Eğitimhane Sağlık Köşesi

Çevrimdışı GÜLCE90

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.488
  • 16.361
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.488
  • 16.361
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 07 Haz 2014 10:31:24

KEÇİ SÜTÜ İLE GELEN SAĞLIK

Pek çoğumuz keçi sütünün satıldığını bile bilmeyiz. Bu yüzden ülkemizde fazla tüketilmez. Oysaki keçi sütü anne sütüne en yakın olan süttür. Doğal olan her besinin şifa dağıtması gibi keçi sütü de şifalar dağıtmaktadır. Diğer sütlere nazaran içerdiği bol muhteviyatı nedeni ile doktor reçetelerinde bulunmayı hak ediyor. Yazımızı okuduğunuzda keçi sütünün faydaları hakkında birçok bilgi öğrenecek ve ' keçi sütünü en yakın nereden temin edebilirim' sorusunun cevabını arayacaksınız. Şifalı olması temennisi ile...
Keçi sütünün özellikleri
•Keçi sütü, inek sütü gibi içimlik süt olarak tüketilebilme özelliğine sahiptir.
•Keçi sütü homojenize özelliğine sahip olduğu ve içinde çok sayıda küçük yağ molekülü bulunduğu için kolay sindirilir. Bu sebeple yaşlı ve çocukların beslenmesinde önemli role sahiptir.
•Keçi sütü proteinleri diğer sütlerdeki esansiyel yani dışarıdan alınması gereken proteinlerden daha fazla bulunmaktadır. Bu durum, inek sütü kullanması sakıncalı olan bebeklerde alternatif sağlar.
•Fosfor elementini kayda değer derecede bulundurmaktadır. Bu durum et ve balık tüketmeyen kişilerde önem taşımaktadır.
•İnek sütüne nazaran keçi sütü anne sütüne daha yakın benzerlik gösterir.
•Keçi sütündeki kalsiyum anne sütündekinden 4 kat daha fazladır.
•Keçi sütünün, vitamin A, fosfor, magnezyum ve selenyum miktarı açısından da anne sütüne daha yakındır.
•Bakteri oranı diğer sütlere göre daha azdır. Tüberküloz ve brusellos gibi patojenler de görülmemektedir.
•Keçi sadece doğal yollardan yani ağaç yaprakları ve ot yediği için eti ve sütü de doğaldır. İnekler ve koyunlar gibi yem yemez.
•Maraş dondurmasının en önemli özelliği de keçi sütü kullanılarak yapılmasıdır.
KEÇİ SÜTÜNÜN FAYDALARI
•Sindirim rahatsızlıklarında mide asitlerini dengeler, bağırsak sağlığınızı korur.
•Astım,
•Alerji yapmaz.
•Sindirim sistemi rahatsızlıkları,
•Hazım sorunları,
•Cilt hastalıkları,
•Bebek egzamaları,
•Varis,
•Canlıda iltihaplanmayı önleyici,
•Diş ve kemikler için iyi bir kalsiyum kaynağı,
•Geceleri oluşan öksürük nöbetleri,
•El, yüz ve cinsel organlardaki egzamaları yok eder,
•Bebeklerde ani ölümlerin önüne geçilmesi
•İlaçların kullanılmasını gerektiren hazım sorunlarında ve peptik ülserlerin tedavisinde yarar sağlar....

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.305
  • 223.494
  • 28.305
  • 223.494
# 09 Haz 2014 06:02:37
Ayakta Su İçme Konusunun Bilimsel Gerçeği

İnsan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır.
Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak bağırsağına geçer.
Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında Waldeyerin mide caddesi denen oluk bulunur. Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını (pilor) geçerek onikiparmak bağırsağına (duodenum) geçer.
Eğer insan sıvıyı oturarak içerse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve sonra onikiparmak bağırsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera dahil, bir çok insan hastalıklarından korunmuş olur.
Rastgele yerde meşrubatı alıp ayakta içenler bu tehlikeye daha fazla maruz kalırlar…
Kaynak: Dr. H. İSPİRLİOĞLU

Çevrimdışı manesu43

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.030
  • 6.868
  • 1.030
  • 6.868
# 09 Haz 2014 14:43:11
Uyku problemi olanlar, günde 4-5 tam ceviz yerse melatonin salgısı artar ve rahatça uyuyabilirler.

Çevrimdışı manesu43

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.030
  • 6.868
  • 1.030
  • 6.868
# 10 Haz 2014 15:27:51
...

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.748
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.748
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 15 Haz 2014 08:24:21
 KOLON KANSERİ Halk arasında bağırsak kanseri olarak bilinen ve oldukça yaygın bir hastalık olan kolon kanserine yakalanma riski de çok yüksek. Uzmanlar aşırı tüketilen et ve hayvansal gıdaların kolon kanserine neden olabileceğini belirtip bireylerin kanser olmadan önce alması gereken önlemleri de sıralıyorlar.
Kolon kanserinden korunmanın yollarına bakacağız elbette ancak öncelikle kolon kanseri nedir, nasıl oluşur buna bir bakalım.
Kolon Kanseri Nedir?
Kalın bağırsağın tıp bilimindeki adı olan kolon, sindirim sistemimizde ince bağırsaktan hemen sonra yer alır. Kolonda oluşan tümörlerin iyi ve kötü huylu olanları vardır. İyi huylu olanlarının sindirim sistemimize ve vücudumuza herhangi bir zararı bulunmazken kötü huylu olanlar kolon kanseri adını verdiğimiz kanser hücrelerini bağırsağımızda barındırırlar.
Kolon Kanseri Nasıl Oluşur?
kolon kanseri
Kolon kanserinin oluşumuna etki eden faktörleri net olarak sıralamak mümkün değildir ancak bazı çevresel ve genetik etmenlerin bu kansere yol açtığı bilinmektedir.
Ailesinde kolon kanseri olan bir kişinin bu kansere yakalanacağı mutlaktır diyemeyiz ancak risk taşır. Bu yüzden aile bireylerinde kolon kanseri olan bir bireyin kansere yakalanmamak için çok daha dikkatli olması gerekir.
Kolon kanserinin bir diğer nedeni ise gıdalara bağlanmaktadır. Aşırı hayvansal besinlerin tüketimi, asitli içecekler kolon kanserini tetikler.
Kimyasal maddeler ile sürekli uğraşan, mesleği gereği bu maddelerin içinde bulunan kişilerde risk altındadır.
Kolon Kanserinden Nasıl Korunuruz?
* Bol bol C ve E vitamini almak gerekir.

* Aşırı bir et tüketimi alışkanlığı varsa bu bırakılmalıdır.

* Günde bir kez aspirin içilmelidir. ( Sağlığınız açısından bir tehdit içermemesi koşulu ile)

* Brokoli, karnabahar gibi sebzelerin tüketimi artırılmalıdır.

* Lifli gıdalar her türlü kansere karşı vücudumuzu koruduğu için yine lifli gıda tüketimine de özen gösterilmelidir.

* Yağlı besinlerden uzak durulmalıdır.

* Kabız olmamaya özen göstermeli, düzenli tuvalet alışkanlığı edinilmelidir.

* Bağırsaklarımızı rahatlatıcı posalı hoşaflar, yeşil çay gibi içecekler tercih edilmelidir.

* Ailesinde kanser olan kişilerin mutlaka rutin kontrol yaptırması gerekir.

Kolon Kanserinin Tedavisi Var Mıdır?
Yine diğer kanser türlerinde olduğu gibi kolon kanseri için de cerrahi bir tedavi yolu mümkün bulunmaktadır. Lazer tedavisi kolon kanseri için uygun bulunmaz. Cerrahi müdahale ile kanserli olan bağırsak çıkarılır ve diğer bağırsaklar birbirine bağlanır. Erken teşhiste çok daha başarılı sonuçlar almak mümkündür.

Çevrimdışı halaskar63

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.374
  • 6.608
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.374
  • 6.608
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 18 Haz 2014 12:50:40
Başın arka tarafı, ensenin üst kısmında ağrısı olanlar için öneriniz var mı? Doktor strese bağlı dedi..

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.748
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.748
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 20 Haz 2014 07:59:17
Gastrit Nedir?

Mukoza denilen midenin iç kısmının yüzeyinde bulunan tabakanın iltihaplanması ile meydana gelen olaya gastrit denilir. Toplumda çok sık görülen özellikle erişkin yaşlardaki insanlar da sık rastlanan bir durumdur. Genellikle müzmin (kronik) gastrite rastlanılmaktadır.
Gastrit rahatsızlığı genellikle bakteriye bağlı olarak enfeksiyon sonucu meydana gelir. Gastritin ilerki zamanlarda ülsere dönüşme riski vardır. Gastrit ilk baş gösterdiği zamanlarda ülsere nazaran midenin iç yüzeyinde daha az hasar görülmektedir. Fakat zaman geçtikçe mide üzerinde daha derinlere ulaşabilmektedir. Bu durum karşısında aşınmalar artarak ülser ortaya çıkma riski bulunmaktadır. Gastrit karşısında başarılı bir tedavi için ise doktor gözetimi altında sıkı bir antibiyotik tedavisiyle bu rahatsızlık ortadan kaldırılabilir.
gastrit
Gastrit hastalığında dikkat edilmesi gereken bir hassasiyet vardır. Bu hassasiyet ise gastrit hastalığına yakalanmamış bir kişi kendisinde bu tip rahatsızlığının olduğunu bilmemesidir. Çünkü gastrit belirti vermeden ortaya çıkabilen bir hastalık olup hemen hemen her iki yetişkin kişiden birinden görülen bir rahatsızlıktır.
Gastritin Nedenleri Nelerdir?
*Gastritin oluşumunda en önemli faktör gün içerisindeki beslenme alışkanlığıdır. Özellikle alkol kullanımı gibi ya da düzensiz beslenme gibi durumlar mideyi zamanla tahriş ederek gastriti meydana getirebilir.
*Bunların yanı sıra birçok insan üzerinde tiryakilik gösteren ve bırakmada güçlü çektiren sigara, mide üzerinde ki sinirleri uyaran en etkili asit salgısını artırıcı silahtır. Asit salgılarının artması ise gastriti meydana getirmesine neden olur.
*Stres, gastrit hastalığında etkin rol oynayan durumlardan bir tanesidir. Aynı sigarada olduğu gibi stres de kişinin midesinde asit salgısında artış göstererek gastriti meydana getirebilir.
*Bazı rahatsızlıklar karşısında kullanılan asidik ilaçlarda gastrite neden olabilir. Örneğin, romatizma üzerinden etkili olduğu bilinen ağrı kesici ilaçlar da etkin rol oynayabilmektedir.
*Kişi üzerindeki farklı hastalıklarında (örn. Karaciğer ile böbrek yetmezliği gibi) gastritin oluşmasında etkin rol oynadığı görülmektedir.
Gastritin Belirtileri Nelerdir?
Gastrit birden bire oluşabilen ve sürekli kronik ve akut olmak üzere ikiye ayrılan bir rahatsızlıktır.
Akut gastrit: Midede ağrı, basınç hissetme ve yanma gibi durumlar görülmektedir. Acıkıldığı zaman bu durumların daha fazla artış gösterir. Kusma, bulantı meydana getirebilir. Akut gastrite yakalanmış bir kişi alkol kullanıyor ise midede çeşitli yaralara sebep olabilir. Ayrıca farklı rahatsızlıklar için kullanılan ilaçlarda yaralar meydana getirebilir.
Kronik gastrit: Kişinin kronik gastriti fark etmesi biraz zordur. Çünkü belirtisi çok az denecek kadar hafif ve bazı durumlarda herhangi bir rahatsızlık vermeden seyir halinde ilerleyebilir. Akut gastritte olduğu gibi kusma ve mide bulantısı meydana getirebilir. Mide de şişkinlik görülmesi, zamanla iştahın kaçması ve geğirti gibi durumlar görülebilir.

Çevrimdışı Menderes Sargın

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 31
  • 205
  • 31
  • 205
# 20 Haz 2014 08:43:19
Konu başlığından dolayı teşekkürler. Yazılanların hepsini okuyamadım umarım tekrara düşmem.

Okullarda revir oluşturulması konusunda ilaç mümessillerinden destek alınabilir düşüncesindeyim. Bunu kişisel bağlantılarla yapabileceğimiz gibi veli portföyümüz içinde yer alan sağlık çalışanları ile de yapabiliriz.

Ecza dolabı, ayaklı sedye, paravan, küçük bir alan yeterli. Ama önemli olan insan kaynağı sağlamak. Sağlık alanında üniversite öğrencilerinin sağlık meslek lisesi öğrencilerinin staj olarak okulları seçmesi sağlanabilir.

Eğer okuldaki staj yeterli gelmiyorsa bir hastaneden bu alanda staj desteği istenebilir düşüncesindeyim. 

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.871
  • 512.407
  • 32.871
  • 512.407
# 20 Haz 2014 13:02:00
Ramazan Geliyor, Beslenmeye Dikkat


Yaz aylarının başlaması ile artan hava sıcaklıkları, bazı sağlık problemlerini de beraberinde getiriyor. Sıcak havalarda görülen rahatsızlıkların azaltılmasının bir yolu da sağlıklı beslenmeden geçiyor. Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Gıda İşleme Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ruhan Aşkın Uzel, sıcaktan en çok etkilenenlerin çocuklar, yaşlılar, hamileler, kalp ve şeker hastaları olduğunu belirterek, yaz aylarında sıklıkla görülen sağlık problemlerinin azaltılmasında sağlıklı beslenmenin büyük önem taşıdığını kaydetti. Uzel, ramazan ayında beslenmede dikkat edilmesi gerekenleri de anlattı.


Türkiye’de hava sıcaklıkları hızla artmaya devam ederek, bazı bölgelerde 40 derece sınırına yaklaştı. Yrd. Doç. Dr. Uzel, artan sıcaklık sebebiyle beslenmenin insan sağlığı açısından büyük önem taşıdığına vurgu yaptı. Sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısının arttığını ve metabolizmanın bu yeni duruma uyum sağlamaya çalıştığını ifade eden Uzel, dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı: “Yaz aylarında vücudun iyon ve mineral kaybının oldukça fazla olması nedeniyle öncelikle her gün bir şişe doğal maden suyu içilmeli. Yaz aylarında yağlı besinlerin ve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalıdır. Kızartma yerine haşlama, ızgara, kendi suyunda pişirme gibi sağlıklı pişirme yöntemleri uygulanmalıdır. Ana ve ara öğünler mutlaka tüketilmeli. Uzun süre aç kalan metabolizma yağ depolar. Mutlaka her gün üç ana ve üç ara öğün tüketilmeye çalışılmalı. Araştırmalar, bu öğünleri aynı saat aralığında tüketen bireylerin, kilo verme programlarında çok daha başarılı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Yaz aylarında sıcaklıkla beraber artan sıvı ve mineral kaybının önlenmesi için her gün en az 2-2.5 litre (10-12 bardak) su içilmeli. Su haricinde süt, ayran, soda, limonata, soğuk bitki çayları, şekersiz kompostolar ve taze sıkılmış meyve suyu gibi içecekler doğru tercihlerdir. Yaz aylarında vücut direncini arttırmak ve yeterli miktarda vitamin ve mineral alınmasını sağlamak için sebze ve meyve çeşitlerinden yararlanılması önemlidir. Günde en az beş porsiyon sebze ve meyve tüketilmesi gerekir. Kalori hesabı bırakılmalı, şekere dikkat edilmelidir. Özellikle şeker ve şekerli gıdaların, içeceklerin, muz, incir, üzüm, patates, mısır gibi tatlı sebze ve meyvelerin kan şekerini hızlı yükseltip daha fazla kilo alma yönünde etki yarattığını unutmamak, tüm yaşam boyu kilo kontrolünde önemli bir noktadır. Enerjisi yüksek, kızartılmış ve hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar, meyve tatlıları, dondurma gibi tatlılar tercih etmek doğru seçimlerdir. Bitki çayları, beslenme uzmanlarının sağlıklı beslenme programlarında en fazla yararlandığı desteklerden biridir. Eğer bilinçli tüketilirse bitki çayları, tam birer can simidi olarak diyeti ve beslenmeyi destekler.”

BESİN ZEHİRLENMELERİNE VE İSHALE DİKKAT

Besin zehirlenmelerinin yaz aylarında artan hastalıkların başında geldiğinin de altını çizen Ruhan Aşkın Uzel, “Özellikle yaz aylarında dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin tüketiminden kaçınılmalı, et, tavuk, balık, yumurta gibi çabuk bozulan potansiyel riskli besinler açıkta bekletilmemeli, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına özen gösterilmelidir. Yaz aylarında özellikle rota virüslerden kaynaklanan, bebek ve çocuklarda yaygın olarak görülen ishallerin önlenmesinde el temizliğiyle sebze ve meyveleri yemeden önce iyice yıkamak çok önemlidir.” dedi.

RAMAZAN İÇİN BESLENME ÖNERİLERİ

Sağlıklı bir menüyle desteklenen dengeli bir beslenme geleneğinin bilhassa ramazan ayı boyunca aksatılmamak üzere benimsenmesi gerektiğini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Uzel, “Sahur öğünü kesinlikle ihmal edilmemelidir, çünkü vücuda gıda alımı yapılmadan sadece su içilerek geçirilen bir sahur, gün içerisinde aç olarak geçirilen zamana yaklaşık 4–6 saat daha ilaveye neden olur. Bu durum, özellikle çalışan bireylerde yorgunluk hissi, ellerde titreme, uyku hali gibi bazı olumsuz durumlara yol açabilir. Sorun oluşturabilecek diğer bir durum da sahur öğününde tüketilebilecek ağır yiyeceklerdir. Bu durumda gece yavaşlayan metabolizma bu yiyecekleri sindirmede yetersiz kalacak ve yiyeceklerin kilo aldırma riski artacaktır. Herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmamak için sahurda süt, yoğurt, peynir, çorba, sebze ya da çok hafif kuru baklagillerden oluşan hafif gıdalar tercih edilmelidir.” diye konuştu.

'İFTARDA YEMEĞİN DOZU İYİ AYARLANMALI'

Zengin iftar sofralarında, midede aşırı tokluk oluşmaması gerektiğini kaydeden Uzel, “İftar sofralarında, bir öğünde alınması gerekenin birkaç kat fazlası yiyecek bulunuyor. Oruç tutulan saatlerin sonuna yaklaşıldığında düşen kan şekeri, aşırı yiyecek tüketimiyle yükselmeye başlar ve denge bozulur. Unutulmaması gereken diğer bir husus ise beynin, tokluk sinyalini 15-20 dakika sonra verdiğidir. Bu süreden daha kısa zamanda ve hızlıca tüketilen yiyecekler, özellikle yüksek enerjide ise tokluk ötesi bir durum ve kilo fazlası olarak bireye geri dönecektir. Bunun yerine mümkün olduğunca sık aralıklarla beslenme yapılmalıdır. Bu sayede hem iftar ile sahur arasındaki öğün sayısı arttırılmış hem de midedeki gerginlik ve sindirimdeki zorlanmadan kaynaklı tansiyon yükselmesinin önüne geçilmiş olur.” dedi.

SIVI TÜKETİMİNE, ÇAY VE KAHVEYE DİKKAT

Sıcak havaların egemen olduğu dönemde oruçla birlikte sıvı alımının azaldığının birçok araştırmada görüldüğünü ifade eden Uzel, “Oysa tam aksi olması gerekir. Ramazan ayı süresince ve sonra su ve asitsiz içecekler içilerek günlük sıvı ihtiyacı karşılanmalıdır. Tuzlu yiyeceklerden uzak durulmalı, hem su tüketimini engellememesi ve sıvı kaybını arttırmaması hem de kafeinin az tüketilmesi açısından çay ve kahve sınırlandırılmalı, günlük üç fincanı geçmemeli, bunun yerine doğrudan su tercih edilmelidir.” uyarılarında bulundu.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.748
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.748
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 23 Haz 2014 06:57:17
Mevsimsel depresyon nedir?

Mevsimsel depresyon, her yıl sonbahar ve kış aylarının gelmesi ile yüzünü gösteren bir depresyon biçimidir. Neden böyle bir depresyon yaşanıldığı henüz tam olarak ortaya konulmamış olsa da uzmanlar kişilerde oluşan bu ruhsal sıkıntıyı, depresyon halini kış aylarının gelmesi ile birlikte erken kararan havalara ve dolayısıyla günlerin kısalmasına bağlamaktadır.
Bir ruhsal bunalım evresi olan mevsimsel depresyon ilkbahar ve yaz aylarının gelişi, doğanın canlanması ve günlerin uzaması dolayısıyla güneşten daha çok yararlanmamız ile son bulur. Çok nadir olarak ilkbahar ve yaz aylarında da mevsimsel depresyon olgusu görülür.
Mevsimsel depresyon kimlerde görülür?
Mevsimsel depresyonun görülmesi için herhangi bir yaş kriteri yoktur. Bu depresyon her yaştan kişilerde görülür ve başlama yaşı olarak 20′li yaşlar bilinir.
Hem kadın hem de erkeklerde görülmesine rağmen kadınlarda daha çok görülen bir depresyon biçimidir. Oranlayacak olursak erkeklerde görülen mevsimsel depresyonun tam 4 katı  kadınlarda görülür.
mevsimsel depresyon
Bunun yanı sıra mevsimsel depresyon yalnızca insanlarda değil doğada ki diğer canlılarda da görülür. Özellikle bazı hayvanların kış uykusuna yatma sebebi bu depresyon halidir. Kış aylarında girdikleri bunalım ve ruhsal sıkıntı nedeniyle tüm kışı uyuyarak geçirirler.
Mevsimsel depresyonun nedeni nedir?
Uzmanlar bu depresyon halini beynimizde bulunan serotonin ve melatonin maddelerinde meydana gelene değişiklerle açıklarla. Beynimizde bulunan bu maddeler uyku ve uyanıklık halimizi, enerjimizi yönetmekte aktif bir rol üstlenirler. Kış aylarının başlaması ile birlikte kısalan günler, uzun geçen geceler melatonin düzeyinde bir artışa neden olurken serotonin düzeylerinde ise bir azalma oluşturur. Bu dengesizlik mevsimsel depresyona girme durumunu tetikleyen unsurdur.
Merak ettiğinizin farkındayım bu yüzden sizlere bu iki madde hakkında kısa bir bilgi vermenin faydalı olacağını düşündüm; Serotonin, kişinin psikolojik durumunu, keyfiyetinin belirleyen bir kimyasal maddedir. Güneş ışınları olduğu sürece beyinde serotonin hormonunun üretimi artar. Serotonin üretiminin artması bize mutluluk ve keyif vereceği gibi kış aylarında erkende girilen karanlık havalar serotonin düzeyinde azalmaya neden olacağı için keyifszilikler başlar.
Melatonin ise bir uyku hormonudur. Vücut melatonin hormonu salgılandığında uyku hali oluşur. Kış aylarında güneş ışıklarının azalmasına bağlı olarak erken kararan havalar melatonin hormonunu harekete geçirir ve vücudumuzda uyku hali, halsizlik, sürekli yatma hissi meydana gelir.
Mevsimler depresyonun belirtileri nelerdir?
-Enerji kaybı ve uyku hali,
-Hayattan zevk almama,
-Aşırı duygusallık ve ağlama nöbetleri,
-Kendini toplumdan soyutlama,
-İştah artışı veya azalışı
-Dikkat dağınıklığı,
-İş veya okul hayatında performans düşüklüğü, ilgi eksikliği,
-Kendine olan güven kaybı,
Mevsimsel depresyon nasıl tedavi edilir?
Mevsimsel depresyonun çeşitli tedavi yöntemleri bulunmaktadır. İlaç tedavisi, ışık terapisi ve psikoterapi en bilinen ve en iyi sonuç alınan tedavi yöntemleri arasında yer alır.
İlaç Tedavisi: Uzman bir doktorun önerisinde alınan antidepresan ilaçları mevsimsel depresyonun tedavisinde ciddi iyileşmeler sağlar. Antidepresan ilaçlar vücuda mutluluk hormonu salgılanmasını yani seratonin üretiminin artırılmasını sağladığı için mevsimsel depresyon dönemimizi tedavi eder. Yalnız bu ilaçların mutlaka bir doktor tarafında verilmesi ve doktorun önerdiği süre dahilinde kullanılması gerekir. Kendi kararınızla bu tür ilaçlara kesinlikle başlamamalısınız.
Işık Terapisi: Mevsimsel depresyonun nededine bağlı olarak geliştirilen bir yöntemdir. Çok ağır bir depresyon geçirmeyen kişiler için güneşli olan havalarda uzun yürüyüşler, egzersizler yapmak önerilir. Çünkü beyin güneş ışığını aldıkça uyku halinden kurtulacaktır.
Daha ağır bir depresyon dönemi geçirenler için ise gün ışığını taklit eden özel ışık kaynakları kullanılır. Bu ışık asla solaryum ve benzeri bronzlaştırıcı ışınlardan değildir. Tamamen doktor gözetiminde alınması gereken ışınları günlük 30-35 dakika alarak meratonin hormonunun uyku hali salgılaması önlenir.
Psikoterapi: Hastanın uyku hali ve mutsuzluğuna yalnızca günlerin kısalması değil başka sorunlarda neden olur. Psikoterapi bu sorunların kaynağına giderek kişinin sorunlarını tanımasına, kendini ifade etmesine, insanlara güvenmesine yardımcı olur. Psikoterapi sonrası hasta kendini ifade ettiği ve içinde bulunduğu durumu paylaştığı ve çözüm yolları bulduğu için rahatlamış olacaktır.
Mevsimsel depresyona girmemek için ne yapmalıyım?
*Öncelikle kendinize kaliteli bir yaşam sunmalısınız.
*Sabahları erken kalkarak gün ışığından fazlaca yararlanmalısınız.
*Güneşli havalarda kısa da olsa yürüyüşler yapmalısınız.
*Doğal ve sağlıklı beslenmeli, bol bol su içmelisiniz.
*Geleceğe dair planlar yapmalı, hayatı yaşlanır kılmalısınız.
Bunlar mevsimsel depresyona girmemek ve ya bu depresyon halini hafif bir şekilde atlatmak için alınacak tedbirlerdendir. Ancak günümüz şartların bakıldığında yalnızca kış aylarında yaşanan depresyon değil her mevsim depresyon durumları, bunalımlar görülmektedir. Hayat şartları bizleri her ne kadar ruhsal olarak yıpratsa da sizler asla yaşama sevincinizi bırakmayın. Dirençli ve sağlam oluşunuz depresyona girmenize engel olacaktır.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.305
  • 223.494
  • 28.305
  • 223.494
# 24 Haz 2014 08:06:25
5 Dakikanızı ayırıp okumanızı tavsiye ediyoruz..-

Elektromanyetik Alan" konusunda doktora yapmış bir kişiyim.

Öncelikle dizüstü bilgisayarlarıni asla ve asla kucağınızda, dizinizin üstünde kullanmayın.

En çok manyetik alanı saç kurutma makinesi ve ütü yayar (bu aletleri kullanırken acele edin, işinizi çabuk bitirin.

"Yatak odalarında televizyon, bilgisayar ya da cep telefonu bulunması tahmin edemeyeceğiniz kadar zararlıdır. Havayı iyonize eden elektromanyetik alan yüzünden çoğu zaman bir koku ile algıladığımız ancak gözle göremediğimiz elektrik yüklü parçalar havada asılı kalırlar.
Saatlerce havalandırsanız bile tam olarak ortamdan süpürülmezler, her nefes aldığınızda ciğerlerinize bu parçaları çekiyorsunuz demektir.
Elinizin hemen altındaki klavye ve Mouse ise her hareketinizde elektrik sinyalleri gönderir. Mutlaka kablolu mouse kullanınız. . Aynı şekilde uzun süreli klavye ve mouse kullanımı maalesef bilekleri ve eli deforme etmektedir. "RSI (Repetitive Strain Injury)" denen sürekli aynı bedensel hareketlerin tekrarıyla oluşan eklem rahatsızlıkları ve "Carpal Tunnel Sendorumu (tekrar eden hareket sendromu )" ciddi sonuçları olan ve ameliyat gerektirebilen hasarlar verirler.

Lazer baskı yapan yazıcılar, çalışmaları sırasında ozon gazı üretirler.
Uzmanlar kanser ve bağışıklık sistemi hastalıklarının, manyetik alanın zayıflattığı bünyelerde oluştuğunu söylüyorlar.

Mesela çoğumuzun kullandığı Bluetooth kablosuz bağlantısı için HP firmasının resmi kitapçığı "lütfen sağlığınız için bir metreden kısa mesafede Bluetooth kullanmayın” diyor.

Eğer bütçeniz yetiyorsa LCD dediğimiz ince ekranlardan alın. Bunun radyasyon seviyesi daha düşüktür.

Bilgisayar kasanızı bedeninizden uzak tutun. Kabloları mümkün olduğunca uzun tutarak çevrenizdeki boş alanı uzatın, Bilgisayar masanızı metal aksamdan değil, ahşap ve elektrik yükü tutmayacak şekilde oluşturun.
Bilgisayarınızın bağlı olduğu prizi mutlaka topraklı yaptırın.

Günde bir kaç saatten fazla keyif, oyun ve web gibi zorunlu olmayan aktiviteler için bilgisayar karşısında zaman harcamayın.

Son olarak, bilinen tüm elektronik cihazlarda elektromanyetik alanı yakalama becerileri yüzünden özellikle ametist kristalleri kullanmanızı ve bilgisayarınızın yakınına koymanızı önereceğim.

Bu ametist kristalleri belli aralıklarla deniz suyuyla topraklandıklarında elektrik yükleri sıfırlanarak gereken koruma alanını sağlamaya devam ederler."

Sevgili okurlar, ben şahsen Balıkesir Dursunbey Güğü Köyü'nde çalışırken, köyde ametist madeni olması nedeniyle, bol miktarda ametist kristali edinmiştim.

VE EN ÖNEMLİ KONU: . . . Eğer acil servis doktoru falan değilseniz, cep telefonunuz uyuyacağınız odada asla açık olarak kalmamalı. Gece siz uyurken Yatak Odanızdan en az 10 metre uzakta olmalıdır!!!!

Yapılan araştırmalara göre 20 dakika boyunca cep telefonu ile kesintisiz konuşanların, bir sağlık kuruluşunda beyin kontrolünden geçmesi gerekiyor. Nitekim telefon ile konuşurken sınırı aştığınızda hep başınız ağrır.. Unutmayınki , konuşurken de telefonun patlama gibi bir tehlikesi vardır . . . Mutlaka KULAKLIK KULLANIN ! ! !

Telsiz telefonlarda da benzer tehlikeler mevcut, ev telefonunuz telsizse değiştirin, kablolu alın.

Çamaşır ve bulaşık makineleri çalışırken yanında durmayın ( mesela bulaşık makinesini çalıştırıp yanındaki masada keyif çayı içmeyin veya masa keyfi yapmayın ), çünkü çok manyetik alan yayarlar. Özellikle çamaşır makinesinin, çamaşırları döndürme aşamasında hemen uzaklaşın.

Son olarak; kullanmadığınız aletleri fişten çekin. Yapılan araştırmaya göre, "stand by" da yani bekleme modunda kalan aletler, gene elektrik tuketıyorlar. Ve ABD'de bekleme modunda tüketilen elektiriğe " vampir elektirik" deniliyor. Bu da gösteriyor ki elektronik aletler fişten çekilmediği, en azından güç düğmesinden kapanmadığı sürece bizim için tehlike yaymaya devam ediyor.

Tüm bu aletlerin neden olduğu masraf ve küresel ısınma yetmiyormuş gibi, bizi de tüketiyorlar yavaş yavaş.

(Dç Doktor Ayşegül yıldız)

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.305
  • 223.494
  • 28.305
  • 223.494
# 26 Haz 2014 20:29:14
KizlarSoruyor
1..Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin. 2..Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin. 3..Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın. 4..Bol taze sebze ve meyve yiyin. 5..Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği,mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin. 6..Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin. 7..Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin. 8..Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin. Mümkünse mandıra sütü kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin. 9..Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin. 10.. Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin. 11.. Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!!!! ). 12..Stresten uzak durun. 13.. İyi uyuyun. 14.. Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun. 15.. D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın. 16.. Yeteri derecede egzersiz yapın!!!! 17.. Aşırı alkol kullanmayın. 18.. İşlenmiş soya ürünü yemeyin. 19.. Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir. 20.. Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler !!!! 21.. Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir. 22.. Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.

************************** Prof. Dr. Ahmet AYDIN İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı

Çevrimdışı öznur33

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.843
  • 595
  • 1.843
  • 595
# 29 Haz 2014 13:10:40
Arkadaslar ıcınızde barsaktan polip alınan var mı.acıllll

Çevrimdışı omer35

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 668
  • 2.294
  • 668
  • 2.294
# 29 Haz 2014 15:27:56
Migrenim tuttu yine Allah kimseye vermesin

Çevrimdışı aydanur89

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.483
  • 1.535
  • 3.483
  • 1.535
# 29 Haz 2014 15:30:53
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Migrenim tuttu yine Allah kimseye vermesin
Ağrılı günlerde ne yemelisiniz?
Sebze çorbası,
Rafadan yumurta,
Patates ve diğer sebzelerin püreleri,
Izgara balık,
Muz, elma ve armut,
Papatya ve nane çayı,
Bol su.
Asitli ve baharatlı yiyeceklerden ise kaçının....çok geçmiş olsun hocam

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK