Eğitimhane Sağlık Köşesi

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:40:27
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
EKİNEZYA

Diğer büyük nimet ise, EKİNEZYA’dır. Yüzyıllarca Amerikan Kızılderilileri nezle, grip ve diğer bir çok hastalıktan korunmak için ekinezya çayı içmişlerdir. Arizona üniversitesi eczacılık fakültesi profesörü ve “Doğal ilâç Doğal şifa” adlı kitabın yazarı Andrew Weil, ekinezya sayesinde iki ya da üç yıldan beri ne soğuk algınlığı ne de grip yüzü görmedim demiştir.

Zayıflayan vücut bağışıklık sisteminin, virüslerin hücumuyla çökertilmesi sonucu bu tür mevsim hastalıkları yayılır.’’

Soğuk algınlığının belirtileri hissedilir edilmez ekinezya çayını içmeye başlamalıyız. ”Ekinezya, insan vücudunda bulunan ve bağışıklık sisteminin virüs ve bakterilere karşı savaşma mekanizmalarını harekete geçirmekten sorumlu olan Properdin adlı kimyasalın düzeyini arttırır. Gripli 180 kişi üzerinde yapılan bir araştırmada, bir bilim insanı 900 miligramlık bir ekinezya özütünün, semptomlarda (belirtilerde) gözle görülür bir azalma sağladığını keşfetmiştir.‘’

Yeni Asya

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:42:17
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Yumurtanın Sarısı

Kimileri, yumurtanın yalnızca sarısını sever. Nedense, bu sevgi beyaza karşı pek duyulmaz. İçi hep sarı olan bir yumurta düşünsenize! Ne kadar acayip olurdu. Bir yumurtanın sırf sarısında bulunan yaklaşık dört gram protein, belki de on iki grama çıkardı. Kolesterol ise alır başını giderdi. Biz de, hiç hakkımız olmadığı halde, yanlızca bir öğünde ve de bir tek besinden, bu denli yoğun protein ve kolesterol almak zorunda kalırdık. Bu da metabolizmamız için pek iyi olmazdı. Tabii bunların yanı sıra hiç de alışık olmadığımız civcivlerin ortalarda cirit atacağını da unutmamak gerekir.
Şimdi diyebilirsiniz ki “Madem yumurta bir bütün, o halde yumurtanın kabuğunu da yiyelim bari!” Bizce bir sakıncası yok. Yumurtanın kabuğunu da yiyebilirsiniz. Bize sorarsanız, yumurtanın kabuğunu yemek insan sağlığı açısından oldukça faydalıdır. Çünkü, yumurtanın kabuğunda yoğun miktarda kalsiyum vardır. Bilindiği gibi kalsiyum kemik yapımızın mimarıdır, “iyi güzel de, yumurtanın kabuğu nasıl yenir?” diye sorarsanız haklısınız. Gayet tabii ki yumurtanın kabuğunu elma gibi yiyemezsiniz. Aksi takdirde ağız mukozanızı ve dilinizi yaralayabilirsiniz. O halde yumurtanın kabuğu nasıl yenebilir? Yumurtanın kabuğu, havanda dövülerek toz haline getirilir. Bu tozlar da çorbaların, kek, pasta gibi yiyeceklerin, hatta yemeklerin içine, katılarak tüketilebilir. Dolayısıyla da farkında olmadan bolca kalsiyum almış olursunuz. Özellikle bu yöntemin büyüyüp, gelişmekte olan çocuklar ve menopoza girmiş kadınlar için fevkalade yararlı olacağı kesindir.
Şimdi, gelelim yumurtanın beyazına. Yumurtanın beyazı, sarısı kadar kaliteli olmasa bile, pek de boş bir besin değildir. Kalori açısından değerlendirecek olursak, yumurtanın beyazı, sarısının altıda biri kadar enerji değerine sahiptir. Yani, yumurtanın beyazı, sarısına oranla çok daha düşük kaloriye sahiptir. Bu durumu bir de protein açısından değerlendirecek olursak, aradaki farkın aşırı olmadığını görürüz. Bu fark tam olarak yarı yarıya bile değildir. Yani, yüz gram yumurta sarısı on altı gram protein içeriyorsa, aynı miktardaki yumurta beyazı da on gram protein içermektedir. Ancak yumurtanın sarısı ile beyazı arasındaki çekişme, kolesterol açısından böyle değildir. Yumurtanın sarısında kolesterol yoğun bir şekilde bulunurken, beyazında hiç kolesterol yoktur. Görüldüğü gibi kolesterol bakımından gerçek suçlu yumurtanın sarışıdır. Yumurtanın beyazı, bir tek potasyum açısından yumurtanın sarısına fark atmaktadır. Yani, yumurtanın beyazı, sarısına oranla daha fazla potasyum içermektedir. Yumurtanın sarısı ile beyazının, içerik açısından eşit oldukları tek birim, B vitamini komplekslerinden biri olan Niasin vitaminidir.
En zengin kolesterol kaynaklarından biri olan yumurtanın yenmesi; kan kolesterol değerleri üzerinde, doymuş yağların (etin içindeki görünmeyen yağlar, etin civarındaki yağlar, et suları, tereyağı, vb.) yenmesine oranla çok daha hafif bir etkiye sahiptir. Ancak, burada bireylerin duyarlılıkları da rol oynamaktadır. Günde bir tek yumurta (iki yüz elli miligram kolesterol) yenmesi, insanların yüzde sekseninde kan kolesterol düzeyini pek etkilemezken, geriye kalan yüzde yirmisinde önemli bir etki ortaya çıkabilmektedir. Bu etkinin kimlerde ortaya çıkıp, kimlerde çıkmayacağının önceden bilinmesini sağlayacak kolay bir yöntem yoktur. Ancak, satın alınacak yumurtanın taze olmasına dikkat edilmesi, bunun için de yumurta satışı fazla olan yerlerden alış veriş yapılması gereklidir.
Evlerde de uzun süre saklamayıp, hemen tüketme yoluna gidilmelidir. Önemli bir bilgi olarak burada şunu da belirtmek gerekir: yumurtanın beyazı asla çiğ olarak tüketilmemelidir. Çünkü, çiğ yumurta, B vitaminlerinden Biotin’in vücut tarafından kullanılmasına engel olduğundan metabolizmanın yararına değildir. Bu nedenle yumurtanın akı kesinlikle pişirilmelidir. Gene de bu söylediklerimiz yumurtayı rafadan sevenleri korkutmasın. Çünkü, anlattıklarımız yalnızca yumurtanın beyazı için geçerlidir. Sanırız burada şunu da ifade etmek gerekiyor: çocuklarınıza yumurtayı asla çiğ olarak içirmeyin. Bunun çocuk üzerinde çok kötü etkileri olabilir. Yalnızca yukarda söylediğimiz nedenden değil, aynı zamanda çocuğun çok kaliteli bir besin olan yumurtadan nefret etmesine de sebep olabileceğinden. Bir de çiğ içilen yumurta, barsaklarda bakteri ve parazit enfeksiyonları yapabilmektedir. Aynı zamanda, pişmiş yumurtanın sindirimi, çiğ yumurtanın sindiriminden çok daha kolay ve metabolizma için çok daha uygundur.

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:44:20
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kalp damar hastalıkları en önde gelen ölüm sebebi. Oysa araştırmalar bu riskin yüzde 70’lere varan oranda azaltılabileceğini gösteriyor. En etkili önlemlerden biri tuzu azaltmak.
9-15 Mart Dünya Tuza Dikkat Haftası. Fazla tuz tüketimi hipertansiyona, bunun sonucunda da kalp damar hastalıklarına yol açıyor. Yapılan araştırmalar günlük 1 gram tuz kısıtlamasının bile kalp krizi riskini yüzde 3, felç riskini yüzde 5 oranında azalttığını ortaya koyuyor. Günlük tuz tüketiminin yarıya indirilmesi ise kan basıncında 10 mmhg’lik ek düşme sağlıyor.

Ancak ülkemizde Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği günlük 6 gram tuzun yaklaşık 2-3 katı tüketiliyor “Peki ama yemekleri tatsız tuzsuz mu yiyeceğiz?” diyorsanız yemekleri baharatlarla lezzetlendirebilirmisiniz.

Üstelik bazı baharatlar kalp sağlığınıza da katkı sağlıyorlar.

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Karabulut, kalp dostu baharatların listesini verdi.

Biberiye: Özellikle et yemeklerini tatlandırmak için rahatlıkla kullanılabilirsiniz. Biberiye vücutta mevcut iltihabi
reaksiyonların etkisini azaltarak kalp damar sağlığına katkıda bulunuyor. Aynı zamanda doğal antioksidan etkisi de genel sağlığınıza fayda sağlıyor.

Kekik: Antioksidan ve iltihap azaltıcı etkisiyle damar sağlığını korur,  kolesterolü düşürür.

Kişniş: Et yemeklerini lezzetlendirebileceğiniz kişniş oldukça faydalı bir baharat. Vücudun savunma mekanizmasını güçlendirip, hazımsızlığa iyi gelir, kan kolesterol seviyelerini düşürür, hipertansiyon kontrolüne katkıda bulunur.

Kimyon: Kuru baklagillerle yapılan yemeklerin vazgeçilmezi olan kimyon vücutta iltihabi reaksiyonu azaltır. Ayrıca kan şekerini düşürür, kan basıncını düzenler, kanı sulandırır.

Zencefil: Sebze yemekleri ve fırınlanmış balık yemeklerini tatlandırır. Vücudun direncini artıran zencefilin antioksidan ve iltihap azaltıcı etkisi var. Damar duvarları üzerinde olumlu etki yapar tansiyon kontrolünü kolaylaştırır.

Sumak: Salata ve sebze yemeklerinde kullanılan sumak kan şeker seviyesinin düşmesine fayda sağlıyor. Damarlar şekerin zararlı etkilerinden korunur.

Nane: Antioksidan etkisiyle damarları korur. Kalp ritminin ve kan basıncının düzenlenmesinde faydalıdır.

Safran: Safranla özellikle pilavları renklendirip, tatlandırabilirsiniz. Antioksidan özelliği olan safran damar yapısını koruyor ve vücuttaki iltihabi reaksiyonu azaltır. Kolesterolü de düşürür.

Zerde: Zencefil gibi antioksidan ve iltihap azaltan etkiye sahip olan zerdeyle özellikle pilavları renklendirip, tatlandırabilirsiniz. Vücudun savunma mekanizmasını güçlendiren bu baharat damar duvarlarını koruyarak yüksek tansiyon kontrolüne de yardımcı olur.

Karabiber: Çorbaların vazgeçilmezi olan karabiberde antioksidan ve iltihap azaltıcı etki mevcut. Yağ hücrelerinin yıkımını artırarak kilo vermeyi de kolaylaştırır.

Sarımsak: Yemeklere lezzet katmasının yanı sıra kan basıncının kontrolünde de yarar sağlar.

Limon tozu:
Yemeklerinizi ayrı bir tat katan limon tozu antioksidan etkisiyle damar yapısını koruyor. Limon tozunun aynı zamanda tansiyon düşürmeye katkı sağlamak gibi önemli bir etkisi de var.

Tarçın: Tarçın ülkemizde daha çok tatlılarda kullanılsa da, Uzak Doğu mutfağına ilgi duyanların yemeklerde vazgeçemedikleri bir baharat. Tarçının aynı zamanda kolesterol ve kan şekerini düşürücü etkisi de var. Günlük 1 çay kaşığı tüketildiğinde kalp damar sağlığına da katkıda bulunur.

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:45:09
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
4 AY İÇERİSİNDE KARACİĞERİ TEMİZLEMEK MÜMKÜN !!!

En büyük organlardan biri olan karaciğerin, besinlerle birlikte alınan vitamin ve minerallerin emilmesi, vücuttaki zararlı maddelerin temizlenmesi gibi hayati görevleri bulunmaktadır.
Düzenli alkol kullanımı ve aşırı yağlı gıdaların tüketimi karaciğer yağlanması, hepatit ve siroz gibi karaciğer hastalıklarına yol açabilmektedir. Karaciğer sağlığında ilk adım, tüketilen gıdaların dikkatle seçildiği bir dengeli beslenme programı olmalıdır.
Doğru yiyecekler antioksidan etkileri ile karaciğeri temizler ve korur.

4 ay boyunca her sabah kahvaltıdan sonra 1 yemek kaşığı sızma zeytin yağ içerisine 3 damla limon damlatılıp içilir . Bu sayede karaciğeriniz eski sağlığına kavuşacaktır.'

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:45:35
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Gönül Sofrası (Rahmet Pınarı)
3 Mart, 23:02 ·
Şekil olarak da sebze meyveler ve organlarımız arasında bir bağ olduğunu biliyor musunuz?
* Havuç dilimi insan gözüne benzer. Bilimsel araştırmalar havucun gözlerin kan akışını ve işlevini iyileştirdiğini göstermiştir.
* Domateste kalpte olduğu gibi dört odacık vardır ve kırmızı renklidir. Bütün araştırmalar domatesin kalp ve k
an için faydalı olduğunu göstermiştir.
* Üzüm salkımı kalp şeklindedir, her bir üzüm tanesi kan hücresi gibi görünmektedir ve araştırmalar üzümün ciddi kalp ve kan canlandırıcı bir gıda olduğunu göstermiştir.
* Ceviz küçük bir beyin görünümündedir. Beyin fonksiyonlar için faydalıdır.
* Fasulye böbrek görünümündedir ve böbrek fonksiyonlarını iyileştirir.
* Sap kereviz, Çin lahanası ve Rhubarb kemiklere benzer. Bu gıdalar kemikler için faydalıdır, sodyum oranları eşit ve %23 dür. Gıdanızda yeterli sodyum yok ise vücut kemiklerden çeker ve kemikler zayıflar. Bu gıdalar iskeletinize faydalıdır.
* Patlıcan, avokado ve armut kadınların rahim ve serviks sağlığı ve fonksiyonlarını hedefler ve görünümleri bu organlara benzerler. Araştırmalar kadınların haftada bir avokado yemeleri halinde hormonları dengelediğini, istenmeyen doğum sonrası kilolarını azalttığını ve serviks kanserini önlediğini göstermiştir.
* İncir tohum doludur ve ağaçta ikili olarak asılarak büyür. İncir sperm sayısını ve hareketliliğini arttırır ayrıca erkek kısırlığını önler.
* Tatlı patatesin görünümü pankreasa benzer ve şeker hastalarının glisemik indeksini dengeler.
* Zeytin yumurtalıkların sağlığına ve fonksiyonuna yardımcı olur.
* Greyfurt, portakal ve diğer narenciye meyveleri kadın göğüsüne benzer ve bunların sağlığına ve lenfin hareketine yardımcı olur.
* Soğan vücut hücreleri görünümündedir. Bütün vücut hücrelerinden atık maddelerin temizlenmesine yardım eder. Hatta gözlerin epitelyal katlarının yıkayan gözyaşlarına bile sebep olur..

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:46:10
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
eczaci kucuk cocuklar icin onermemisti hocam vicksi

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:47:12
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kırmızı Hastane'deki Doktor Hafsa Hanım önerdi bu uygulamayı. Verdiği sudofen şurupta 6 yaşından küçük çocuklara verilmemeliymiş. Prospektüste öyle yazıyor olmasına rağmen doktor hanım bize sudofeni yazdı. Ben çok tereddüt etmiştim. Viks-karabiber karışımı da bana değişik geldi. Dediğinizi bir araştırmam lazım. Belki de geçti gibi geldi bize kızımızın rahatsızlığı. İnşaallah bir sıkıntı olmaz. Teşekkür ederim.

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:47:40
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Eşimin  gittiği badmington kursunda sporcu sağlığı ve beslenme uzmanının söylediğine göre yoğurt yemeklerle birlikte yenildiğinde eklemlerin kireçlenmesine  sebep olmaktadır.Tek başına yenildiğinde bir sorun teşkil etmiyormuş.

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:48:34
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
MEYAN KÖKÜ

Özellikleri:
♦ Bir ottur. Tadı tatlı ve latiftir.
♦ Normal hararetledir.
♦ Yaştır.
♦ İnsan tabiatı için makbul ve münasiptir.
Faydaları:
* Kökenini ağızda çiğneyip yahut usaresini ki; ona Meyan balı derler ağızda tutup rutubetini yavaş yavaş sormak susuzluğu giderir. Ciğere ve hararetli mideye iyi gelir. Midenin yukarıya kaynamasını ke­ser.
* Göğsü ve akciğeri temizler.
* Boğazı ve solunum yolunu yumuşak tutar.
* İçeride boşlukta olan çıbanı ve kabarcıkları yu­muşatır. Böyle olunca boğaz huşunetine, öksürüğe göğüsün sıkışıp da içilirse soluk alıp vermeye akciğer hastalıklarına yani ağrısına faydalıdır. Bunlar için meyan kökünü suda kaynatıp suyu içirilmelidir.

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:49:55
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Vitiligo Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?

El, yüz ve vücudun belirli bölgelerinde oluşan süt beyaz lekeler hayatınızı sandığınızdan çok daha zor bir duruma sokabilir. Fiziksel görünümünüzde ciddi bir değişiklik oluşturan bu lekeler sadece vücudunuzu değil psikolojinizi de olumsuz şekilde etkiler. İşte vücutta bu şekilde beliren lekelere vitiligo adı verilmektedir.
Vitiligo nedir?
Vücudumuzu kaplayan derimizde pigment üreten melanosit hücreleri vardır. Bu hücrelerin görevi pigment üretmek yani derimize renk vermektir. Melanosit hücreleri herhangi bir nedenden dolayı işlem göremez duruma gelirse, hasar görürse pigment üretemez hale gelir.
Vücutta deri rengi için yeterli pigment üretilemediği durumda, vücudun belirli yerlerinde, büyüklükleri ve sınırları belli olan yama şeklinde süt kadar beyaz lekeler meydana gelir. Bu lekeler vitiligo olarak tanımlanır.
vitiligoVitilogonun oluşma sebebi nedir?
Vitiligo pigment yetersizliğinden meydana gelir demiştik. Uzmanlar pigment yetersizliğine yol açan sebebi tam olarak netleştiremediler ancak yinede vitiligoya neden olan bir kaç faktörü sıralayabiliriz; -Bağışıklık sisteminin bozulması,
-Genlerde meydana gelen bozukluk,
-Güneş ışınlarına fazla maruz kalınması,
-Stres
-Genetik faktörler.
Vitiligo hastalığının tedavisi var mıdır?
Uzmanlar vitiligo tedavisini uygularken melanosit hücrelerinin çalışması için uygun ilaç ve kremleri kullanırlar. Çünkü melanosit hücrelerinin çalışması yeniden pigment üretmesi ve derinin kendi rengini alması anlamına gelir.
Ancak son yıllarda vitiligo hastalığı için yeni bir tedavi yöntemi olan lokal ultraviyole B ışık tedavisi (UVB) uygulanmaktadır. Oldukça etkili bir yöntem olduğu için hastalar tarafından tercih edilen bir tedavi yöntemidir.
Etkili bir yöntem olan ışık tedavisi yalnızca lekeli alana uygulanır. Diğer alanların zarar görmesi engellenmiş olur. Genellikle 10 seans sonrasında hastayı memnun edici sonuçlar alınmaktadır. Tedavi sonrasında hasta yaşamına aynen devam edebilir.
Bunun dışında krem tedavisi de uygulanır. Ancak kullanılan krem kesinlikle doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Çünkü bazı vakalar da sağlıklı olan derinin renginin değiştiği, yüze uygulandığında çeşitli yan etkilerin ortaya çıktığı görülmüştür. Bu nedenle krem tedavisini mutlaka doktor önermelidir.
Vitiligo hastalığınız varsa güneşte kalmamaya özen göstermeli, güneşe çıktığınız da ise yüksek koruyucu faktörlü güneş kremleri kullanmalısınız.
Yüz bölgesine uygulanan tedaviler oldukça hızlı ve başarılı sonuçlar vermektedir. Ayak ve el bölgesinde ki lekeler yüze göre daha geç iyileşmektedir.

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:50:47
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
SAĞLIK
1. Çok su için.
2. Kahvaltıyı kral, öğle yemeğini prens ve akşam yemeğini de
dilenci gibi yiyin.
3. Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok ve
fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin.
4. 3 E ile yaşayın -- Energy, Enthusiasm, and Empathy (enerji,
heyecan ve duygu paylaşımı).
5. Meditasyon, yoga ve dua yapacak zaman yaratın.
6. Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun.
7. 7 saat uyuyun.
8. Her gün 10-30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken
gülümseyin.

KİŞİLİK:

9. Hayatınızı başkalarınki ile karşılaştırmayın. Onların
seyahatinin ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikrin yok.
10. Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere veya şeylere
sahip olmayın. Bunun yerine enerjinizi olumlu şekilde şu an
için harcayın.
11. Kendinizi fazla abartmayın; sınırlarınızı bilin.
12. Kendinizi çok da ciddiye almayın.
13. Kıymetli enerjinizi gevezelikle, dedikoduyla boşa harcamayın.
14. Uyanık iken daha fazla hayal kurun.
15. Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır.
İhtiyacınız olan her şeye zaten sahipsiniz.
16. Geçmiş meseleleri unutun. Partnerinizin geçmiş hatalarını
hatırlatmayın. Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar..
17. Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok
kısadır. Kimseden nefret etmeyin.
18. Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın.
19. Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada
olduğumuzu unutmayın. Problemler, cebir dersi gibi gelip
giden, ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu devam
ettiği eğitim programının bir parçasıdır.
20. Daha fazla gülümseyin ve gülün.
21. Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz. Aynı
fikirde olmamak için anlaşın.

SOSYAL YAŞANTI:

22. Ailenizi sık arayın.
23. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin.
24. Herkesi her şey için affedin.
25. 70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit
geçirin.
26. Her gün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız en az 1
kişiye "GÜNAYDIN" deyin.
27. Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü sizi
ilgilendirmez.
28. Hasta olduğunuz zaman işin sana bakmaz, Arkadaşların
bakmalı. Onlarla temasta olun.

HAYAT:

29. Doğru şeyi yapın!
30. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan her şeyden uzak
durun.
31. ALLAH her şeyi iyileştirir.
32. Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir.
33. Nasıl hissettiğinizin önemi yok, haydi kalkın, giyinin ve
ortaya çıkın.
34. En iyisine henüz sıra gelmedi.
35. Sabah canlı olarak uyandığınız zaman, bunun için ALLAH' a
şükredin.
36. Maneviyatınız daima mutludur. Öyleyse mutlu olun.

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:52:12
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
10 gün öce kızım parkta koşarken yüz üstü düştü. O günden beri burunda soluk alırken tuhaf sesler çıkıyor. Banyo yapınca düzeliyor ama ertesi gün gene aynı. Griptir dedim ama p.tesi doktorun yolu gözüktü.
Allah şifa versin

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:52:54
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kanser Hücrelerini 24 Saatte Öldüren Baharat

Çağımızın uzun ve zorlu bir sürece rağmen kesin tedavisi olmayan kanser hastalığı araştırmalarına göre Köri baharatında bulunan bir maddenin kanser hücrelerini öldürdüğü bildiriliyor.
Uzmanlara göre; köri baharatının elde edilmesinde kullanılan zerdeçalın içeriğindeki kurkumin maddesinin araştırmalarda yemek borusu kanseri hücrelerini öldürdüğünün belirlendiği açıklanıyor.
Araştırma ekibi; kurkuminin kanserli hücreleri 24 saat içerisinde öldürmeye başladığını gözlemlediklerini belirtiyorlar.
koriKurkumin maddesinin iyileştirici etkisi bilinmesiyle bu araştırma sonuçlarına göre kanser hastalıklarında yeni tedavilerin geliştirilmesi yönünde yardımcı olacağı belirtiliyor.
Zerdeçal diğer bir adıyla Hint Safranı içeriğindeki doğal kimyasal maddeler, yemek borusu kanseri tedavisinde kullanılma imkanı sağlayabileceği söyleniyor.
Uzmanlara göre son otuz yılda yemek borusu kanserinde neredeyse yarı yarıya artış görülmesi ise, alkol tüketimi, obezite ve reflü hastalığındaki artışa bağlı olabileceği yönünde.

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:53:36
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Burnumuzun neden 2 deliği var ?
Nefes alırken her iki deliği birden kullanırız. Sağ taraf sıcağı (güneşi), sol taraf soğuğu (ayı) temsil eder.

BAŞINIZ AĞRIYORSA sağ burun deliğinizi kapatın 5 dakika süreyle sol burun deliğinizden nefes alın..

KENDİNİZİ YORGUN HİSSEDİYORSANIZ sol burun deliğinizi kapatın, sağ burun deliğinizden nefes alın. (Zihninizi de açar)…

İnanmıyor olabilirsiniz. Çok eski bir doğu kültürüdür. Deneyin, farkı görün…

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.041
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Mar 2015 11:54:15
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Çörek Otunun Faydaları; *Mikrop, virüs ve mantarlara karşı etkili bir savunma aracıdır.
*Kan şekerini düşürür.
*Damar hastalıklarını engeller.
*İdrar söktürücü özelliği ile safrayı rahatlatır.
*Vücuttaki zehirlerin atılmasını sağlar.
*Hazmı kolaylaştırır.
*Yaraların daha hızlı iyileşmesini ve hücrelerin yenilenmelerini hızlandırır.
*Alerjiyi engeller
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Otizm

Otizm her 10.000 insandan 4’ünü etkileyen bir beyin rahatsızlığıdır. Otizm teşhisi genellikle çocukluk çağında (3 yaşlarında) koyulur ve çocuğun çevresine karşı tep­kisizliği şeklinde nitelendirilir. Otizm hastalığının çok belirgin belirtileri yoktur, otistik çocuklar birbirinden farklı belirtiler gösterebilir. Bazı otistik çocuklar kendi­lerine gösterilen sevgiye ve şefkate karşı kayıtsız kalırlar, sosyal ilişkiler kuramaz­lar. Bazı otistik çocuklar hiç beklenmedik bir anda sallanmaya başlar, saatlerce hiç ses yapmadan yerinde oturur ve otururken bir anda ayaklarını yere vurmaya baş­lar. Bazı otistik çocuklar öğrenme güçlüğü yaşarken, bazı otistik çocukların zihni açıktır.
Otizme neden olan etkenler tam olarak bilinmemektedir; ancak bazı dok­torlar kalıtsal bir durumun, nörolojik bir dengesizliğin ya da herhangi bir vücut fonksiyonunun görevini yerine getirememesinin otizme neden olabileceğini dü­şünmektedir. Otizmin bağışıklık sistemi ile ilgisi olabileceği de düşünülmektedir.
Otistik çocukları konu alan araştırmalar, ailelerinin bağışıklık sistemi rahatsızlık­ları yaşadığını göstermiştir. Bu hastalıkların başında romatoid artrit gelmektedir. Ya­pılan çalışmalar, otistik çocukların ailelerinin %46’sında bağışıklık sistemi hastalıkları yaşandığım belirlemiştir. Otistik çocukların %21’inin anne-babasından en az biri­nin bağışıklık sistemi hastası olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle otizmin bağışık­lık sistemi ile iîişkilendirilebileceği düşüncesi yaygınlık kazanmıştır. Ancak bu dü­şünce kesin olarak bilimsellik kazanmamıştır. Bu nedenle bazı otistik çocukların durumu, bilimsel olarak açıklanabilir bir nedene dayandırılamamaktadır.
Otizm için önerilen modern tıp tedavileri:
Danışmanlık ve psikolojik destek hizmetleri uygun görülmektedir. Sakinleştirici bir ilaç türü olan “fenotiazin antipsikotik” ilaçlar kullanılmaktadır. “Fenfluramin” ve “tioridazin” türü ilaçlar da kullanılmaktadır.
Doğal sağlık tedavileri:
■ osteopati terapileri otistik çocuklar için uygulanabilir. Bazı uzmanlar otizme neden olan etkenin doğum esnasında kafatasının sıkışması nedeniyle ortaya çıkan baş ağrıları olduğunu düşünmektedir.
■ Homeopati terapilerinin otistik çocuklar üzerinde sağladığı yarar henüz kesin olarak belirlenememiştir ancak yine de homeopati uzmanları ile konuşup te­rapileri başlayabilir, çocuğunuzda görülen belirtilerin hafifleyip hafiflemedi­ğini tespit edebilirsiniz. Aşağıdaki homeopati terapileri otistik çocuklar için yararlı olabilir:
■ Sese karşı çok hassas olan, başını yerden yere vuran ve sinirleri bozulan bir çocuk için papatya idealdir.
■ Kendi kabuğuna çekilen, halının üstüne oturarak ayağa kalkmayı redde­den, sürekli sayı sayan, geceleri sürekli terleyen çocuklar için özel bir ho­meopati maddesi olan “silika”yı kullanabilirsiniz.
■ Genital organlarla oynamayı adet haline getiren, kendi kendine mırılda­nan, her şeyden ve herkesten şüphelenen ve gülme krizlerine giren çocuk­lar için “ban otu” (hyoscyamus) kullanılabilir.
■ Davranışsal otizm tedavisinde besin terapileri de uygulanüabilir. Özellikle de magnezyum, B6 vitamini, ve C vitamini takviyesi önemli bir rol oynar. Otizmin sadece besin terapileri ile tedavi edilip edilemeyeceğine dair bilimsel bir bul­gu yoktur. Çocuğunuz davranışsal otizm hastası ise, aşağıdaki noktaları göz önünde bulundurmanız gerekebilir:
■ 44 otistik çocuktan 15’ine uygulanan magnezyum destekli B6 vitamini tedavisi büyük bir başarı elde etmiştir. Tedaviyi alan çocukların durumunda ilerlemeler kaydedilmiştir. Tedavi bırakıldığında, çocukların durumunun daha kötüye gittiği belirlenmiştir.
■ Magnezyum destekli B6 vitamini tedavisinin “fenfluramin” ve “tioridazin” türü ilaçlardan 6 kat daha etkili olduğu ortaya çıkmıştır.
■ Otistik çocuklara yapılan C vitamini takviyesi de başarılı sonuçlar vermek­tedir. Doktorlar tarafından 8’er gramlık dozlar şeklinde hazırlanan özel C vtiamini terapileri otizm belirtilerini hafifletmektedir.
■ Otistik çocukların beslenme programından çıkarılan katkı maddeleri ve aler­jik gıdalar da işe yaramaktadır. Bazı otistik çocukların mide bağırsak hastalık­ları, çölyak hastalığı ve gıda tahammülsüzlüğü gibi vakaları yaşadığı belirlen­miştir.
Uzman bir pediatrisi olan Dr. Micheal Tettenborn, 2-15 yaşlarındaki 57 otistik çocuktan 28’inin durumunda, mantarlara karşı özel bir tedavi olan “arıti-fungal” (mantar-savar) tedaviler ve süt ve maya türü ürünlerin sınırlı olarak kullanıldığı diyetler sayesinde gelişme kaydedildiğini belirtmiştir. Bu tedavi ve diyetleri yarım bırakan 15 çocuğun durumunun kötüye gittiği, 6’sırıın duru­munda ise “belli belirsiz bir gelişme” kaydedildiği bildirilmiştir.
Otistik çocuk­ların pek çoğu, doğumu takip eden 16. aydan sonra belirti göstermeye başla­mıştır. Saptanan belirtilerin arasında sosyal ilişkiler kuramama, göz kontağı kuramama, bağırsak hareketlerinde büyük değişiklikler yaşama ve antibiyotik kullanımı sırasında kötüleşme gibi durumlar yer almaktadır. Otistik çocukla­rın sürekli susadığı, süt ve tahıllı ürünlere karşı aşırı ilgi gösterdiği, burun tıka­nıklığı yaşadığı, karın şişliği, solgun bir yüz ve göz altı morlukları gibi belirtiler yaşadığı da gözlemlenmiştir.
■ Ginko biloba serbest-radikalleri yok eden ve beyni koruyan bir maddedir. Gin-ko biloba beyne giden kanın miktarını artırarak beyin fonksiyonlarını kuvvet­lendirir. Ginko biloba kullandığınız başka ilaçlarla etkileşime girebilir. Bu ne­denle ginko biloba kullanmadan önce doktorunuza danışmanız gerekir.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK