İbretlik Hikayeler

Çevrimdışı yaar23

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.393
  • 37.752
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.393
  • 37.752
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Ağu 2015 11:20:30
Borcun Vadesi

İyi yürekli bir vezir, yoksul ve muhtaçlara devlet hazinesinden borç para veriyor, borç alanlar, "Bunu ne zaman geriye ödeyeceğiz?" diye sorduklarında, "Padişahımız ölünce ödersiniz" diye cevap veriyordu Bu duruma tanık olan bir adam bir gün Padişaha, "Efendimiz sizin veziriniz devletinizin hazinesinden muhtaçlara borç para veriyor, vadesini de sizin ölümünüze bağlıyor Demek ki niyeti kötü, sizin bir an önce ölmenizi istiyor, siz ölünce de paraları zimmetine geçirecek" diye gammazladı Bu gammazlık üzerine padişahın vezirine karşı kalbi bozuldu Kendisini huzuruna çağırıp söylenenlerin doğruluk derecesini ve maksadının ne olduğunu sordu Vezir sıradan bir vezir değildi Görevinin dışındaki bir takım incelikleri de biliyor ve yerinde bunlardan yararlanıyordu Padişahı yatıştıran ve yüreğini ferahlatan şu açıklamada bulundu:

"Padişahım, söylenen doğrudur Ben hazineden muhtaçlara borç para veriyor, vadesini de sizin ölümünüze bağlıyorum Ama bunu sizin ölmenizi değil, tersine daha çok yaşamanızı istediğim için yapıyorum Bilirsiniz ki her borçluya borcunun vadesi kısa gelir, vade dolmasın diye bakar, bunun için dua eder Bu demektir ki borçlarınısiz ölünce verecek olanlar, borçlarının vadesi dolmasın diye sizin ölmemeniz için dua edeceklerdir Allahı katında en makbul dualardan biri de borç altındaki kullarının duasıdır Benim de maksadım ömrünüzün uzunluğu, sağlık ve afiyetinizdir"

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.313
  • 223.573
  • 28.313
  • 223.573
# 13 Ağu 2015 18:44:50
"Bir gün ölüm adamın karşısına çıktı ve dedi:
- Bugün, senin son günün.
Adam dedi:
- Ama ben hazır değilim.
Ölüm dedi:
- Bugünkü listemde, senin ismin ilk sıradadır.
Adam dedi:
- Peki o zaman… gitmeden önce,gel oturalım beraber bir kahve içelim.
Ölüm dedi:
- Tabi ki.
Adam, ölüme kahve ikram etti. Ve onun kahvesine bir kaç uyku hapı attı...
Ölüm kahveyi içti ve derin bir uykuya daldı...
Adam, ölümün listesini aldı ve ismini ilk sıradan silip listenin sonuna koydu.
Ölüm uyandıktan sonra şöyle dedi:
- Sen, bugün bana çok şefkatli davrandın. Şefkatinin karşılığında işime listenin sonundan başlayacağım."

Bazen bazı şeyler kaderinde yazılıdır. Onları değiştirmek için ne kadar çabalarsan çabala, onlar hiç bir zaman değişmezler...

Karga ve papağanın her ikisi de çirkin yaratılmıştır. Papağan itiraz eder ve güzelleşir. Ama karga Yaradan'ın rızasından memnun kalır.Bugün papağan kafeste, karga ise özgür...
Her hadisenin arkasında öyle bir hikmet vardır ki belki sen hiç bir zaman anlayamazsın.
O halde…
Hiç bir zaman Yaradan'a deme "Neden!!!?

Çevrimdışı mmk63_63

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 71
  • 204
  • 71
  • 204
# 13 Ağu 2015 20:38:27
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
MÜKEMMEL BİR HİKAYE

Bir adam ,
Yürürken arkasından bir aslanın koştuğunu görür. Hızla kaçarken tam önünde bir kuyu görür ve hızla kuyuya iner. İpe sarılıp kuyuya inerken..

Alt tarafta büyük bir yılan görür.
Yılan hızla buna doğru yükselirken .. Ne yapacağım der.
Üstte aslan altta yılan.
O sırada iki tane fare biri beyaz diğeri siyah ipi kemirmeye başlar.

Her yerden başı belada iken bir anda bir yüzünde ıslak bir şey hisseder. Bir arı bir damla bal yüzüne bırakır ve balın tadı damağında iken....UYANIR.

OH BE RÜYA İMİŞ .. der. Bir seyyide anlatır. Rüyamın yorumu ne diye? Anlamadın mı der gülerek?
Peşinden koşan aslan ölüm meleğidir. İçinde yılan bulunan kuyu senin mezarındır.
Sarıldığın ip senin hayatındır. Beyaz ve siyah fare gece ile gündüzdür ömrünü kemirirler. Peki ya o bal nedir dersen ?

Dünyanın geçici lezzetidir, Ölümün arkasında bir hesap olduğunu sana unutturur...




RİSALE İ NURDA BİR KISSA...

Çevrimdışı seliali

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 4.869
  • 31.318
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 4.869
  • 31.318
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 14 Ağu 2015 19:03:45

Bir gün ölüm adamın karşısına çıktı ve dedi:
- Bugün, senin son günün.
Adam dedi:
- Ama ben hazır değilim.
Ölüm dedi:
- Bugünkü listemde, senin ismin ilk sıradadır.
Adam dedi:
- Peki o zaman… gitmeden önce, gel oturalım beraber bir kahve içelim.
Ölüm dedi:
- Tabi ki.
Adam, ölüme kahve ikram etti. Ve onun kahvesine bir kaç uyku hapı attı...
Ölüm kahveyi içti ve derin bir uykuya daldı...
Adam, ölümün listesini aldı ve ismini ilk sıradan silip listenin sonuna koydu.
Ölüm uyandıktan sonra şöyle dedi:
- Sen, bugün bana çok şefkatli davrandın. Şefkatinin karşılığında işime listenin sonundan başlayacağım."
--------------
Bazen bazı şeyler kaderinde yazılıdır. Onları değiştirmek için ne kadar çabalarsan çabala, onlar hiç bir zaman değişmezler...
Karga ve papağanın her ikisi de çirkin yaratılmıştır. Papağan itiraz eder ve güzelleşir. Ama karga Allah'ın rızasından memnun kalır. Bugün papağan kafeste, karga ise özgür...
Her hadisenin arkasında öyle bir hikmet vardır ki belki sen hiç bir zaman anlayamazsın.
O halde…
Hiç bir zaman Allah'a deme "Neden!!!?"
Kaderini sev,
Belki seninki en güzelidir, bilemezsin...

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.313
  • 223.573
  • 28.313
  • 223.573
# 15 Ağu 2015 08:29:19
Deniz Köpüğü Kadar Günah | Bir Kıssa Bin Hisse
Bir gün başta Ebu Zer (r.a.) olmak üzere Muhacirlerin fakirleri Peygamberimize gelerek şöyle dediler:
“Ya Resulallah! Varlık sahipleri yüksek dereceleri ve daimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar. Ancak onlar sadaka veriyor biz veremiyoruz, onlar köle azâd ediyor, biz edemiyoruz.”
Peygamberimiz onlara şu müjdeyi verdi:
“Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğerki sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Her namazdan sonra otuz üç kere ‘Sübhânallah’, otuz üç kere ‘Elhamdülillah’, otuz üç kere ‘Allahu ekber’ derseniz tamamı doksan dokuz eder; yüzün tamamında da ‘Lâilâhe illallâh vahdehûlâ şerîke leh, lehü’l- mülkü velehü’l- hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.”
Kaynak; Müslim, Mesacid, 146

Çevrimdışı yaar23

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.393
  • 37.752
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.393
  • 37.752
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 15 Ağu 2015 11:05:27
HEDİYE
 
En büyük velilerden biri olduğunda şüphe bulunmayan Bayezid-ı Bestâmi'yi ölümünden sonra bir dostu rüyasında gördü ve kendisine sordu:
- İlahi huzurda seni nasıl karşıladılar? Bayezid-i Bestami cevap verdi:
- Bana, "ne getirdin?" diye sordular. Ben de dedim ki "Bir dilenci bir padişahın huzuruna çıkınca ona ne getirdin diye sormazlar, dile bizden ne dilersen" derler.
Sözüme Rabbimin cevabı erişti: "Doğru söylüyor, doğru söylüyor."

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.313
  • 223.573
  • 28.313
  • 223.573
# 15 Ağu 2015 20:40:38
Allah öfkesini yeneni sever!
Köleliğin henüz tedricen kaldırıldığı bir devir. Hz.Hüseyin'in yanında çalışan bir hizmetlisi var.Köle çorbayı sofraya getirirken ayağı tökezleyince ,Hz.Hüseyin 'in başından aşağı kaynar çorba dökülüyor. Köle müslüman Kur'an'dan bir ayeti kerime okuyor. "Muttekiler,Allah için öfkelerini yutarlar. (Ali İmran,134) Hz.Hüseyin haşlanmış canı yanmış,"Öfkemi yendim yâ köle. "
"Onlar,insanları affedenlerdir."
"Affettim yâ köle "diyor.
"Allah güzel düşünüp, güzel davrananları sever.
Hz.Hüseyin," azatsin yâ köle "deyince,köle "Senin huzurundan ayrı kalmak nasıl özgürlük olabilir"diyor.
Demek ki en kizdigimız anda Allahım benden memnun olsun diye o kîzgınlığımızı verebiliyormuyuz?

Çevrimdışı yaar23

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.393
  • 37.752
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.393
  • 37.752
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 16 Ağu 2015 11:33:22
SU TAŞIYOR

Sahabelerden Abdurrahman bin Avf anlatıyor:
Bir gece gördüm ki mü'minlerin emiri Hz. Ömer , sırtında su tulumu olduğu halde Medine'nin köylerinden birine doğru ilerliyor. Kan ter içinde kalmıştı. Oturup biraz dinlenmek istediğinde :
-Ey mü'minlerin emiri ; çok yoruldunuz, izin verirseniz biraz da ben taşıyayım , dedim.
-Hayır , dedi. Bugün benim bu yükümü taşırsan , yarın kıyamet gününde günahımın yükünü kim taşıyacak?...
-Aman ya Ömer!... Sizin ne yükünüz olabilir ki?... dediğimde ,
-Yükümü dağlar bile taşıyamaz , buyurdu.
-Öyle diyorsunuz ama , siz Allah Resûlünün yolunda yürüyorsunuz. Bütün işlerinizi onun gibi yapıyorsunuz . Böyle olduğu halde neden korktuğunuzu anlayamıyorum , dediğimde :
-Ben bu halifelikten başa baş , zararsız kurtulabilirsem , ancak o zaman Allah Resûlünün dostu olduğumu anlarım dedi.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.313
  • 223.573
  • 28.313
  • 223.573
# 16 Ağu 2015 21:22:03
ANTHONY QUINN'İN DARULACEZE HAYRANLIĞI

1976 yılında Çağrı filminin galası İstanbul'da yapılmış, Yönetmen Mustafa Akad 'la beraber Hz.Hamza rolü ile gönüllere taht kuran Anthony Quinn de o galaya katılmıştı.Tabi ayaklarına kadar gelen bu dünya starına güzide basınımız klişe sorularını ardı ardına sıralamışlardı:

-İstanbul'u nasıl buldunuz?
-Türk mutfağını nasıl buldunuz?
-Şiş kebab, rakı beğendiniz mi?
-Dansöz, eğlence, Boğaz hoşunuza gitti mi?

Meksikalı mütevazi aktörün cevabı ise kompleksli Batı hayranı basınımıza(lütfen bugünkü basınımız üstüne alınmasın) kapak mahiyetindeydi:

-Evet, İstanbul'u çok beğendim. Hatta hayran kaldım. Ancak, bu İstanbul sizin sorduğunuz İstanbul değil... Benim gördüğüm İstanbul'un değerini, ne şiş kebap, ne Boğaz, ne rakı, ne dansöz belirliyor... İstanbul benim takdirimi, üç semâvî dinin mâbedini yan yana göstermesiyle kazanmıştır. Dünyanın hiçbir yerinde bu derecesi görülemeyecek bir müsamahanın temsilcisi olarak gördüğüm İstanbul'u sevdim. Hele de Dârül Aceze... Harika bir medeniyet örneği... Ülkenin bütün düşkünlerini, asla ayırım yapmadan bağrına basan, Müslüman'ı Hıristıyan'ı, Yahudi'si ile bakıp besleyen Dârü'l Aceze, müthiş bir insanlık örneği... Çünkü, ayrım yapmadan bağrına bastığı üç dinin mensupları için, üç ayrı mâbedi bünyesinde bulunduruyor. Beni önce hayrete, sonra da derin bir hayranlığa düşüren bu güzellik, beni sorduğunuz şeylerin bütününden fazla etkiledi. Benim İstanbul'da gördüğüm, asıl güzellik budur. Ben sizlere de, ülkenizin bu üstünlüğünü farketmenizi, yabancılara bunları göstermenizi tavsiye ederim.

Not: O tarihte, ünlü aktörün gezip görüp hayran kaldığı Dârü'l Aceze'yi, bizim gazeteciler henüz keşfetmedikleri için, sessiz kalmışlar, birbirlerine bakışıp sus pus olmuşlar.(Alıntı)

Çevrimdışı yaar23

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.393
  • 37.752
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.393
  • 37.752
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 17 Ağu 2015 10:14:05
Evladın Baba Üzerindeki Hakları

Bir adamın oğlu, babasına itaat etmiyordu. Adam, belki Halife bir çaresini bulur diye oğlunu, Halife Ömer’in huzuruna getirdi. Çocuğa, babaya itaatin faziletlerinden bahseden Hazreti Ömer:

— Babana niçin itaat etmiyorsun? dedi. Çocuk, Hz. Ömer’i dikkatle dinledikten sonra:

— Ya Ömer! Babanın evlat üzerinde bu kadar hakkı var da, evladın baba üzerinde hiç mi hakkı yok, dedi.

Hazreti Ömer: -

— Olmaz olur mu? Babanın vazifeleri de vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: Doğduğu zaman güzel bir isim koymak, dinini, diyanetini öğretmek, kitabullahı öğretmek, daha sonra, zamanı geldiğinde müslüman ve iffetli bir hanımla evlendirmek, diye saydılar.

Bunları dinleyen evlât:

— Ya Ömer sorar mısınız babama, bunlardan hangi birini bana yapmıştır, dedi.

Hazreti Ömer, çocuğun babasına dönüp:

— Bu vazifelerini yerine getirdin mi? diye sordu. Adam gayet mahcup bir vaziyette:

— Hayır ya Ömer, yerine getirmedim, deyince Halife çok hiddetlendi ve:

— Demek ki, oğlun sana değil, sen oğluna isyan etmişsin. Bir de gelmiş oğlum beni dinlemiyor, diyorsun. Defol karşımdan, diyerek adamı huzurundan kovdu.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.313
  • 223.573
  • 28.313
  • 223.573
# 17 Ağu 2015 13:26:19
Genç adam yaşlı bir çiftin evine misafir olur.
75 yaşındaki amca karısından bir bardak su
isterken : ’’Çiçeğim bir bardak su verir misin ?’’der,sonra
‘’peteğim bir bardak da çay getiri misin ?’’,sonra
‘’Bebeğim şekersiz lütfen ,sana da çok zahmet
oluyor ‘’der. Genç adam, yaşlı amcanın karısına hitap ederken
kullandığı
sevgi dolu sözcükleri kullanmasından çok etkilenir.’ ’Amcacım, kaç yıllık evlisiniz ‘’diye sorar.
Yaşlı adam ‘’40 seneyi geçti evladım’’ der. Genç adam :’’Sizi o kadar taktir ettim ki,
söyleycek söz bulamıyorum der.
Sürekli eşinize çiçeğim ,peteğim ,
bebeğim gibi güzel sözlerle hitap ediyorsunuz
galiba ?’’ Yanakları pembeleşmiş yaşlı teyze:
’’Doğru birkaç yıldır hep böyle hitap ediyor ‘‘deyip
mutfağa yöneldiğinde, yaşlı amca genç adamın
kulağına : ’’Şiişt, çaktırma 2 sene önce ismini unuttum hala
hatırlayamıyorum.’

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.313
  • 223.573
  • 28.313
  • 223.573
# 18 Ağu 2015 16:36:47

Fırına geldiğimde ortalıkta ekmek görünmüyordu. Eski bir dostum olan fırıncı; “Biraz bekleyeceksin hocam. İki-üç dakikaya kadar çıkartıyorum.” dedi.

Kenardaki tabureye oturup beklemeye koyulurken, içeriye yaşlıca bir adamın girdiğini gördüm. Eskimiş ceketinin sol yakası altında bir madalya parıldıyor ve yürürken hafifçe topallıyordu.

Selâm verdikten sonra, fırıncının tezgâhına yaklaşarak; “Ekmeklerimi alayım! Benim ikizler acıkmıştır.” dedi.

Fırıncı, adamın kendisine uzattığı torbayı alarak tezgâhın altına eğildi ve bir gün öncesine ait olduğu anlaşılan ekmeklerden 4-5 tane çıkardı.

Ben o arada oturması için kendi yerimi o adama vermiş, tezgâhın yanına iyice yaklaşmıştım. Ekmeklerden birkaç tanesinin şekli değişmiş, katılaşmış, taş gibi olmuştu. Fırıncıya sordum:

- Neden taze ekmeği beklemesini söylemiyorsun? Biraz sonra çıkacak dedin ya!..

- Bayat ekmekleri kendisi istiyor. Çok fakir bir adam. Ona bayat ekmekleri yarı fiyatına veriyorum.

- Kim bu adam?

- Kendisi Kore gazilerinden. Oğluyla gelini bir trafik kazasında vefât edince, ikiz torunlarını yanına almıştı. Yıllardır onlara bakıyor, hem de çok az bir maaşı var.


Fırıncının anlattıkları karşısında içimin yandığını hissediyor ve ufak da olsa bir şeyler yapmak istiyordum. Fırıncıya yavaşca dedim ki:

- Aradaki farkı ben vereyim. Hiç olmazsa bugün taze ekmek yesinler.

Fırıncı, teklifimi kabul etti. Biraz sonra da, fırından yeni çıkan taze ekmekleri adamın torbasına doldururken şekli bozuk, bayat ekmekleri de tezgâhın altına koyarken ihtiyara takıldı:

- Bugün çok şanslısın hacı amca. Çocuklar için sana pasta gibi ekmek vereceğim.

Yaşlı adam, bir evlât sevgisiyle kucakladığı torbayı göğsüne bastırarak kapıdan çıkarken bana döndü ve dedi ki:

- Allah, senden razı olsun evlâdım. Bugün onların doğum günüydü..


DÜNYADA BİNLERCE AÇ İNSAN VARKEN LÜTFEN İSRAFTAN KAÇINALIM

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.313
  • 223.573
  • 28.313
  • 223.573
# 19 Ağu 2015 19:20:16
25 senelik evlilikten sonra "aşk ışıltısını" canlı tutmanın yeni bir yolunu buldum. Bir süre önce, başka bir kadınla çıkmaya başladım ve bu aslında eşimin fikriydi.

Bir gün eşim, beni çok şaşırtarak:

"Biliyorum ki onu seviyorsun" dedi.

"Ona da zaman ayırman gerekiyor"

Karımın, ziyaret etmemi istediği "öbür kadın"

19 yıldır dul olan annemdi. İşimin yoğunluğu ve üç çocuğumun beklentileri sebebiyle annemi görme fırsatım pek olamıyordu. O akşam annemi yemeğe ve ardından sinemaya davet ettim.

Endişelendi ve hemen;

"İyi misin, her şey yolunda mı?" diye sordu.

Annem de geç saatte gelen bir telefonun veya sürpriz bir davetin mutlaka kötü bir anlamı olacağından şüphelenen tipte kadınlardandı.

"Seninle beraber ikimiz biraz zaman geçirmemizin güzel olacağını düşündüm." diye cevapladım.

"Sadece ikimiz mi?"

Biraz düşündü ve "Çok isterim" diye cevap verdi.

O Cuma, iş çıkışı onu almaya giderken kendimi biraz gergin hissediyordum. Eve vardığımda fark ettim ki o da, randevumuzdan ötürü hafif gergin görünüyordu. Kapısının önünde, paltosunu çoktan

giymiş bir şekilde bekliyordu. Saçlarını yaptırmıştı ve üzerinde babamla kutladıkları son evlilik yıldönümlerinde giydiği elbise vardı.

Bana melekler kadar ışıltılı bir yüzle gülümsedi. Arabaya bindiğimizde;

"Arkadaşlarıma oğlumla dışarı çıkacağımı söyledim ve gerçekten çok etkilendiler" dedi.

"Randevumuzun nasıl geçtiğini duymak için sabırsızlanıyorlar."

Gittiğimiz restorant, çok şık olmasa da sevimli, sıcak ve servisin kaliteli olduğu bir mekândı. Annemse, bir kraliçe edasıyla koluma girdi.

Yerimize oturduktan sonra ona menüyü okumam gerekmişti, çünkü küçük yazıları göremiyordu. Ben daha menünün ortalarındayken annemin nemli gözlerle ve nostaljik bir gülüşle bana bakmakta olduğunu fark ettim:

"Eskiden, sen küçükken, menüleri okuyan bendim, sense meraklı bakışlarla beni dinlerdin" dedi.

Ben de gülümsedim;

"O zaman, şimdi senin rahat rahat oturma sıran ve ben de okuyarak borcumu ödeyebilirim" dedim.

Yemek boyunca muhabbetimiz çok güzeldi, sıra dışı hiçbir şey olmadı ama eskilerden ve hayatlarımızdaki yeniliklerden bahsederek kaybettiğimiz zamanın birazını telâfi etmeye çalıştık. O kadar çok konuştuk ve eğlendik ki film saatini kaçırdık. Akşam annemi bırakırken;

"Seninle tekrar çıkmak isterim ama ancak bu sefer benim seni davet etmeme izin verirsen" dedi ve bir akşam tekrar buluşmakta karar kıldık.

Eve geldiğimde eşim yemeğin nasıl geçtiğini sordu:

"Çok güzeldi" dedim "Düşünebileceğimin çok üstündeydi"

Birkaç gün sonra annem aniden ciddi bir kalp krizi sonucu vefat etti. Bu, o kadar âni gerçekleşmişti ki onun için bir şey daha yapma şansım olmamıştı.

Birkaç zaman sonra evime, annemle yemek yediğimiz restorantdan, ödenmiş iki kişilik bir yemek faturası ve üzerine iliştirilmiş bir not yollandı:

"Oğlum, bu faturayı önceden ödedim, çünkü seninle kararlaştırdığımız randevu gününe gelemeyeceğimden neredeyse yüzde yüz emindim. Yine de iki kişilik bir yemek ayarladım çünkü bu sefer eşinle beraber gitmenizi istiyorum. Seninle olan o günkü randevumuzun benim için ne anlam ifade ettiğini bilemezsin. Seni Seviyorum."

O esnada, "Seni Seviyorum" demenin ve hayatta değer verdiğimiz insanlara hak ettikleri zamanı ayırmanın önemini anladım. Hayatta hiçbir şey ailenizden daha önemli değildir. Onlara hakları olan

zamanı ve ilgiyi verin çünkü böyle şeyleri erteleyebileceğiniz "başka bir zaman" ı her istediğinizde yakalayamayabilirsiniz..

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.313
  • 223.573
  • 28.313
  • 223.573
# 21 Ağu 2015 07:40:54
KIRINTI
Bir evde bozulan televizyon için eve televizyon tamircisi çağrılır.Tamirci televizyonu tamir için arka kapağını açar ve gördüklerine şaşırır.Televizyonun içi ekmek kırıntılarıyla doludur.Televizyon tamircisi gözlerini hemen evin 4 yaşındaki kızına çevirir ve O'nu süzer.Tamirci kendince suçluyu bulmuştur.
Anne ve baba bunun nedenini kızlarına sorduklarında aldıkları cevap Onları duygulandırır.
4 yaşındaki kız televizyonda Afrikalı aç çocukları her gördüğünde televizyon kapağından içeriye ekmek kırıntıları attığını söyler .
(ya ne kdar duygulu ve ibretlik değil'mi? Allah bize yeter o ne güzel vekil'dir.)

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.313
  • 223.573
  • 28.313
  • 223.573
# 23 Ağu 2015 20:27:33
-Nihan Vefa: Ben öğretmenim. Sivas'a giderken muz aldım molada.Yanda oturan 80 yaşlarında bir amca torbaya bakınca, ben de "göz hakkı" diyerek çıkarıp bir muz verdim. Ertesi yıl, yine Sivas'a giderken aynı yolda moladan çıkışta yanımda oturan bir hanım "göz hakkı" diyerek ve gülümseyerek bana bir muz uzattı ve otobüsten indi. Asla unutmadım bu anımı. Arkadaşlarıma anlattım, onlar da "tesadüf"dediler maalesef. Ama ben tesadüf olmadığını biliyorum.
- smile ifade simgesi Allah asla unutmaz. Her şeyi yazar ve zamanı gelince dilediği şekilde gereğini yaratır. Belki göz hakkı demeden verilseydi, zamanı gelince, göz hakkı denilmeden alınırdı. Bilmem ki nasıl vermek daha doğru olurdu. Hayatta zerre kadar tesadüf olmadığını ilk bilmesi gereken biz Müslümanlarız.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK