İbretlik Hikayeler

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.942
  • 47.514
  • 2.942
  • 47.514
# 20 Mar 2016 10:01:19
.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.363
  • 223.980
  • 28.363
  • 223.980
# 20 Mar 2016 10:13:43
KISSADAN HİSSE SAATİ..

Bir gün çok fakir giyimli bir kadın yüzünde bir hüzünle manava girer.Dükkan sahibine mahcup bir şekilde yaklaşır.

Kocasının çok hasta olduğunu,çalışamaz duruma düştüğünü ve yedi çocuğu ile birlikte aç kaldıklarını ve yiyeceğe ihtiyaçları olduğunu söyler.

Manav ona ters bir şekilde bakarak derhal dükkanını terk etmesini ister.Kadın ailesinin ihtiyaçlarını düşünerek

Lütfen efendim der’ paramız olur olmaz getirip ödeyeceğim’.

Manav:Kendisine bir kredi açamıcağını çünkü onun eski müşterisi olmadığını, kendisinde bir hesabının bulunmadığını söyler.

O sırada dükkanın dışında bekleyen bir müşteri ikisinin arasında devam eden bu konuşmayı dinlemektedir.

İçeriye girerek manava yaklaşır ve ‘ben o kadının almak istediklerine kefilim der’. Ailesinin ihtiyacı olan şeyleri ona ver’.

Bunun üzerine manav çok isteksiz bir şekilde kadına döner ve ‘bir alışveriş listen var mıydı?diye sorar.

Kadın evet efendim der.’

Tamam ‘der manav şimdi onu şu terazinin kefesine koy onun ağırlığınca diğer kefeye istediklerinden koyacağım.

Kadın bir an duraklar,sonra başını önüne eğer ve çantasını açarak üzerine bir şeyler karalanmış kağıt parçasını çıkarır ve manavın kendisine gösterdiği kefeye özenle bakarken başı öne eğiktir.Manav ve diğer müşterinin gözleri terazinin kefesine dikilirken hayretle büyümüştür.Manav müşteriye dönerek kısık bir sesle ‘inanmıyorum’ der.İnanılacak gibi değildir.Müşteri manava gülerken manav çoktan diğer kefeye eline geçeni doldurmaya başlamıştırama nafile,diğer kefeyi yerinden bile kıpırdatamamıştır. Terazinin kefesi artık üzerindekileri almayacak kadar doldurulduğunda çaresiz hepsini bir torbaya doldurarak kadına verir. Şaşkınlıkla üzerinde bir şeyler yazan kağıdı eline alır ve okur.Birde bakar ki orada bir alışveriş listesi yoktur.Sadece bir dua yazılıdır.

"Allah'ım! Neye ihtiyacım olduğunu ancak sen bilirsin.Kendimi sana teslim ediyorum . . .

Çevrimdışı eessrraa

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.906
  • 46.126
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.906
  • 46.126
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 20 Mar 2016 10:24:34

 
"Allah'ım! Neye ihtiyacım olduğunu ancak sen bilirsin.Kendimi sana teslim ediyorum . . ."

+++++

Çevrimdışı sufkta

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 9.951
  • 36.898
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 9.951
  • 36.898
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 20 Mar 2016 10:58:06
+1 hacile öğretmenim

Yüce Rabbim sen ne kadar büyüksün, nelere kadirsin
çok etkileyici

Çevrimdışı sınıfçı20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 20 Mar 2016 12:34:18
Birgün Halife el-Müstencid billah Abdülkadir Geylani k.s. Hz.lerinin ziyaretine gelmişti.Şeyhe hitaben;
_Bana bir keramet gösterirmisin?diye sordu.
_Nasıl bir keramet istiyorsun dedi Şeyh Geylani k.s.
_Elma istiyorum dedi halife
tabiki elma mevsimi değildi.
Bunun üzerine Abdülkadir Geylani k.s.elini havaya uzattı birden eli üzerinde 2 elma peyda oldu Cenabı Allah c.c.tarafından Şeyh birini kendine alıkoydu birinide el-Müstencid billaha verdi.
Geylani Hz.leri k.s.kendindeki elmayı 2 ye böldü içi bembeyaz kokusu misk gibi idi
El-Müstencid billahta kendine verilen elmayı 2 ye böldü elmayı içi kurt dolu olarak buldu.
_Neden seninki misk kokulu benimki ise içi kurtlu?diye sordu
Geylani Hz.leri k.s.;
__Seninkine zulüm eli değip kurtlandı Benimkine ise velayet eli değip misk gibi koktu açıklamasını yaptı.
Zulum bulaşıb el değdiği yeri çürütür tuttuğu şeyi kurutur Zulümde hayır bereket te yoktur.

Çevrimdışı eessrraa

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.906
  • 46.126
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.906
  • 46.126
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 20 Mar 2016 13:45:41
  nemrud, dağlar gibi ateşi yakmış ve hz.ibrahimi içine atmış..uzaktan bir güvercin, gagasında bir damla su ile görünüyor.. ateşin üzerine dökecek.." ne işe yarar bir damlacık su?" diyorlar.."olsun" diyor güvercin,"dostluğumuz belli olsun.."
  dualarımızı küçümsemeyelim,az görmeyelim.. hepimizi saran bu zulüm ateşine karşı, dilimizde billur saflığında bir damlacık dua olsun... kardeşlerimize yollayıp, kardeşliğimizi gösterelim, belki birimizin duası hepimizi ateşten korur... aminnnnn....

Çevrimdışı sınıfçı20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 20 Mar 2016 18:20:10
BEYLER HANIMLARIN SİTEMLERİNİ NİÇİN HOŞGÖRMELİ?

Evde zaman zaman tartışmalar oluyor, bundan ciddi şekilde de huzursuzluk duyuyordu. Gerçi kendisi bu tartışmalarda sessiz kalmıyor, diline geleni de hanıma söylemekten çekinmiyordu. Ama yine de tatmin olmuyor, büyük bir haksızlığa uğradığını düşünüyordu.

Hatta bunun, halife Hazreti Ömere şikâyeti gerektirecek bir durum olduğuna da inanıyordu.

Yine bir gün aynı şekilde bir tartışmaya girince aklına koyduğunu hemen tatbik etmek isteyerek doğruca halifenin evinin yolunu tuttu. Maksadı belliydi. Hanımın bu huysuzluğunu bir bir anlatacak, böylece halifeden gelen ceza tavsiyesini hem de olanca şiddetiyle evde uygulayacaktı.

İşte bunun için gelmişti halifenin kapısına kadar. Ancak o sırada garip şeyler oldu. Evden sesler geliyordu. Kulağını ister istemez kabartınca durumu anlamakta gecikmedi. Halifenin hanımı da tıpkı kendi hanımı gibi sözler söylüyor, halifeye sitemler yağdırıyordu. Herkesin titrediği koskoca halife Hazret-i Ömer ise bunları sessizce dinliyor, yer yer cevaplar veriyor; ama asla kızmıyor, kızma gereği de duymuyordu.

Durumu anlayınca vazgeçti kendi hanımını şikâyetten. Tam geriye dönmek üzere iken, açılan kapıdan halifenin sesi duyuldu:  Ey Allahın kulu, nereye gidiyorsun, ben buradayım, gel meselen ne ise sor.

 Şey.. dedi. Şeyi söyleyecektim de.

 Neyi söyleyeceksen söyle, çekinme. İster istemez açmak zorunda kaldı meselesini:

 Ben hanımımı şikâyete gelmiştim, gördüm ki senin hanımın da tıpkı benimki gibi sözler söylüyor, sitemler yağdırıyor. Sen ses çıkarmıyor, geçiştiriyorsun. Bunun için ben de vazgeçtim şikâyetten. Geri dönüyorum.

Burada hanımın hakkını açıklama gereği duyan halife, şöyle izah etti durumu:

 Bak, dedi bu hanımın bana olan iyilikleri, hizmetleri, sabır ve tahammülleri öylesine çok ki, bazen yaratılıştan gelen bu hissîliklerine karşılık verip de kızmak gelmiyor içimden.

Bundan sonrasını da şöyle sıraladı, Hazret-i Ömer:

 Benim evimi o bekliyor, o temizliyor, yemeğimi o hazırlıyor, çamaşırımı o yıkıyor, çoluk çocuğuma o bakıyor. Daha sayamayacağım nice hizmetleri ve iyilikleri bırakmıyor ki onun yaratılıştan gelen hissîliklerine kızıp da kırıcı şekilde karşılık vereyim, kusuruna bakayım, yuvamın huzurunu bozayım.

Bu açıklamalar şimşekler gibi çaktı beyninde. Düşünmeye başladı. Şimdi geriye iyice dönmüş, söylenerek gidiyordu evine:  Ben Hazret-i Ömerden daha büyük biri olamam. O öyle davranıyor, bana ne olmuş ki, ben alınıyor, ille de karşılık verip bir geçimsizlik sebebi olarak görüyorum, yuvamın huzurunu bozuyorum? O nasıl anlayış gösteriyorsa benim de benzeri şekilde anlayış gösterip sabretmem gerek.

Daha da derinleştirmeye başladı düşüncesini:

 Demek beni doldurup kızdıran nefsimmiş, nefsime kuvvet veren şeytanımmış ki, evimde huzurumu kaçırıp yuvamı yıkma kızgınlığına itiyor beni. Karar verdi kendi kendine:

 Ey şeytan! Bundan sonra boşuna vesvese verme bana, uymayacağım çünkü sana. Benim şaşmaz örneğim Allahın Rasûlünün (sav) halifesi Hazret-i Ömer olacaktır. Ben, ondan daha hiddetli ve şiddetli olabilir miyim?


RABBİM hakiki manada emanet bilincine sahip yüreklerin sayısını artırsın...

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.463
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.463
  • Müdür Yardımcısı
# 20 Mar 2016 19:28:26
Allah'a Şükrettiği İçin Otuz Yıl Tevbe Etti

Büyük Allah dostlarından  Sırrı Sakati Hazretleri еsnaflık yapardı. Bir kеrе dükkânlarının "bulunduğu çarşıda yangın çıkmış, bütün dükkânlar; tеrlikçilеr, örücülеr, еlbisеcilеr tamamеn yanmıştı:.. Halk yangın yеrinе koşmuş, kimin dükkânı yanmış kimin yanmamış diyе bakıyorlardı. Yangın yеrindеn ayrılan bir zata rastlayan Sırrı Sakati Hazretleri
— Bеnim dükkân da yanmış mı? diyе sordu. Adam:
— Bütün dükkânlar yandığı haldе sеninki yanmamış, dеdi. Sırrı Sakati Hazretleri:
— Oh! Şükürlеr olsun, dеdi.
Fakat dönüp еvinе gеldiktеn sonra hata еttiğini anlayarak:
— Ya bеn yanmasında hayır olan bir şеyin yanmamasına oh çеkip, Allah'a şükrеttiysеm, nе günahlar işlеmiş olurum, diyе tam otuz yıl gözyaşı dökеrеk ağladı.

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
# 20 Mar 2016 22:22:12
GÜL YAPRAĞI OLMAK  :)

Uzakdoğu’da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti.

Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu.

Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist rahip, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu.

Budist rahip bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti.

Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.

İçerideki budist rahip saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.363
  • 223.980
  • 28.363
  • 223.980
# 21 Mar 2016 15:34:53
"BAYAT EKMEK"
Komşumuz Hanife teyze var. 8 aydır konuya komşuya "bayat ekmeğiniz varmı? Varsa verin kuşlar cama geliyor ıslayıp veriyorum" diyordu.. Çok da zayıflamıştı. Kiracıydı. "Rutubetini çok ucuza oturuyorum diye çekiyorum" diyordu.. Eşinden dul maaşı alıyordu. Gülen, şaka yapan Hanife teyze gitmiş, yerine suskun düşünceli Hanife teyze gelmişti.. Annem dolma yapmıştı. Bir tabak dolma uzatarak; "Hadi götür Hanife teyzene de sıcak sıcak yesin" dedi..
Hanife teyzenin zilini çaldım..75 yaşındaydı.. Yavaş yavaş gelerek; "Kim o?" dedi.. "Ben Zeynep Hanife teyze" dedim.. "Tamam açıyorum kızım" dedi.. "Annem dolma yolladı" dedim.. Elimden aldı, yüzüme baktı, yutkundu .. "Allah razı olsun. Ben de yemek yiyecektim.. Şimdi yerim" dedi. "Hanife teyze annem tabağı istedi" Hanife teyze kapıyı kapatmayı bıraktı mutfağa yöneldi.. İçeriye baktım. Oturma odası karanlıktı. Işığı yaktım. Masanın üstünde bir bardak su ve ıslatılmış ekmekler tabağa doğranmıştı.. Hemen kapının önüne çıktım.. Hanife teyze tabağı uzattı. "İki cihanda aziz olun evladım" dedi. "Sağ ol" dedim...
Eve geldiğimde annem "Ne o ne oldu? Suratından düşen bin parça" dedi. "Anne, Hanife teyze tabağa bayat ekmekleri doğranmıştı yiyordu" dedim. "Olur mu kızım? Baban da emekli, O da eşinden emekli maaşı baban kadar alıyor. Sen yanlış görmüşsündür, kuşlar içindir o. Biz geçiniyorsak ki 3 kişiyiz, O tek başına hayli hayli geçinir."
Ertesi akşam anneme ne pişirdiğini sordum, etli kuru fasülye olduğunu öğrendim. İçimi bir kurt kemiriyordu.. Akşam yemeğine oturmadan "Anne Hanife teyzeye de bir tabak götüreyim mi? Annem; "Kuru fasülye birtanem. Götür de, güzel bir şey değil" "Olsun hadi ver götüreyim" Sıcak tabağı elime aldım. Hanife teyzenin sesi: "Kim o?" "Ben Zeynep" Kapıyı açtı gülümseyerek, yüzüme baktı. "Annem kuru fasülye yolladı bilmem sever misiniz?" "Nimeti ayırt etmem tabii ki severim. Allah razı olsun" "Ha unutmadan annem tabağı istiyor" Hanife teyze mutfak yoluna yönelir yönelmez, ben doğru içeri.. Masanın üstünde bir bardak su, ıslak ekmeklerin konduğu yarısı yenmiş tabak ve annemin bir gün önce verdiği dolmadan 4 tane.. Soracaktım, sormalıydım. İçim içimi kemiriyordu..
Hanife teyze beni kapıda göremeyince içeriye yanıma geldi.. Sanki "Sor" der gibi yüzüme bakıyordu ve sordum. "Bu ıslak ekmekleri sen mi yiyorsun? Hani kuşlara verecektin?" Buğulu mavi gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Üzmüş müydüm anlayamadım daha 15 yaşındaydım.. ama ağlatmıştım.. "Evet ben yiyorum canım kızım.. Benim bir oğlum birde kızım var. Burada değiller. Başka il'deler. İkisi de çalışıyor.. Araba alacaklarmış.. Bana kredi çektirdiler. Aldığım para ancak kiraya elektrik ve suya gidiyor. Üç beş kuruş ya kalıyor ya kalmıyor elimde. Ben de ekmek isteyemedim. Kol kırılır yen içinde kalır. Böyle biliriz. 3 yıl böyle idare edeceğim. kimseye söyleme e mi" dedi.. Bu sefer benim gözlerim yaşardı ..
Tabağı aldım, kapıdan çıkarken arkamdan "Kimseye söyleme güzel kız" diye bagrıyordu. Eve geldiğimde bağıra bağıra ağlıyordum. Annem şaşırmış, "Ne oldu kızım biri bir şey mi söyledi?" dedi. Olanı anneme anlattım, o da çok üzüldü.
Böyle vicdansız evlat olmayacağım anneciğim" dedim. 3 yıl boyunca tüm mahalle Hanife teyzeye kimimiz sabah kahvaltılıkları götürüyor, kimimiz öğlen yemekleri kimimizse akşam yemekleri..
2 ay önce kaybettik.. Hastayken okul çıkışı yanına uğramıştım. Bana; " İyi kalpli meleğim sen mi geldin? Şükür borç bitti" dedi. "Artık rahat edersin hanife teyzem" dedim. "Evet senin sayende sıkıntısız ekmek düşünmeden 3 yıl geçti. Rabbim seni korusun" dedi. 2 gün sonra vefat etmiş. Çok üzüldüm. Bizim halkımız dilenemez, isteyemeyiz.

Çevrimdışı eessrraa

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.906
  • 46.126
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.906
  • 46.126
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 21 Mar 2016 21:44:48
    eğer bir şey hakkında önyargılı davranıyorsak ............

     Adam gece yarısı şehrin dışında otomobille giderken birden lastiği patladı. Güç bela otomobili kontrol altına alıp durdurdu.. Bagajı açtığında lastiği değiştirmek için krikosunun olmadığını fark etti.
O esnada uzakta bir ışık gördü "şansım varmış orada birileri hala uyumamış gider kapıyı çalar başıma gelenleri anlatır ve bana bir kriko ödünç verebilir misiniz diye sorarım. O da tabi ki neden olmasın al götür işin bitince getirirsin der." diye düşündü...
        Adam tam çiftçinin evine doğru yürümeye başlamıştıki ışık söndü. Bu işe çok canı sıkılan adam kendi kendine söylenmeye başladı.
      "Şimdi adam yattı, rahatsız ettiğim için kızacak. Ve belki krikosu için para bile isteyecek, bende bu yaptığınız hiç hoş değil insanlığa sığmaz ama size yinede bir dolar veririm" diyeceğim. O da "hem gece yarısı beni yataktan kaldıracak hemde bir dolar vereceksin ha? Ya beş dolar verirsin ya da gider krikoyu başka yerde ararsın!" diyecek diye düşündü.
      Adam kendi kendine iyiden iyiye kızmıştı. Bahçe kapısına geldiğinde söylenmeye devam ediyordu.
"beş dolar ha!? Sana bir dolardan daha fazla vermem. Hay aksi kör şeytan, şu aksilik olmasaydı kriko gerekmeyecekti. Yaptığın düpedüz dolandırıcılık!!"
       Bu düşüncelerle evin kapısına varmıştı. Kapıyı hızlı hızlı vurdu. Çiftçi kapının üzerindeki pencereden başını uzatıp "kim o ne istiyorsun?" diye seslendi..
       Adam durdu ve kapıya bir yumruk daha indirdikten sonra bağırdı.
"Seninde krikonun da canı cehenneme! Malın senin olsun istemiyorum!"

      kendi kafamızdan bir hikaye yazarız sonrada ona inanırız.. yapmaz mıyız?!  ::)

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.421
  • 16.034
  • 3.421
  • 16.034
# 21 Mar 2016 21:58:14
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
    eğer bir şey hakkında önyargılı davranıyorsak ............

     Adam gece yarısı şehrin dışında otomobille giderken birden lastiği patladı. Güç bela otomobili kontrol altına alıp durdurdu.. Bagajı açtığında lastiği değiştirmek için krikosunun olmadığını fark etti.
O esnada uzakta bir ışık gördü "şansım varmış orada birileri hala uyumamış gider kapıyı çalar başıma gelenleri anlatır ve bana bir kriko ödünç verebilir misiniz diye sorarım. O da tabi ki neden olmasın al götür işin bitince getirirsin der." diye düşündü...
        Adam tam çiftçinin evine doğru yürümeye başlamıştıki ışık söndü. Bu işe çok canı sıkılan adam kendi kendine söylenmeye başladı.
      "Şimdi adam yattı, rahatsız ettiğim için kızacak. Ve belki krikosu için para bile isteyecek, bende bu yaptığınız hiç hoş değil insanlığa sığmaz ama size yinede bir dolar veririm" diyeceğim. O da "hem gece yarısı beni yataktan kaldıracak hemde bir dolar vereceksin ha? Ya beş dolar verirsin ya da gider krikoyu başka yerde ararsın!" diyecek diye düşündü.
      Adam kendi kendine iyiden iyiye kızmıştı. Bahçe kapısına geldiğinde söylenmeye devam ediyordu.
"beş dolar ha!? Sana bir dolardan daha fazla vermem. Hay aksi kör şeytan, şu aksilik olmasaydı kriko gerekmeyecekti. Yaptığın düpedüz dolandırıcılık!!"
       Bu düşüncelerle evin kapısına varmıştı. Kapıyı hızlı hızlı vurdu. Çiftçi kapının üzerindeki pencereden başını uzatıp "kim o ne istiyorsun?" diye seslendi..
       Adam durdu ve kapıya bir yumruk daha indirdikten sonra bağırdı.
"Seninde krikonun da canı cehenneme! Malın senin olsun istemiyorum!"

      kendi kafamızdan bir hikaye yazarız sonrada ona inanırız.. yapmaz mıyız?!  ::)

+1  :D

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.421
  • 16.034
  • 3.421
  • 16.034
# 21 Mar 2016 22:03:45
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
  nemrud, dağlar gibi ateşi yakmış ve hz.ibrahimi içine atmış..uzaktan bir güvercin, gagasında bir damla su ile görünüyor.. ateşin üzerine dökecek.." ne işe yarar bir damlacık su?" diyorlar.."olsun" diyor güvercin,"dostluğumuz belli olsun.."
  dualarımızı küçümsemeyelim,az görmeyelim.. hepimizi saran bu zulüm ateşine karşı, dilimizde billur saflığında bir damlacık dua olsun... kardeşlerimize yollayıp, kardeşliğimizi gösterelim, belki birimizin duası hepimizi ateşten korur... aminnnnn....

+1

Amin, cümlemiz için inşallah.

Çevrimdışı ferdem

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 4.415
  • 27.381
  • 4.415
  • 27.381
# 22 Mar 2016 13:00:25
SA'D BİN EBÎ VAKKAS'IN DUÂSI
Hz. Ömer’in halîfeliği zamanında Kûfe’den bazı kimseler Medîne-i Münevvere’ye gelip valileri olan Sa‘d bin Ebî Vakkas’ı şikâyet ettiler, hatta “Namazı iyi kıldırmıyor!” dediler.
Hazret-i Ömer hemen işin doğrusunu öğrenmek için Muhammed bin Mesleme’yi birkaç kişi ile Kûfe’ye gönderdi. Muhammed bin Mesleme, Hazret-i Sa‘d’ı alıp her kabîlenin mescidine gittiler. Onun hâlini sordu. Herkes, onun iyi hâllerini söyledi, teşekkür ve duâ ettiler. Fakat Aysî kabilesinin mescidine gelindiğinde Üsâme bin Katâde, Hazret-i Sa‘d’ı: “Askerle bizzat sefere gitmez, ganîmet mallarını adâletle taksim etmez ve muhâkeme sırasında adâlet ile hükmetmez” diye üç suç ile ithâm etti.
Üsâme bin Katâde’nin bu cür’eti, Hazret-i Sa‘d’ın pek gücüne gitti ve onun aleyhine üç duâ etti: “Yâ Rabbi! Eğer senin bu kulun yalancı ise -buradaki insanlar görsün ve işitsinler ki- sen onun ömrünü uzun, ihtiyaçlarını çok kıl, kendisini fitnelere yakın kıl” dedi.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Hazretleri: “Ya Rabbi! Sa‘d’ın attığını doğru ve duâsını makbul kıl” diye duâ etmiş olduğundan Hazret-i Sa‘d’ın okları nasıl ki hedefe isâbet ederse duâsı da kabul olunurdu. Nitekim bu adam çok yaşayıp kirpikleri gözleri üzerine inmiş ve çok evlâdı olup yokluk içinde yaşamıştır. Bazan sokaklarda edebe aykırı hareketler yapardı. Kendisine “Bu rezâlet nedir?” denildiğinde: “Mübârek Sa‘d’ın bedduâsı” derdi.
Sa‘d bin Ebî Vakkâs Hazretleri’nin kendisi hakkında bu türlü şikâyette bulunulması pek gücüne gitmişti.
“Ben, Allah yolunda harb eden ve ok atanların ilkiyim. Muhammed (s.a.v.) Hazretleri’nin Ashâb’ından gazâ eden bir cemaât içinde bulundum. Yiyecek bulamayıp ağaç yapraklarını ve sakız ağacı meyvelerini yerdik. Şimdi namazı iyi kıldırmıyor diye beni şikâyet ediyorlar. Öyle ise vay benim hâlime!
Ettiğim gayretler ve çektiğim zahmetler hebâ mı oldu?” diye kendi kendine kahrolmuştu.

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.463
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.463
  • Müdür Yardımcısı
# 22 Mar 2016 15:59:12
Küçük bir çocuk dedesiyle oturuyorlarmış.Dedesi çocuğa su testisi vermiş. Git oğlum aşağıdaki dereden su doldur; testiyi getir demiş. Çocuk su testisini alıp su doldurmaya gitmiş. Dere kenarında atlı adamla karşılaşmış, testiyi doldurmak için dereye eğilmiş, yanındaki atlı adam çocugu eliyle itmiş…
"Dur bakalım çocuk önce ben atımı yıkayacağım!" demiş. Çocuğu itince çocuk yere düşmüş ve su testisi elinden düşüp kırılmış.Çocuk ağlamaya başlamış. Ama yetim yaaa boynu bükük yaaaa hiç bir şey söylemeden adama ; dedesinin yanına gidip,ağlayarak dedesine olanları anlatmış…

Dedesi çocuğa "peki sen ne dedin" demiş. "Hiç bir şey demedim" demiş..Dedesi çocuğa "oraya tekrar gidip hakkını ara, o adama bir şeyler söyle" demiş. Çocuk dereye adamın yanına gidip dedesinin dediği gibi en azından bana neden vurdunuz; demek istemiş ama adamı gorünce korkmuş, ağlayarak geri dönmüş…
Dedesi "ne yaptın evlat, ne dedin sana vurana" diye sormuş. "Hiç bir şey" demiş, yetim çocuk ağlayarak içli, içli… Dedesi çocuğu tekrar adamın yanına göndermiş. Çocuk dereye gittiğinde adamı kanlar içinde yerde ölü bulmuş, korkudan geri dönüp adamın öldüğünü dedesine anlatmış…..
Dedesi çocuğa dönüp demiş ki "eğer o adam sana vurup düşürdüğünde ona bir tek söz söyleseydin; o adam ölmeyecekti. Ama sen hiç bir şey söylemediğin için, ALLAH (C.C) senin adına yetim olduğun için devreye girdi ve o adama AZRAİL (meleğini) gönderip canını almasını emretti."

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK