Bunları Biliyor Musunuz?

Çevrimdışı Başkan600

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.446
  • 3.829
  • İlköğretim Öğrencisi
  • 3.446
  • 3.829
  • İlköğretim Öğrencisi
# 18 Ağu 2020 18:28:39
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
VALİ SANA KIZMASIN?

Gümüşhaneli muhtarın kızının evi Erzincan depreminde yıkılınca, muhtar devletin deprem mağdurlarına vereceği evi almak için Erzincan'a kızının yanına gider.

Kızını alır, valilik binasına çıkarlar, öğlen arası olduğu için ellerinde evraklar beklemeye başlarlar.

Bu arada kot pantolonlu, yakası açık gömlekli biri gelir.

- "Amca buyur" der.

Muhtar derdini anlatır. Kot pantolonlu adam evrakları alır bir odaya gider, bir kaşe basar, diğer odaya gider başka bir evrak alır, doldurur, deftere kaydeder. En son kapısında "Valilik" yazan odaya girip çekmeceden bir mühür alarak kâğıtlara mührü basar ve muhtardan da imzalamasını ister.
Muhtar, biraz da çekinerek,

- Yeğenim çok sağol ama vali bey sana kızmasın.
- Yok amca kızmaz.
- Sağ ol yavrum, adın nedir senin?
- Recep benim adım amca.
- Yoksa sen vali Recep Yazıcıoğlu musun?
- He ya..





Allah mekanını cennet eylesin. Vali denince akla gelen ilk kişi.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.141
  • 53.114
  • 4.141
  • 53.114
# 18 Ağu 2020 18:40:19
Şehadet Şerbeti
Savaşlarda yaralanan ancak yarası ağır ve kurtarılma imkanı olmayan askerlere, hekim (doktor) yanında taşıdığı ve “Hekim Matarası” denilen mataradan son anlarında ağzı tatlansın diye şerbet verirmiş.   Şehadet şerbeti içirilen yaralı askerler öleceklerini anlayıp Şehadet getirirmiş.  Bu sebepten, şerbetin adına, “Şehâdet şerbeti” denilmiş.
Şehadet  şerbeti sıradan şerbetlerden ayıran ve özel kılan iki şeyden birincisi, Şehadet Şerbetinin Zemzem suyu ile hazırlanması.  İkincisi ise, sadece son nefesten önce ağır yaralanmış askerlere içirilmesiymiş.  Doktorlar Şehadet Şerbetini özel yapılmış küçük fıçılar içerisinde yanlarında taşırlarmış.
İşte o günden beri şehit olduğunu duyduğumuz veya şehadete yürüyen birini anlattığımız sırada “Şehadet Şerbeti” içti deyimini kullanıyoruz.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.141
  • 53.114
  • 4.141
  • 53.114
# 18 Ağu 2020 21:38:09
Ceviz kurdu, cevize gireceği kadar bir delik açar ve cevizin içine girer.
Cevizin içi insan beynine benzer, kurt başlar cevizi yemeye.

Elbette ki buraya kadarı normal. Yedikçe şişmanlar şişmanladıkça Karnı büyür.

Yeterince doyunca yükünü tutunca! Gitmek ister ama girdiği delikten çıkması mümkün değildir istese de çıkamaz.

İşin enteresan ve Daha da kötü tarafı; İçi yenilen cevizin kabuğu da kurumuş ve iyice sertleşmiştir... Artık o deliği genişletmek te imkansızdır.

Kurtçuk oturup etrafına bakar, Düşünür taşınır delikten geçip çıkmak için tek çaresi vardır; Zayıflamayı beklemek.

Aç kaldıkça zayıflar, eski cılız haline döner. Ve bir gün bitap düşmek üzere ilk başladığı gibi cevizden çıkar.

Ama çıktığında mevsim bitmiş, ortada aç ve cılız bir kurtçuk ile bir içsiz bomboş bir ceviz kabuğu kalmıştır.

Kimi insanlardaki para ve mal - mülk hırsı da ceviz kurduna benzer.

O hırsı yenip, artık yeter, dediğinde baharlar ve yazlar bitmiş olur.

Geriye sadece, ömrünün sonbaharı ve belki de çeşitli hastalıklar, ilaçlar ve diyetler ile geçirmek zorunda kalacağı, koskoca bir kara kış kalmış olur... O sebep lütfen ihtirasınıza kapılmayın kendinizi yakmayın en helal para har vurup harman savurmadan kimseye borçlu kalmadan yalan söylemeden gününde ödemelerini yaparak kazandığın paradır. Miras bırakacağın her para ise başkaları için kazanılmış ömür harcanmış fakat terini senin sildiğin Sefa’sını başkalarının sürdüğü emektir. Eee o halde başkalarının yaşayacağı para için DOST ve AKRABALARINI üzme Helal kazan Dürüst yaşa Para HIRSI gözünü bürümesin cevizin kurdu gibi olma..

(Alıntı )

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.141
  • 53.114
  • 4.141
  • 53.114
# 21 Ağu 2020 13:27:34
Padişahın biri veziriyle birlikte gezintiye çıkmış. Gezi sırasında bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler. Padişah kızın yanına yaklaşıp sormuş:
– Merhaba kızım. Baban evde mi?
Kız: – Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti.
Padişah: – Annen evde mi?
Kız: – Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti.
Padişah: – Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri.
Kız: – Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter.
Padişah: – Sana bir kaz yollasam yolar mısın?
Kız: – İzninizle en ince tüylerine kadar yolarım!
Padişah kıza, “öyleyse selametle kal!” deyip, veziriyle tekrar yola koyulmuş.
Saraya varınca padişah vezirine sormuş:
– Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı?
Vezir: – Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım padişahım, demiş.
Padişah: – O halde tez vakitte git öğren! Yoksa seni vezirlikten azlederim! demiş.
Vezir telaşla fırlamış. “Nasıl öğrenirim?” diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi almak deyip, gitmiş padişahın konuştuğu kızı bulmuş.
Vezir: – Aman kız, hanım kız!…
Biz bu gün yanımda biriyle senin yanına gelmiştik. Yanımdaki kişi senle sohbet etmişti. O sohbette konuştuklarınız ne anlama geliyordu? Onları bana bir deyiver. Dile benden ne dilersen.
Kız: – Konuştularımızı açıklarım ama her cevap için on altın isterim, demiş. Vezir kabul etmiş. Kız anlatmaya başlamış:
– O amca bana babamı sorduğunda “Azı çok etmeye gitti” demekle; babamın çiftçi olduğunu, tarlaya tohum ekmeye gittiğini anlatmak istedim. Vezir on altını vermiş, kız devam etmiş:
– O amca annemi sorduğunda “Annem biri iki etmeye gitti” demekle; annemin ebe olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim. Kız vezirden on altın daha alıp devam etmiş:
– Amca, “eviniz çok güzel ama bacası eğri” demekle; benim güzel olduğumu ama gözlerimin şaşı olduğunu söyledi. Ben de, “bacası eğridir ama dumanı doğru tüter” diyerek; şaşıyım ama gözlerim iyi görür demek istedim.
Vezir kıza on altınını verip hemen atılmış:
– Peki ya “Sana bir kaz yollasam yolar mısın?” ne demek?
Kız tebessüm edip açıklamış:
– O kaz da sizsiniz, demiş. Bunları öğrenmek için bana onlarca altın verdiniz!…

Alıntı

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.141
  • 53.114
  • 4.141
  • 53.114
# 24 Ağu 2020 15:34:00

Ümit Yaşar Oğuzcan...

Tam 23 kere intihara kalkışmış ve her birinde de inatla hayata itelenmişti Ümit Yaşar Oğuzcan. Pek kişi bilmez bu hikayeyi , “Acılar Denizi” şiirinin nereden geldiğini ve asıl vicdan azabının ne olduğunu.

Ümit hayattan kopmak için çok çabalamış lakin başaramamıştır, babası Lütfü Bey, annesi Güzide Hanım kahrolur oğullarının vaziyetine. Tabii bir de Vedat var. Ümit Yaşar'ın biricik oğlu. Babasına duyduğu müthiş bir öfke var içinde..defalarca gözlerinin önünde intihara kalkışmış olan babasına. Dün bir kez daha canından vazgeçmişti Ümit. Babası Lütfü Oğuzcan zor yetiştirmişti oğlunu hastaneye. Ve oğlundan çok torunu için endişelenmişti bu sefer Lütfü Bey, vedat'ın gözleri artık korkudan çok kin ile ıslanmıştı. Dayanamıyordu çocuk,aciz bir babanın ölüme koşup varamayışına tanıklık etmekten yorulmuştu. Tedavi edildikten sonra taburcu ettiler Ümit Yaşar Oğuzcan'ı. Ümit'in içinde yaşadıkları bir kenara Vedat ne hissediyordu acaba?

Sonrası;

Duydukları gürültüyle kıraathaneden fırlayanlardan biri “Eyvah!“dedi. “Düştü çocuk, Galata'dan düştü! Yetişin.” yerde yatan çocuğun etrafında toplanan kalabalık çocuğun elinde bir kağıt buldular. Sımsıkı kapalı parmakları,avucuna hapsolmuş bir kağıt.. Zorlukla aldılar ellerinden kağıdı şöyle yazıyordu buruşmuş kağıtta;

“İntihar öyle edilmez,böyle edilir baba!”

6 Haziran 1973

Pırıl pırıl bir yaz günüydü

Aydınlıktı, güzeldi dünya

Bir adam düştü o gün Galata Kulesi'nden

Kendini bir anda bıraktı boşluğa

Ömrünün baharında

Bütün umutlarıyla birlikte

Paramparça oldu…

Bir adam düştü Galata Kulesinden

Bu adam benim oğlumdu.

_Ümit Yaşar OĞUZCAN_

Çevrimiçi police21

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.720
  • 5.013
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.720
  • 5.013
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 25 Ağu 2020 00:31:46
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Ümit Yaşar Oğuzcan...

Tam 23 kere intihara kalkışmış ve her birinde de inatla hayata itelenmişti Ümit Yaşar Oğuzcan. Pek kişi bilmez bu hikayeyi , “Acılar Denizi” şiirinin nereden geldiğini ve asıl vicdan azabının ne olduğunu.

Ümit hayattan kopmak için çok çabalamış lakin başaramamıştır, babası Lütfü Bey, annesi Güzide Hanım kahrolur oğullarının vaziyetine. Tabii bir de Vedat var. Ümit Yaşar'ın biricik oğlu. Babasına duyduğu müthiş bir öfke var içinde..defalarca gözlerinin önünde intihara kalkışmış olan babasına. Dün bir kez daha canından vazgeçmişti Ümit. Babası Lütfü Oğuzcan zor yetiştirmişti oğlunu hastaneye. Ve oğlundan çok torunu için endişelenmişti bu sefer Lütfü Bey, vedat'ın gözleri artık korkudan çok kin ile ıslanmıştı. Dayanamıyordu çocuk,aciz bir babanın ölüme koşup varamayışına tanıklık etmekten yorulmuştu. Tedavi edildikten sonra taburcu ettiler Ümit Yaşar Oğuzcan'ı. Ümit'in içinde yaşadıkları bir kenara Vedat ne hissediyordu acaba?

Sonrası;

Duydukları gürültüyle kıraathaneden fırlayanlardan biri “Eyvah!“dedi. “Düştü çocuk, Galata'dan düştü! Yetişin.” yerde yatan çocuğun etrafında toplanan kalabalık çocuğun elinde bir kağıt buldular. Sımsıkı kapalı parmakları,avucuna hapsolmuş bir kağıt.. Zorlukla aldılar ellerinden kağıdı şöyle yazıyordu buruşmuş kağıtta;

“İntihar öyle edilmez,böyle edilir baba!”

6 Haziran 1973

Pırıl pırıl bir yaz günüydü

Aydınlıktı, güzeldi dünya

Bir adam düştü o gün Galata Kulesi'nden

Kendini bir anda bıraktı boşluğa

Ömrünün baharında

Bütün umutlarıyla birlikte

Paramparça oldu…

Bir adam düştü Galata Kulesinden

Bu adam benim oğlumdu.

_Ümit Yaşar OĞUZCAN_
Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.141
  • 53.114
  • 4.141
  • 53.114
# 25 Ağu 2020 14:29:54
ATATÜRK'ÜN YAVERİ MUZAFFER KILIÇ ANLATIYOR;

Bir gün Atatürk'le beraber Abidinpaşa'dan gelip Samanpazarı yoluyla Ulus'a geçiyorduk.

O zamanlar Samanpazarı'nda bulunan üç beş dükkandan birisi Ali Efendi isimli kitapçıya aitti. Kitapçı dükkanının kepenklerinde, nefis bir halı asılmış duruyordu. Harp yıllarının sonu olduğundan hiçbir yerde, hele Ankara'da böyle güzel bir şey görmek pek şaşırtıcı olduğu için bu halı Atatürk'ün de dikkatini çekti. Hemen arabayı durdurup indik.

Beraberce dükkana yürüdük. Kitapçı, Ata'yı görünce, buyurun Paşam diyerek heyecanla bir emri olup olmadığını sordu. Paşa da bu halıyı çok güzel bulduklarını ifade ettiler. Kitapçı;

- "*Paşam, bu halı bir müşterimin. Paraya ihtiyacı olmuş, satılması için bana bıraktılar. Benimle bir ilgisi yok*" dedi.

Atatürk, böyle güzel bir halının çok kıymetli olduğunu, bunu halı sahibinin nereden almış olabileceğini öğrenmek istediler. Kitapçı ezile büzüle;

- "*Paşam, emanet koyan isminin söylenmemesini özellikle rica ettiler, müsaade ederseniz ismini söylemeyeyim*" dedi.

Bu sefer Atatürk daha çok merak edip;

- "*Çocuk, belki halıyı almak isteyeceğiz. Kimin ve kaça olduğunu öğrenmek isteriz*" dediler.

Kitapçı;

- "*Paşam 40 lira istemişlerdi " *deyip yine halı sahibinin ismini vermedi.
Atatürk halı sahibini iyice merak edip ısrar edince de, kitapçı istemeyerek ve sıkılarak;

- "*Abdülhalim Çelebi Hazretlerinin Paşam* " dedi.

Abdülhalim Efendi, Mevlana sülalesinden gelmiş, Konya milletvekili olarak Mecliste görev yapıyordu. Kapısı herkese daima açık, cömert, gayet güzel konuşan, Mevlevi kalpağı ile gezen, akıllı, sevimli, hoş sohbet, özü sözü
doğru bir kişiydi.

Atatürk, bu cevabı alınca çok duygulandı ve bana dönerek dükkana 40 lira bırakmamı emretti.

Hemen parayı bıraktım. Kitapçı halıyı koşarak indirip paket yapmaya koyuldu.

Bu arada Atatürk, Abdülhalim Efendi'nin kişiliğinden övgüyle bahsederek;

- "*Abdülhalim Efendi, evde halısını satacak kadar parasız kalıyor ama, kapısını kimseye kapamıyor*" diyerek onu övdü. Sonra da kitapçıya dönerek;

- "*Bana bak, halıyı biz alıyoruz. Fakat halıyı Abdülhalim Efendi'nin evine yollayınız, biz oradan aldırırız. Akşamüzeri de kendilerine bir kahve içmek için geleceğimizi söyleyiniz.*" dediler. Kitapçı bu davranışa şaşırmış bize bakarken, arabaya binip uzaklaştık.

Aynı akşam Abdülhalim Efendi'nin evine gittik. Kendisi bizi avlu kapısında karşıladı.

Eve girince baktım halı, kapı arkasında paketli olarak duruyordu. Mütevazı evinde minderlere oturuldu, kahveler içildi.

Abdülhalim Efendi;

- "*Paşam halıyı almışsınız. Fakat halı evime geri geldi. Müsaade ederseniz, arabanıza koyduralım.*" dedi.

Atatürk de;

- "*Abdülhalim Efendi halı yine bizim olsun. Biz arada sırada sana kahve içmeye geldikçe onun üzerinde kahvemizi içeriz.*" diyerek halıyı açtırdılar ve odaya serdirdiler.

Kahveler içildi ve sohbet edildi. Giderken Abdülhalim Efendi yine bizi kapıya kadar uğurlayarak;

- "*Paşam eğer müsaadeniz olursa halıyı...*" derken Atatürk sözünü keserek mütebessim;

- "*Abdülhalim Efendi, onu sana emaneten bırakıyoruz. Her gelmemizde onu burada görmek ve üzerinde oturmak isteriz.*" diyerek veda edip ayrıldılar.

Böylece Atatürk, Abdülhalim Çelebi Efendi'ye, kitapçıya bile belli etmemeye çalışarak ihtiyacı olan yardımı yapmış, fakat halıyı almamışlardı.

Bu ibret verici anı; O büyük *asker*, *devlet adamı* ve *devrimci liderin*, en az bu nitelikleri kadar büyük olan *insanlığını* anlatmasının yanı sıra, onun, gerçek dindar ve üstelik bir tarikat mensubu olan Çelebiye saygısını göstermesi bakımından da ayrı bir önem taşıyor.

Abdülhalim Efendi, o halıyı Konya Mevlânâ Müzesi kurulunca oraya armağan etmiştir. Görülüyor ki, Abdülhalim Efendi de bu asil davranışı kötüye kullanmamış ve halıyı sahiplenmeyip, layık olduğu yere armağan ETMİŞTİR....

Alıntı

Çevrimdışı andy

  • Aktif Üye
  • **
  • 54
  • 37
  • 54
  • 37
# 26 Ağu 2020 00:45:30
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın.
Amin

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.141
  • 53.114
  • 4.141
  • 53.114
# 26 Ağu 2020 11:33:13
Yıl 1986... Sn.Turgut Özal Başbakanlık koltuğunda oturuyor. En debdebeli, en güçlü dönemini yaşıyor. Başbakan Özal Malatya'da bir miting düzenliyor ANAP’ın bütün önde gelen isimlerinin katıldığı bu TOPLANTI (MİTİNG) Özal’ın gövde gösterisine dönüşecek. Planlar ona göre yapılmış.Partinin miting otobüsü Malatya meydanına geliyor. Turgut Özal otobüsün üzerine çıkıp konuşacak. Protokol gereği kendisini karşılayan Malatya Valisi Naim Cömertoğlu’na direktif veriyor:
"Gel sen de çık otobüsün üzerine benimle..
Valinin "Efendim ben devletin Valisiyim, orada bulunmam uygun kaçmaz" demesi hiçbir işe yaramıyor ve Başbakanla birlikte otobüsün üzerine çıkmak zorunda kalıyor.Miting meydanı kalabalık. Otobüsün üzeri daha da kalabalık! Meydandakiler boyu kısa olan Özal’ı aşağıdan bakınca göremiyorlar. Meydandan otobüse doğru "Çök, çök, çök" sesleri duyulmaya başlıyor. Otobüsün üzerindekiler çökecek ki, meydandaki partililer başbakan­larını iyice görebilsen! Özal yanında duran Bakanlardan dayısının oğlu Yetim Hüsnü'ye (Hüsnü Doğan) "Sen çömel bakalım Hüsnü" diyor. Mikrofon elinde, bu sözleri herkes duyuyor. Yetim Hüsnü çöküyor, yere çömeliyor. Birkaç kişi daha böylece çöküp çömeliyor.Özal bu kez yanında duran Vali Naim Cömertoğlu'na sesleniyor. Elinde mikrofon var, kendisine özgü umursamazlıkla söylediği bu sözleri binlerce insan duyuyor.
    "Vali Bey. Sen de çök. Çömel şuraya."
Vali Beyden gelen ve Malatya meydanına mikrofondan yankılanan ses aynen :
     "SAYIN BAŞBAKANIM , BEN DEVLETİN VALİSİYİM . VALİ ÇÖKMEZ , VALİ ÇÖMELMEZ . VALİ ÇÖKERSE DEVLET ÇÖKMÜŞ OLUR. İZİN VERİRSENİZ BEN aşağıya İNEYİM!!!??? ..."

  Bu sözleri duyan Özal çok bozuluyor ama renk ver­miyor. O sırada meydanda bulunanlardan vatandaş Turan Ekin bu dakikaları şöyle anlatıyor:  "Valinin bu sözleri duyulunca meydandaki kalabalıktan İnanılmaz bir alkış koptu.Vali Naim Cömertoğlu boynuna "şeref madalyası" takmış olarak aşağıya iniyor.

    VE YIL 2013, BASINDA BİR ÖLÜM HABERİ :
 “Kırklareli, Kahramanmaraş, Mersin, Eskişehir ve Malatya'da uzun yıllar yaptığı valilik süresi boyunca her zaman HÜKÜMETLERİN DEĞİL , DEVLETİN VALİSİ OLAN NAİM CÖMERTOĞLU 'nu kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz…”
     VE YIL 2020!!!??? .....
Tüm Devletin valilerine saygı,vefa,özlem, sevgi ve hürmetle!
KAYNAKLAR:.( BASIN )

Çevrimiçi police21

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.720
  • 5.013
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.720
  • 5.013
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 26 Ağu 2020 15:55:10
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Yıl 1986... Sn.Turgut Özal Başbakanlık koltuğunda oturuyor. En debdebeli, en güçlü dönemini yaşıyor. Başbakan Özal Malatya'da bir miting düzenliyor ANAP’ın bütün önde gelen isimlerinin katıldığı bu TOPLANTI (MİTİNG) Özal’ın gövde gösterisine dönüşecek. Planlar ona göre yapılmış.Partinin miting otobüsü Malatya meydanına geliyor. Turgut Özal otobüsün üzerine çıkıp konuşacak. Protokol gereği kendisini karşılayan Malatya Valisi Naim Cömertoğlu’na direktif veriyor:
"Gel sen de çık otobüsün üzerine benimle..
Valinin "Efendim ben devletin Valisiyim, orada bulunmam uygun kaçmaz" demesi hiçbir işe yaramıyor ve Başbakanla birlikte otobüsün üzerine çıkmak zorunda kalıyor.Miting meydanı kalabalık. Otobüsün üzeri daha da kalabalık! Meydandakiler boyu kısa olan Özal’ı aşağıdan bakınca göremiyorlar. Meydandan otobüse doğru "Çök, çök, çök" sesleri duyulmaya başlıyor. Otobüsün üzerindekiler çökecek ki, meydandaki partililer başbakan­larını iyice görebilsen! Özal yanında duran Bakanlardan dayısının oğlu Yetim Hüsnü'ye (Hüsnü Doğan) "Sen çömel bakalım Hüsnü" diyor. Mikrofon elinde, bu sözleri herkes duyuyor. Yetim Hüsnü çöküyor, yere çömeliyor. Birkaç kişi daha böylece çöküp çömeliyor.Özal bu kez yanında duran Vali Naim Cömertoğlu'na sesleniyor. Elinde mikrofon var, kendisine özgü umursamazlıkla söylediği bu sözleri binlerce insan duyuyor.
    "Vali Bey. Sen de çök. Çömel şuraya."
Vali Beyden gelen ve Malatya meydanına mikrofondan yankılanan ses aynen :
     "SAYIN BAŞBAKANIM , BEN DEVLETİN VALİSİYİM . VALİ ÇÖKMEZ , VALİ ÇÖMELMEZ . VALİ ÇÖKERSE DEVLET ÇÖKMÜŞ OLUR. İZİN VERİRSENİZ BEN aşağıya İNEYİM!!!??? ..."

  Bu sözleri duyan Özal çok bozuluyor ama renk ver­miyor. O sırada meydanda bulunanlardan vatandaş Turan Ekin bu dakikaları şöyle anlatıyor:  "Valinin bu sözleri duyulunca meydandaki kalabalıktan İnanılmaz bir alkış koptu.Vali Naim Cömertoğlu boynuna "şeref madalyası" takmış olarak aşağıya iniyor.

    VE YIL 2013, BASINDA BİR ÖLÜM HABERİ :
 “Kırklareli, Kahramanmaraş, Mersin, Eskişehir ve Malatya'da uzun yıllar yaptığı valilik süresi boyunca her zaman HÜKÜMETLERİN DEĞİL , DEVLETİN VALİSİ OLAN NAİM CÖMERTOĞLU 'nu kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz…”
     VE YIL 2020!!!??? .....
Tüm Devletin valilerine saygı,vefa,özlem, sevgi ve hürmetle!
KAYNAKLAR:.( BASIN )
Mükemmel bir anekdot. Paylaşım için çok teşekkürler.

Çevrimdışı edakasım

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 459
  • 536
  • 459
  • 536
# 26 Ağu 2020 22:53:33
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Yıl 1986... Sn.Turgut Özal Başbakanlık koltuğunda oturuyor. En debdebeli, en güçlü dönemini yaşıyor. Başbakan Özal Malatya'da bir miting düzenliyor ANAP’ın bütün önde gelen isimlerinin katıldığı bu TOPLANTI (MİTİNG) Özal’ın gövde gösterisine dönüşecek. Planlar ona göre yapılmış.Partinin miting otobüsü Malatya meydanına geliyor. Turgut Özal otobüsün üzerine çıkıp konuşacak. Protokol gereği kendisini karşılayan Malatya Valisi Naim Cömertoğlu’na direktif veriyor:
"Gel sen de çık otobüsün üzerine benimle..
Valinin "Efendim ben devletin Valisiyim, orada bulunmam uygun kaçmaz" demesi hiçbir işe yaramıyor ve Başbakanla birlikte otobüsün üzerine çıkmak zorunda kalıyor.Miting meydanı kalabalık. Otobüsün üzeri daha da kalabalık! Meydandakiler boyu kısa olan Özal’ı aşağıdan bakınca göremiyorlar. Meydandan otobüse doğru "Çök, çök, çök" sesleri duyulmaya başlıyor. Otobüsün üzerindekiler çökecek ki, meydandaki partililer başbakan­larını iyice görebilsen! Özal yanında duran Bakanlardan dayısının oğlu Yetim Hüsnü'ye (Hüsnü Doğan) "Sen çömel bakalım Hüsnü" diyor. Mikrofon elinde, bu sözleri herkes duyuyor. Yetim Hüsnü çöküyor, yere çömeliyor. Birkaç kişi daha böylece çöküp çömeliyor.Özal bu kez yanında duran Vali Naim Cömertoğlu'na sesleniyor. Elinde mikrofon var, kendisine özgü umursamazlıkla söylediği bu sözleri binlerce insan duyuyor.
    "Vali Bey. Sen de çök. Çömel şuraya."
Vali Beyden gelen ve Malatya meydanına mikrofondan yankılanan ses aynen :
     "SAYIN BAŞBAKANIM , BEN DEVLETİN VALİSİYİM . VALİ ÇÖKMEZ , VALİ ÇÖMELMEZ . VALİ ÇÖKERSE DEVLET ÇÖKMÜŞ OLUR. İZİN VERİRSENİZ BEN aşağıya İNEYİM!!!??? ..."

  Bu sözleri duyan Özal çok bozuluyor ama renk ver­miyor. O sırada meydanda bulunanlardan vatandaş Turan Ekin bu dakikaları şöyle anlatıyor:  "Valinin bu sözleri duyulunca meydandaki kalabalıktan İnanılmaz bir alkış koptu.Vali Naim Cömertoğlu boynuna "şeref madalyası" takmış olarak aşağıya iniyor.

    VE YIL 2013, BASINDA BİR ÖLÜM HABERİ :
 “Kırklareli, Kahramanmaraş, Mersin, Eskişehir ve Malatya'da uzun yıllar yaptığı valilik süresi boyunca her zaman HÜKÜMETLERİN DEĞİL , DEVLETİN VALİSİ OLAN NAİM CÖMERTOĞLU 'nu kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz…”
     VE YIL 2020!!!??? .....
Tüm Devletin valilerine saygı,vefa,özlem, sevgi ve hürmetle!
KAYNAKLAR:.( BASIN )
hocam bu güzel olayı ve insanı paylaştığınız için çooook teşekkür ediyorum size.. Ne desek az kalır.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.141
  • 53.114
  • 4.141
  • 53.114
# 27 Ağu 2020 16:19:27
Devletin kanalı TRT, Türk tarihinde Ağustos ayında gerçekleşen zaferler arasında 30 Ağustos'u saymadı

Şu an bu  haberi yapmanızı bile 30 Ağustos'a borçlusunuz...

Çevrimdışı 107325

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.858
  • 4.356
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.858
  • 4.356
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 27 Ağu 2020 18:07:04
Yaziklar olsun.Vergilerimizle ayakta duran kanala bakin :(

Çevrimiçi police21

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.720
  • 5.013
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.720
  • 5.013
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 27 Ağu 2020 22:11:48
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Devletin kanalı TRT, Türk tarihinde Ağustos ayında gerçekleşen zaferler arasında 30 Ağustos'u saymadı

Şu an bu  haberi yapmanızı bile 30 Ağustos'a borçlusunuz...
Talihsizlik der geçerler. Yazık, hem de çok yazık.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.141
  • 53.114
  • 4.141
  • 53.114
# 28 Ağu 2020 13:08:06
Bu nasıl çocuk kitabı?

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK