söylesem ah söyleyebilsem derdimi
mehtaplı bir gecede açabilsem sana kalbimi
göreceksin seninle dolu
desem, diyebilsem ki seviyorum seni
çılgınca aşığım sana
ama demem, diyemem
çünkü aramızda dağlar, denizler
ve benim o kahrolası gururum var
bu böyle sürüp gidecek
sen, seni sevdiğimi bilmeyecek, öğrenmeyeceksin
ben her gece yıldızlara seni sevdiğimi söyleyeceğim
sana asla...
çünkü aramızda dağlar denizler
ve benim o kahrolası gururum var..

Victor Hugo..

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 02 Oca 2013 23:12:55
Sevgilim,
Yetimim benim,

Aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken

Kapılar kapalı, dünya buzlu cam
Uyuşmuş gözlerimin önünde
Hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan

İkimizin yerine dinliyorum
Sevdiğin şarkıları
Siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
Gömleklerini, kazaklarını, kokunu
Senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken
Gün boyu elimde kahve fincanı

Kapıyı açmıyorum
Telefonlara çıkmıyorum
Başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların

Sevgilim,
Yetimim benim,
Nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata
Öldüğünden haberi yok fotoğraflarının

Murathan Mungan.

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 03 Oca 2013 14:56:19
Her nasılsa yalnızsın
Bir giz gibi deliyor yüreğini
cansıkıntılarının burgusu
ve hep bir şeyler eksik gibi
bir şeyler bekler gibisin

Yeni bozgunlar
yeni yenilgiler peşindesin
Bir bozkır kuraklığına dönmüş için
Oysa yalnız bir öpüştür
gurbeti türkülere dönüştüren

Çoktandır su vermedin
çiçeklere ve yüreğinin çeliğine
Zaman terkisine almış da öpücükleri
koşuyor sessizliğin ve yalnızlığın
iyotlu kıyılarına

Bir yol ayrımı ki yanlışla doğru
hüzünlerle sevinçler kolkola
Sen ki ey kalbim
yanlışları ve hüzünleri taşıdın
bunca zaman

Taşıyamaz yüreğinin batık sandalı
bu yalnızlığı,bu can sıkıntılarını
Yaşam gelincikler gibi beklerken seni
gecenin kapısını çalma
ey kalbim

A.Telli

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Oca 2013 00:37:01
Nereden Bileceksin

O eski hülyaların sahile vurduğunu
Yakama bir muamma taktığım gün hatırla
Gurbetin mahşerimde bir sıla bulduğunu
Dağlar gibi eriyip aktığım gün hatırla

Nereden bileceksin, şehrin sokaklarında
Kaybolan ışıkların gözlerim olduığunu
Her seher yüreğimde açan karanfillerin
Her akşam ellerimde sararıp solduğunu
Nereden bileceksin

Kim bilir, belki bir gün kapıma geleceksin
Siyah tüylü martılar yorgun pencerelerde
Benimle ağlayacak benimle güleceksin
Göğsümde ızdırabı Deniz fenerlerinin
Hayatımdan fışkıran hüzne gömüleceksin

Her şairin bir gülle bahtiyar olduğunu
Bir sana bir göklere baktığım gün hatırla
Gönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu
Sigaramı sessizce yaktığım gün hatırla

Bilemezsin içimde bir denizdir yaşamak
Sen denizin en uzak noktasında şen şakrak
Ben kırgın dalgalarla avunurum derinde
Gemilere yosunlu mendiller bağlayarak

Nereden bileceksin fesleğen köklerinin
Hercai bulutlardan bıkıp usandığını
Ansızın kayıveren yıldızların ardında
Vuslatı bekleyen bir kalbin yandığını
Nereden bileceksin

Yağmura boyun büken susuz topraklar gibi
Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin
Sinesinde bi-vefa bir sırrı saklar gibi
İnfazına yürüyen ölü tutsaklar gibi
Gözlerinin hicranlı yaşını sileceksin

Tatlı bir rayihanın göklere dolduğunu
Irmaklara karışıp aktığım gün hatırla
Gölgelerin ruhumu görüp kaybolduğunu
Mavi bir şimşek gibi çaktığım gün hatırla

Gülümse ve uzaklaş çünkü anlayamazsın
Bu kopan fırtınayı Yusuf'un yüreğinde
Koyu bir çaresizlik ayinidir yalnızlık
Züleyha'nın menekşe büyüyen gözlerinde

Nereden bileceksin kayalara tutunan
Devlerin birer birer vurulup öldüğünü
Rüyaları süsleyen eşsiz mücevherlerin
Bir dervişi görünce yere döküldüğünü
Nereden bileceksin

Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin
Kollarında rüzgarlı bir deprem karanlığı
Kapı aralığında sessizce gireceksin
Işıldayan bu gönül şahikası önünde
El pençe divan durup sen de eğileceksin

Bülbülün lalezardan neden kovulduğunu
Bu hayal zindanını yıktığım gün hatırla
Balığın susuz kalıp suda boğulduğunu
Acılar evreninden çıktığım gün hatırla

  

Nurullah Genç
 

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 04 Oca 2013 11:11:54
AYNA


Bir gün birden bire çıkıp geldi kadın
Karanlıktan önceydi elleri
O, güneyli yalnızlığını unuttu
Adam yarım kalmış şarabını…
Dünyanın gözleri önünde buluştular
Çarpık iki mısra gibiydiler.
Kadın cebinden çıkarıp merhem sürdü adamın yarasına
Adam kadının yalnızlığını sevdi
Adam yalnızlığı zaten seviyordu
Adam kadını sevdi
Adam kadını zaten seviyordu



Gece kelebeklerinin başı dönüyordu ekşilikten
Adam, Romalı kadını bulup çıkardı kitaplardan
Yanına Spartaküs’ü ve plebleri koydu
Kadın, baldırı çıplak isyancıları sevdi
Adamın göğsünde terledi bakışları kadının
Elleri karanlığın göbeğinde birleşti
Kanatsız bir çoğul eki beklediler
Ve Roma yıkıldıktan sonra nihayet seviştiler
İlk defa seviştiler
Kadının göğsünden kuşlar uçuştu
Adamın-
-sa
ayakları dibindeydi ırmak…
Kadın cenneti düşündü
Hemen oracıkta ikna oldu yaşamaya
Adam bırakıp gitti Roma’yı…

...

Bi ara yukarı sokaktan insanlar da çıkıp geldi
Ağlakçaydı herkes
yarımcaydı
Hala ölmek isteyenler de vardı
Kadın kederli ellerlinden bahsetti onlara
Göğün mavisinden konuştu bi müddet
Bi de küçük yıldızın baladı duruyordu masada…
Adam dedi ki kadına;
sen Mısır’ı bilirsin
tanrı Amen’i Teb’de öldürdü Roma
bundandır İskenderiye’nin boynu büküklüğü
al şu yüreği dizginle

Kadın, Kavafis’ten şiirler okudu gece yarısı
“yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün”
Ayna kırıldı…
Adamın yüzü parça parça dağıldı yerde
Kadının birden bire gelişi gibiydi
adamın aynada dağılışı
Biraz da ona içtiler
sonra tekrar seviştiler
yedi bin yıl geçti
uyandılar sonra
...
 

irfan BALIK

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.287
  • 230.810
  • 29.287
  • 230.810
# 04 Oca 2013 16:54:26
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
......
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Çevrimdışı queen_19

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 60
  • 601
  • 60
  • 601
# 04 Oca 2013 23:57:57
En güzel deniz:
 henüz gidilmemiş olanıdır...
 En güzel çocuk : henüz büyümedi.
 En güzel günlerimiz :
 henüz yaşamadıklarımız.
 Ve sana söylemek istediğim en güzel söz :
 henüz söylememiş olduğum sözdür...
 Nazım Hikmet

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 Oca 2013 18:29:34
Anneme Mektup

Ben bu gurbet ile düştüm düşeli,
Her gün biraz daha süzülmekteyim.
Her gece, içinde mermer döşeli,
Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.
Böylece bir lâhza kaldığım zaman,
Geceyi koynuma aldığım zaman,
Gözlerim kapanıp daldığım zaman,
Yeniden yollara düzülmekteyim.
Son günüm yaklaştı görünesiye,
Kalmadı bir adım yol ileriye;
Yüzünü görmeden ölürsem diye,
Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim
  
Necip Fazıl Kısakürek

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK